Gizli Pandemi: Ebeveyn Gücü, Çocuk Güçsüzlüğü ve İstismar

luminoa

Son zamanlarda bu konu aklıma takıldığı için bir yazı yazmak istedim. Konu küresel toplumumuzun neredeyse her yerinde bir çocuğun fiilen hiç bir otonomiye sahip olmaması ve bir-iki ebeveynin/velinin mutlak gücü altında yaşamını sürdürmek zorunda kalmasıdır.

Doğumdan itibaren ebeveynlerin bir çocuğa kapalı kapılar ardında istedikleri her şeyi yapabilecekleri bir gerçektir ve yalnızca arkasında bol miktarda siyasi irade bulunan, iyi uygulanan belirli bir yasaya açıkça karşı çıktıklarında davranışları için hesap vermeye zorlanırlar. Kimse bir çocuğun sözel şiddete uğradığı veya yeme bozukluğu aşılandığı bir evdeki acısını ona oradan çıkma seçeneğini sunacak, hatta ebeveyni uyaracak kadar bile ciddiye almaz: alırsa "Aile işine karışma" cevabını yer veya "O benim malım" der gibi "O benim çocuğum, sana ne" tepkisi alır.

Bunu bırak, dayak bile nadiren ciddiye alınır. Şanslıysanız ve dokuz yaşındaki cinsel istismar kurbanına "Zevk aldın mı" diyebilecek savcı türüne denk gelmezseniz bu tip suçlar daha ciddi görülebilir, ama iş oraya geldiyse çocuk çoktan "Aile işi, sana ne" gölgesi altında travma yaşadı demektir ve adliyeye adım atmak bile şanstır: yanında destekçi ve koruyucu bir yetişkin olmadan bunu yapamaz, aile üyelerinden ve onların koruduğu tanıdık kişilerden zarar gören çocukların yapamadığı gibi—ki dünyadaki çocuk istismarının çoğu ailelerden gelir.

Neden mi? İstismarın var olması için birinci yol açıcı güç farkıdır. Aileler ve çocuklar arasında korkunç bir güç farkı vardır. Bu bir bebeğin savunmasızlığından doğup toplum tarafından telafi edilmek yerine derinleştirilen bir farktır. İkinci yol açıcı hedef edilecek çocuğa ulaşabilmektir. Aileler ve daha az olsa da okul gibi yerlerde çalışanlar çocuklara en kolay ulaşımı olanlardır. Üçüncü ve son yol açıcı umursamazlık ve kapalı kapılardır. Bu toplum içinde ailelerinden zarar gören çocuklardan kafamızı çevirip, onları sahibi olan ve sahibinin istediği gibi savurabileceği bir eşya olarak kabul ettiğimizde hepimizin açtığı yoldur.

Bir ve ikiden mantık yürütelim...bir pedofilin, kimseye hesap vermeden istediği zaman zarar verebileceği bir çocuğun olmasını istediğini varsayalım. Ölümcül bir tepki alma riskine girerek yabancı bir çocuğu mu hedef alır...yoksa kendisi bir çocuk sahibi mi olur?

Dünyanın kötü insanlarla dolu olduğunu bilirken, onların ebeveyn olmalarını engelleyen hiç bir şeyin olmadığını unutuyoruz...
Dünyanın kötü insanlarla dolu olduğunu bilirken, onların ebeveyn olmalarını engelleyen hiç bir şeyin olmadığını unutuyoruz...

Ebeveynlerin bir çocuğun zihnini şekillendirme gücü o kadar mutlaktır ki bebekliğinden itibaren onu maruz bıraktıkları işkenceleri (buna cinsel de dahil) hak ettiğine, ona zarar veren anne ve babasına sevgi ve saygı borcu olduğuna, istediklerini yapmazsa kötü biri olduğuna inanılmaz derecede derinden ikna edebilirler. Bir arkadaşımın ailesiyle ilgili anlattıkları o kadar kan dondurucuydu ki yaptıkları onda Çoklu Kişilik Bozukluğu hastalığının gelişmesine sebep oldu...ve anlatması bitince arkadaşım onları savundu. Onlar ailem....ben yeterince iyi bir oğul olamadım dedi. Hala onları mutlu etmeye çalışıyor.

