Baharın gelişi ve sıcaklıkların artması ile birlikte çoğu motorcu gibi ben de motorumu biraz daha sık kullanmaya başladım. Malum çevre şartları düzeldikçe kış boyu özlemini çektiğimiz yolların, virajların keyfini çıkarmaya başladık hep beraber.
Huzur ve denge.

Bendeki farklılık motosikletimin genel huzursuzluğu ve dengesizliğiydi. Hızlanmaya başlarken denge problemim oluyor, hızlanınca daha problemli hale geliyordu. Önceden gayet güzel ve stabildi, şimdi kısa sürüşler bile bırakın keyif vermeyi, yavaş yavaş gerilim filmini andırmaya başlamıştı.
Sorunun tespiti.

Keyfim kaçmıştı açıkçası, potansiyel sebepler olarak gevşemiş bir yürür aksam bağlantısı veya gidon rulmanı gibi sofistike bir problemim olduğuna neredeyse emindim. Bir akşamüstü ekipmanlarımı giyip motosikletimin başına geçtim ve orta sehpadan indirip paytak paytak geri çıkmaya başladım. Çıkışa gelince ne kadar cool olduğumu kontrol etmek için güvenliğin camındaki yansımama baktım, her zamanki gibi süperdim. Ancak genel görünümüme gölge düşüren bir şey vardı: arka lastik, lastiğin havası inmişti. Bu kadar basit bir şey bu kadar zamandır nasıl gözümden kaçmıştı.
Kontrollerin önemi.

Motordan inip telefonumdan motosikletimin arka lastik hava basınç değerlerini buldum. 33 psi olması gerekiyordu yavaş ve dikkatli bir şekilde benzinliğin yolunu tuttum. Lastiğe hava tabancasını taktığımda gösterdiği değer 9 psi !!! idi. Bu hale gelene kadar neler yaptığımı düşündüm bir an, aklım neredeydi acaba. Ön lastik 30 psi gösteriyordu, onda fazla bir kayıp olmamıştı. Havaları normal hale gelen lastikler motoru eski kıvraklığına getirdi ve beni gülümsetti. O gün aslında en temel bir kaç kontrolün ne kadar önemli olduğunu kendi adıma tekrar öğrenmiş oldum, bu bence ile sizinle de paylaşmak istedim.
Bi’Bot Seçimi
Çok Süper Görüş