
Hayat, bize biçilmiş olan zaman. En azından insanlar, insanlık olarak bu şekilde tanımladığımızı söyleyebilirim. Başka tanımlarımızda var elbet. Hatta biz insanlar hayat konusunda çok fazla tanıma sahibiz çünkü biz düşünebilen maymunlar, her şeyin en iyisini, en çok bilenlerizdir.
Hayatın kendi içinde bir adalet sistemi olduğunu inanıyorum. Neye inandığından bana ne diyorsan hür iradenle gidebilirsin ama bende bir düşünen maymun isem özgürce her istediğimi yapmaya hakkım vardır.
Çok basit. Fillerin dişini çalmaya hakkım var çünkü yapabilirim zekamla o kocaman hayvanı tuzağıma düşürebilir, dişlerini ondan alabilir sonra o dişlerle güzel bir satranç takımı yapar ve satranç oynarken içten içe zekamın büyüklüğü konusunda tatmin yaşayabilirim. Bütün bunlar için tek sebebim “yapabiliyor” olmam. Uygun açıklamalar da bulabilirim. Tanrının zaten o hayvanları insanlar için yarattığını, insanın her türlü canlıdan önde olduğunu, zaten sen yapmasaydın bir başkasının kesin yapacağını… Kısaca minareyi de çalarım kılıfını da hazırlarım soran olursa “minare de kılıf da benim içindi” derim.
Genellemeler çoğunlukla yanlıştır bana göre. Bütün bu anlattığım düşünen maymunların yanında başka bir düşünen maymun grubu daha var. Onlar minareci diyebileceğimiz tayfadan değiller. Onlar kibar ve dünyada her canlının eşit değere sahip olduğunu düşünen türden. Kimse mükemmel değil tabi onlarında eksik ve hatalı yönleri vardır. Hangisi olmak istiyorsun diye sorulsaydı, cevabım nazik maymunlar olurdu.
Benim bir lanetim var. Belki de bir hediyedir tamamen bakış açısıyla alakalı. Bipolar bozukluk. Neden hem "lanet" hem de "hediye" ifadelerini kullandığımı son paragrafta anlayacaksınız.
Bipolar bozukluk nedir?
Bu sorunun cevabı bir Bipolar olarak bende olmamasına rağmen, bende ve benim gibi olan insanlar dışında herkes de var. Yaşadıklarımı ve başka Bipolarların yaşadıklarını birleştirip bir tanım elde etmeye çalışırsam şunu elde etmiş olurum; Toprağın üzerinde çıplak ayak dikildiğinizi hayal edin. Hava ılık, güneş var ama yakıcı değil sonra bir anda kendi bedeninize ait bir süper kuvvet ile gökyüzüne doğru yükselmeye başlarsınız. İlk başta yükselme güzeldir, yukarıdan her şey daha net ve daha temiz görünür. Anlamak ve görmek çok kolaylaşır. Hafif esintili ve hala güzel bir sıcaklıktadır.
Yükselme durmaz ama siz yükseldikçe sesleri duyamaz, ayrıntıları göremez hale gelirsiniz. Yükseldikçe korkmaya başlarsınız. Kendi gücünüzden korkarsınız bir zamandan sonra o kadar korkarsınız ki kendi bedeniniz size ihanet eder ve verdiği o gücü sanki bir daha asla size veremeyecekmiş gibi keser. Bunun etkisiyle düşersiniz. Yükselme kadar keyif verici değildir ama en azından artık sesleri duyabilir ve görebilir olduğunuz için durumu kabul edersiniz ama alçalma dur durak bilmeden devam eder.
O anda aslında alçaldığınızı değil de düştüğünüzü fark edersiniz. Siz öyle yüksek bir hızla zemine çarparsınız ki yeryüzünde bir delik açılır ve siz o deliğin tam ortasında olursunuz. Ölmezsiniz ama sağ da denilmez bir halde olursunuz. Yaralarınız vardır. Acı vardır, karanlık ve soğuktur.
Her zaman eşlik eden düşünceleriniz dahi hiçbir şey söylemezler size. Kendi yarattığınız o delikten çıkmak için yollar ararsınız, bazen de sizi o göklere çıkaran gücün geri gelmesini ve sizi bu durumdan kurtarmasını beklersiniz ama bu duruma gelmenize sebep olan gücün o güç olduğunu hatırlamak istemezsiniz.
