Günümüzde yaşanan birçok kadın cinayeti, taciz, tecavüz ve bunun gibi daha birçok kadın haklarına karşı yapılan saldırılar, gerek sosyal medya, gerekse protestolar aracılığıyla kınanmakta ve toplumun daha duyarlı olması hususunda bilinçlendirici bir mesaj yaymaktadır. Ancak her ne kadar insan haklarının geçmişe nazaran çok daha fazla önemsendiği bir dönemde yaşıyor olsak da yaşanılan olaylar toplumun hâlâ kadın hakları konusunda yeteri kadar bilinçlenip terbiye edilmediğini açıkça göstermektedir. Bu Bence'mde, eski dönemlerde kadın haklarından ve kadının bazı toplumlardaki statüsünden sizlere bahsedeceğim.
Demokratik Yönden Kadın Haklarının Binlerce Yıllık İnsanlık Tarihinin Sadece Son Yüz Yılında Kâle Alınması

Aslında bakarsak demokrasi kavramı milattan öncesine kadar uzanmaktadır. İlk demokrasi hareketleri M.Ö. 4'üncü yüzyılda Antik Yunan şehir devletlerinde görülürdü. Ancak bu demokrasi anlayışı, günümüz demokrasi anlayışına biraz uzak kalıyordu. Çünkü kadınlar oy kullanamamakla birlikte asil sınıfa mensup olmayan erkekler de oy kullanamıyorlardı. Kral I. Romanos'un temellerini Roma'da attığı Roma İmparatorluğu tarihi de temel olarak üçe ayrılır: Krallık Dönemi, Cumhuriyet Dönemi ve İmparatorluk Dönemi. Krallık Dönemi'nde, 6 kral tahtta kalmış ve son üç kralın halka karşı zulmedici tavırları monarşinin devrilip Cumhuriyet Dönemi'nin teşekkül kazanmasına zemin hazırlamıştı. Ancak bu dönemde her ne kadar seçimle başa geçilmiş olsa da kadınlar seçme ve seçilme hakkına sahip değillerdi.
Eski dönemlerde genelde mutlak monarşi ile devlet yönetildiğinden genel olarak demokrasi kavramı tam olarak oturmamıştı. 18 ve 19'uncu yüzyılda İsveç, Büyük Britanya ve Kanada gibi ülkelerde kadınların seçim hakları olsa da bu tam anlamıyla günümüz demokrasi anlayışıyla bağdaşmıyordu. Genelde lonca üyeleri ve vergi veren kadınlar bölgesel seçimlere katılabilmekteydi. Günümüz demokrasi anlayışıyla kadına seçim hakkını veren ilk devlet Güney Avustralya Kolonisi'dir. Her ne kadar Kate Sheppard'ın Yeni Zelanda için kadınların oy kullanmasına yönelik çabaları olsa da bu oy sadece seçme haklarından ibaretti.
Kadınlar, 20'nci Yüzyıldan Sonra Kademeli Olarak Oy Kullanma Hakkına Sahip Olmuşlardır

1893 yılında Yeni Zelanda kadına seçme hakkını veren ilk ülkedir. 1902 yılında bu hakkı tanıyan ikinci ülke ise hemen yanı başındaki Avustralya'dır. 1906 yılında Finlandiya kadına seçme hakkını tanıyan üçüncü ülke olsa da hem seçme hem de seçilme hakkını tanıyan ilk ülke olmuştur ve aynı yılda Norveç de bu hakkı tanımıştır. 1910 ile 1920 yılları arasında Kanada, Almanya, Avusturya, Birleşik Krallık, Polonya, Azerbaycan, Ermenistan, Danimarka, Rusya, Bulgaristan, ABD, Türkmenistan, İrlanda, Kırgızistan, Hollanda, Gürcistan gibi ülkeler kadına seçim hakkı vermişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan 11 yıl sonra, 1934'te kadına seçme ve seçilme hakkını tanımış, aynı yıl Küba da bu hakkı kadınlara tanımıştır. 1940'lardan sonra bağımsızlığını kazanan birçok Afrika ülkesi kadınlara seçme hakkı vermiştir. Kadına en geç seçme hakkını tanıyan ülkeler ise 1997'de Umman ve Katar, 2002'de Bahreyn, 2006'da Birleşik Arap Emirlikleri ve en son tanıyan 2011 yılında Suudi Arabistan olmuştur.
Eski Türklerde Hakanın Karısı Hatun, Devlet Meseleleriyle İlgilenirdi

Eski Türkler diye nitelendirdiğimiz Türkler, İslam öncesi Türk topluluklarını kapsamaktadır. Eski Türklerde hakanın eşi ka-tun (hatun), hakanın yokluğunda devlet yönetiminde söz sahibi olur, dinî törenler düzenler ve elçileri kabul edebilirdi. Ancak o dönemde seçme ve seçilme hakları yoktu. Türklerin kurdukları devletler, tıpkı diğer devletler gibi mutlak monarşi ile idare edilirdi. Eski Türklerde monogami (tek eşlilik) görülse de zaman zaman poligami (çok eşlilik) de görülürdü. Kavgaların yaşanmaması ve diğer kabilelerle savaş yapılmaması için evlilikler dışarıdan yapılırdı.
Roma, Bizans ve Ruslarda Çok Sayıda Kadın Hükümdar Vardır

