Patronu ve iş arkadaşları ofise geldiğinde, bilgisayar ekranından başını kaldırıp onları selamladı. Her zaman olduğu gibi yüzünde maskesini takmış, günlük rutinine dönmüştü. İnsanların arasındayken kısmen de olsa duygularını gizlemeyi başarabiliyordu. Ancak aklı hala gelen mesajdaydı. Arkadaşının yazdıkları, hafızasında geçmişin ağır sayfalarını açmıştı. Bir yandan işe odaklanmaya çalışırken, diğer yandan bu yeni bilginin ağırlığını taşıyordu.
Öğlene kadar hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya devam etti. Öğlen yemeği vakti gelmişti artık. Sanayi ortamında, basit ama doyurucu bir yemek servisi vardı. Yemeği iş arkadaşlarından biri hazırlardı. Yemekhanede diğerleri neşeyle sohbet ederken, o sessizce yemeğini yemeye başladı. Dışarıda hava hala kavurucu sıcaktı ve bu sıcaklık, zihnindeki karmaşayı daha da arttırıyordu.
Kendi kendine düşündü: “Bu mesajı neden şimdi aldım? Neden her şey üst üste geliyor?” Geçmişte yaşadığı ihanetlerin, hala hayatını nasıl etkilediğini fark etti. Belki de bu e-posta, geçmişle yüzleşmek ve geleceğe dair yeni bir sayfa açmak için bir fırsattı. Fakat bir yandan da korkuyordu; yeniden güvenmek, yeniden incinmek anlamına gelebilirdi.
İçindeki bu karmaşa, öğleden sonra işleri yaparken de peşini bırakmadı. Her dosyayı incelerken, her raporu hazırlarken aklı hep aynı noktadaydı. İhanetler, pişmanlıklar, güvenin kırılganlığı… Bunlar, onun yaşamını belirleyen ana temalardı. İş çıkışı saatine yaklaştığında, bir karar vermesi gerektiğini anladı. Arkadaşına yanıt verip vermemek, bu yükü daha fazla taşıyıp taşımamak onun elindeydi.
Ofisten çıkarken, gün boyu biriken stresi atmak için bir sigara daha yaktı. Motosikletine binmeden önce derin bir nefes aldı ve düşüncelerini toparlamaya çalıştı. Eve dönmek ve bir süre sessizlik içinde kalmak, belki de karar vermesini kolaylaştırabilirdi.
Eve vardığında, Sütlaç onu kapıda karşıladı. Kedisi hala biraz ürkekti ama onu görmek, kalbinde bir sıcaklık hissetmesine neden oldu. Evi toparladı, bir bardak çay hazırladı ve duşunu aldı. Dışarı çıkmak için arkadaşları arıyordu ama o dışarı çıkmayı hiç istemiyordu. Telefonunu kapattı, televizyonu açıp internetten bir film seçecekti fakat öncesinde dolaptan biraz dondurma ve gazoz çıkarıp filme başlamadan önce yedi. Daha sonra kaselerin içine çekirdek ve mısır koydu. Dolaptan gazoz şişesini çıkardı ve televizyonun bulunduğu odaya girdi. Film izlerken bir şeyler atıştırmayı severdi.
Dalgınlıkla seyrederken kafasından geçen düşünceleri atamadığını ve filmin sahnelerini kaçırdığını fark etti. Tam o esnada denk geldiği sahnede şöyle diyordu:
"Hayatlarımızı bazen yakaladığımız fırsatlar belirler. Bazen de kaçırdığımız."
Yerinden kalktı. Televizyonu kapattı ve olduğu yerde gözlerini kapatıp geçmişi düşünmeye başladı...