Delikten çıkarsınız, iyileşirsiniz. Çıplak ayaklarınızla yine toprağın üstünde dikilir ve etrafı izlerken bütün bu olay en baştan bir kez daha yaşanır.
Her defasında toprağın üzerde dururken dersiniz ki; Lütfen bana izin ver burada kalmak istiyorum. Lütfen beni baştan çıkarma, yanıma gelme. Kalmak istediğim yer bu toprağın üstü, yukarısı çok güzel ama ben seninle başa çıkacak cesarete sahip değilim. Her korktuğumda beni yalnız bırakıyorsun ve yaralarımın iyileşmesi çok üzün sürüyor.
O güç sizi çoğunlukla dinlemez. Bazılarımız o güçten korkmamayı zaman içinde öğrenir, yükseldiği yerden düşmeden inmeyi başarır. Bazılarımız her seferinde yeni bir delik açar kendi dünyalarına. Sonuç hepimiz için zorlu bir yoldur Bipolar Bozukluk. Nedir o gücün adı? Derseniz, manik atak diyebilirim seve seve. Hemen arkasından da zıt karakterli en iyi arkadaşı depresyon gelir o koca deliğin sahibi olarak.
Eğer biri ruhumun ve beynimin attığı çığlıkları duyabilseydi, gelip bir bebeği sakinleştirir gibi sakinleştirmeye çalışıp, şefkat gösterirdi. Gizleme ustası olduğumu düşündüğüm konu duygularım olunca, birinin şefkati ve sevgisi ne kadar sempatik görünse de pek ulaşılabilir olmuyor. En kötü ihtimale hazırlanan bir alt yapı sahibesi olunca da yalnız kalabilirsin, yalnız kalacaksın diyen sese “Peki. Tamam! Öyle olsun… Bende buna hazırlanırım.” demekten başka çare kalmıyor. Neden mi kabulleniyorum? Basit. Duygularımı gösteremeyeceğimi, insanların sıcakkanlı insanları sevdiğini ve kalkanlarımı indiremeyeceğimi iyi biliyorum. Kendimi tanıyorum. Kısa vadede çekici olsam da uzun vadede can sıkıcı ve yorucu biriyim. Bunu bilmek istemezdim.
Çok iyi olduğum için yazmıyorum. İyi olduğum için yazıyorum. Mükemmel değilim ve gerçekte var olmayan bir şey olamam. Huysuz biri olabilirim ama iyi kalpli ve çoğu zaman ince fikirli biriyim. Fedakarlıktan kaçınmam. Zekama güveniyorum. Aklımı kullanabilen biriyim. Hedefime inanırsam yapamayacağım tek bir şey bile yok. Kibar insanlara kibarım. Hakkımı savunmayı iyi bilirim. Kendimi ezdirmem ve kimseyi ezmem. Hava atmam. Dalga geçmem. Haddim olmayan durumlarda söz almam. Çoğunlukla insanları yargılamam. Bir konu hakkında fikirlerimi söylemeden önce düşünürüm. İnsanları kırmamak için söyleyeceklerimi seçerim. Basit zevklerim vardır. İnsanlardan bana bir şeyler vermelerini talep etmem. Kendim elde etmek için savaşırım. Kolay yoldan elde edilmiş maddi zenginlikleri takdir etmem. Hedefine bir ömür adamış ve elde etmiş insanlar için üzülsem de en çok onları takdir ederim. Başarılı olma Arzum vardır ve bu tatmin etmezsem beni yakabilecek güçtedir. Özel biri olduğumu biliyorum. Çoğu insana göre daha yetenekli olduğuma eminim. Ayrıcalık ise evet benim DNA’mda bir sürü yetenek ve farklı özellik var. Değerli bir taş olsaydım siyah bir inci olurdum. Nadir ve kibirsiz. Yakut, elmas gibi dokunulmazlığını tarihler boyunca elde etmiş bir taş değil de gerçekten nadir olanın ne olduğunu bileceklerin dikkatini çekecek bir siyah inci olurdum. İşte ben böyle ayrıcalıklı bir ruhum. İşte bu yüzden psikolojik rahatsızlıkları olan insanlar hakkında fantastik yorumlar yapmayı bırakmalısınız.
Bipolar bozukluk, şizofreni, panik atak, obsesif kompülsif bozukluk,… aptallık veya delilik olmayacak kadar güzel, ince kalpli insanların ruhlarında taşıdığı ancak sahibine acı verici nitelikte bir özelliktir.
Bi’Bot Seçimi
Çok Süper Görüş