Roma, Bizans ve Rus imparatorluklarında, Türk devletlerinde alışık olmadığımız çok sayıda kadın imparatoriçe hüküm sürmüştür. Bazıları o kadar başarılı işler sergilemiştir ki, günümüzde birçok kişi tarafından hayranlıkla zikredilmeye devam etmektedirler. Özellikle Osmanlı Devleti'ne en büyük siyasi ve askerî darbeyi vuran Rus hükümdar II. Katerina'yı birçok Türk tanımakta ve Osmanlı tarihinde ismi sık sık zikredilmektedir.
Türk-İslam Devletlerinde de Kadın Hükümdarlar Vardır

Her ne kadar Eski Türklerde hakanın eşi hatun devlet yönetiminde sorumluluklar alsa da bazı Türk devletlerinde kadın naibeler ve hükümdarlar da görülmüştür. Seyyide Hatun, Dayfa Hatun, Gaziye Hatun, İnanç Hatun, Sultan Raziyye, Şecer üd-Dür, Türkân Hatun, Bibi Türkân, Ebeş Hatun, Devlet Hatun, Döndü Hatun, Fatma Bike gibi daha birçok Türk kadın hükümdar devlet yönetmiştir. Günümüzde çok sayıda kadın cumhurbaşkanı olsa da seçme ve seçilme hakkının olmadığı, insan haklarının bu kadar gelişmediği bir dönemde kadınların devleti idare edip orduları yönetmesi o dönem için büyük başarı sayılmaktadır.
Orta ve Yeni Çağ'daki Kadının Sosyal Yaşamı

Günümüzde hemen hemen her yerde kadınlar, erkeklerle eşit biçimde eğitim ve sağlık gibi birçok hizmetten yararlanabiliyorlar ve kanunlar önünde eşit haklara sahipler. Ancak söz konusu, 20'nci yüzyıldan önceki dönemlerde bu pek de mümkün değildi. Ne yazık ki Avrupa'da cadı olduğu gerekçesiyle 50 binden fazla kadın diri diri yakılarak can vermiştir. 20'nci yüzyıldan önceki dönemlerde kölecilik yaygın olduğundan, erkeklerde de olduğu gibi kadınlar da parayla alınıp satılabiliyor ve sahibine mutlak suretle itaat etmek zorunda bırakılıyorlardı. Özellikle 15'inci yüzyılda sömürgecilik faaliyetlerinin başlamasıyla Portekiz, İspanya ve Fransa'da çok sayıda köle satışları başlamıştı. Kölecilik, Osmanlı Devleti'nde de yer edinmiş, özellikle savaş sonrası esir edilen kadınlar köle olarak saraya getirilmiş ve kimileri Harem'de eğitim görüp hizmet etmeye başlamıştır. Kimileri de tıpkı Hürrem Sultan gibi padişahın eşi olmayı başarmıştır. Osmanlı Devleti'nde 1909 yılında Sultan Mehmed Reşat tarafından kölecilik kaldırılmıştır.

20'nci yüzyıldan önce dünyanın hemen hemen her yerinde poligami (çok eşlilik) hakimdi. Devlet yönetiminde söz sahibi olan kadınlar çok çok azdı ve milyonda bir olasılık vardı. Ki devlet yönetimine sahip olan kadınlar da seçimle başa gelmemiş, oğulları ya da babaları kral olduğu için devlet yönetiminde söz sahibi olma şansını elde edebilmişlerdi. Osmanlı'da Kösem Sultan dışında hiçbir kadının devlet yönetiminde etkisi olmamıştır. Padişahın anneleri ya da kız kardeşleri, hiçbir şekilde devlet işlerine karışamaz Harem'i yönetmekle meşgul olabilirlerdi. 20'nci yüzyıldan önce kadınlar ağırlıklı olarak ev ve bahçe işleriyle uğraşsa da ticaret, zanaat gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösteren kadınlar da vardı.
Kadınların İşe Katılım Oranlarının En Yüksek Olduğu Ve Haklarının En Çok Zikredildiği 21'inci Yüzyıl

Son yıllarda Türkiye'de kadınların işe katılım oranları, erkeklerin işe katılım oranlarından daha fazladır. Ancak Türkiye'de kadın istihdamı, birçok Avrupa ülkesindeki kadın istihdamından hâlâ oldukça geridedir. Kadın haklarının ihlali ve kadına yönelik her türlü şiddetin gizlenmeden protesto edilmesi, kadınların toplumdaki statülerinin sarsılmamasında önemli roller üstlenmektedir. Artık köleliğin olmadığı, eşit eğitim, sağlık, barınma ve demokratik hakların olduğu bir dönemde yaşamaktayız. Fakat çok değil, sadece 100 yıl geriye gittiğimizde bile kadın haklarına ve sosyal eşitliğe dair pek gelişme görülmediğini açıkça görebilirsiniz. Bugün kimilerinin yeterli, kimilerinin yetersiz gördüğü sosyal haklar, ilerleyen her yıl içinde daha da önem kazanmaya devam edecektir.
En İyi Erkek Görüşü