18 yıl uzun bir süre, ve insanın zihinsel olarak bu etkiden kendini kurtarması bir ömür sürer, ki o aileden uzaklaşabilirse. Aşağıdaki Amerika'dan örnekte görebileceğimiz gibi bu bir garanti değildir ve sabote kolaydır:

Köktendinci Hristiyan müfredatıyla ona ve kardeşlerine evde eğitim veren ebeveynlerle büyüyen bir kadının TikTok serisini izledim. Eyaletine göre ailenin onlara dinozorlorla ilgili bir içerik veya "milyonlarca yıl" çizgisinde herhangi bir metin gördüklerinde işaret edip "Bu doğru değil! [Çünkü Tanrı evreni bir kaç yıl önce yarattı]" diye bağırmalarını öğretmesinde bir sorun yoktu. Profesör olan dedelerinin gerçek kimya kitapları onlardan saklanıp ellerine evrim ve iklim değişikliği karşıtı kitaplar verildi ve gerçek eğitime erişimleri, Amerikalılar için çok basit bir tarih bilgisi olan Sivil Haklar Hareketinin varlığını ancak yetişkin yaşlarında öğrenebilecekleri kadar engellendi. Ailenin onlar için hazırladığı diplomalar sahteydi ve gerçeğini almak onların isyanıydı.

Benzer durumlarda yetiştirilen insanlar yorumlarda bu tip ailelerin yetişkin çocuklarınım bağımsız hayat kurmasını engellemek için doğum belgesi gibi önemli dökümanları hiç almama veya yok etme gibi yöntemlere başvurduklarını ve cezasız kaldıklarını belirtti.

Yorum yapanların çok yaşadıkları başka bir şey se "ebeveynleştirme" durumuydu: bir çocuğun, özellikle ilk doğan kızların kendi çocukluğunun tadını çıkarıp oyun oynamak yerine kardeşlerine bakmaya zorlanması. Bazıları bu yüzden, ben zaten çocuk büyüttüm diyerek gelecekte ebeveyn olmama kararı almıştı.

İstismar nadir değil, konuşmaya utanıyoruz...
İstismar nadir değil, konuşmaya utanıyoruz...

Sonuç olarak tüm bunlar bende çocukların her gün, dünyanın her yerinde yaşadıklarına dair bir korkuya yol açıyor ve “ebeveyn hakları” kavramına şiddetle karşı çıkmama neden oluyor, çünkü bu çocuğu üzerinde hak sahibi olunabilecek bir obje olarak konumlandırır ve bu korkunç hesap vermezliği mümkün kılar.

Devletlere güvenmediğim ve tüm aileler ortak yaşam tarzımızın başına bela olan çeşitli -izlenimlere tabi olduğu için bu durum bir günde değişmeyecek olsa da yasalar kesinlikle duruma yardımcı olabilir, ancak bana göre en önemli faktör bir kültür değişikliği:

“Bu aile meselesi", "Benim çocuğuma karışma" ve benzeri tavırlar ölmelidir. İnsanların hayatının ilk 18 yılını en küçük konulara kadar bir güç kavgasına çeviren ebeveynlere müsamaha gösterdiğimiz, bir çocuğa şiddet uygulamanın kabul edilebilir olup olmadığını iki tarafın da haklı olabileceği bir konuymuş gibi sohbet ettiğimiz veya nesillerden gelen fiziksel şiddet travmasını taşıyan yetişkinlerin bu döngüyü kırdığımız için bizimle alay etmesini kabul ettiğimiz bir kültür istemiyorum. Her çocuğa bir insan olarak değer veren, saygı gösteren ve onları doğuranların onlara kötü davranmaya sokaktaki herhangi bir kişiden daha fazla hakkı olmadığını anlayan bir kültür istiyorum. İnsanların konuşup tartışmalarını, yaşadıkları gerçeklikleri masaya getirmelerini ve hayatlarındaki çocukları bir arada desteklemelerini istiyorum.

Doğum piyangosunda iyi ve saygılı bir aileye düşmeyenler cehennemde büyümeye bırakılmamalıdır. Birbirimizden sorumluyuz. Eğer çocuklar gelecekse, gelecek güç sahibi, diktatör değil yol gösterici yetişkinler eşliğinde onu yetiştirmeye razı kiminle yaşayacağı, ne yiyeceği, ne giyeceği dahil hayatı hakkında karar verici olmalıdır. İkamet karar gücü özellikle önemli: kötü bir durumda olan çocuk bir mahkemenin ona inanmasını beklemeden hızlıca durumdan uzaklaşabilmeli, ona yardım edenler çocuğun isteğini bir sıfır görerek kaçırmayla suçlanmamalıdır. Velayet kavramı yok edilmelidir: çocuklar da herkes gibi kendilerinin sahibidir. Ancak yetişkin yaşında insandan sayılmak yerine doğumdan değer verilen, özerk bir insan olarak büyüyen nesil kendinden güçsüz gördüklerine saygıyla yaklaşacak bir nesil, geleceğe yapılacak en iyi yatırımdır.

Gizli Pandemi: Ebeveyn Gücü, Çocuk Güçsüzlüğü ve İstismar
4 Cevap