Ekonomim’e konuşan Zeybekçi, “Ekonomide nasıl bir dönüşüm öngörüyorsunuz?” sorusunu şöyle yanıtladı:
* Onun çalışmalarını yapmıştık biz, TÜSİAD’la ve başka yerlerle. Reform paketi olarak da sistemin rahatlaması üretim seferberliğinin başlaması, faizlerin düşmesi. Şimdi faiz yüksekken ben iş insanıyım.
* Faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, işletme sermayesine ihtiyacımın olmadığını ve kendi paramın bulunduğunu varsayalım. Ben o parayla yatırım yapmam. Ben o parayla üretim yapmam. Basiretli bir tüccar tanımım kanunda da var. ‘Basiretli bir tüccar olarak davranmam lazım ki…’ diye başlar. Ben o parayı faizler bu kadar yüksekken faize yatırırım.
* Faizde param yok bu arada. Bir genelleme yapıyorum. Faizler yüzde 30’un altına gelirse o zaman insanlar parasını, ‘ya boş ver faizi’ der üretime yatırır. Yeni yatırımlar yapar. Ticaret canlanmaya başlar. Ticaret canlanmaya başladığında her talep kendi arzını yaratır.

Merhaba, sorunuzun detayında yer verdiğiniz konuşmasında Sn. Zeybekçi, faiz oranları ve yatırımlar arasındaki negatif ilişkiyi anlatmış. Elbette ki böyle bir ilişki var, kendisinin de dediği gibi faiz oranları yüksekken iş insanları yatırım riskine girmek istemez. Ama asıl önemli nokta şu; Acaba mevcut faiz oranları birikimlerimizi enflasyona karşı koruyabiliyor mu?" Bence bizim için önemli olan bu. Her ne kadar TÜİK'in açıkladığı oran daha düşük olsa da, bu oranın iki katına yakın bir oran hesaplayan bir de ENAG var. Dolayısıyla, bu açıdan bakıldığında enflasyon oranı, mevduata verilen faiz oranının üzerinde. Yani burada asıl önemli olan nokta reel faizdir. Dolayısıyla faize yatırılan para, her ne kadar faiz getirisiyle nominal olarak artsa da, reel olarak artmamakta, satın alma gücü azalmaktadır. Mevduata verilen faizin öncelikli görevinin birikimimizi enflasyona karşı korumak olması gerektiğini düşünüyorum.