"Selvi Boylum Al Yazmalım” filmi aşkı, sevgiyi ve emeği çok güzel anlatan bir klasiktir. Bildiğiniz üzere aşkının peşinden sürüklenip gittiği, her türlü şartı kabul edip katlandığı yerde İlyas tarafından aldatılıp çocuğu ile kapıya bırakılan Asya’yı, kahve önünde Cemşit bulur ve evine götürür. Bundan sonra ilişkide emek vermenin önemini seyrediyoruz filmde. Zaten sonunda İlyas geri dönmek için yalvarsa da Asya Cemşit ile evine ve film o şahane cümle ile biter. “Sevgi neydi; Sevgi emekti.”
Evlilikler de iyi günde - kötü günde bir arada olmak için başlar. Fakat iyi günde emek vermediğin, büyütmediğin ilişkinden kötü günde bir şey beklemek boşuna olur.
Çünkü sevgi hassas, kırılgan bir şey.
Şair “Sevda kuşun kanadında , ürkütürsen tutamazsın. ” der. Ürkek bir kuş gibi demek sevda… Hor kullanılmaya, hırpalamaya, ürkütmeye gelmiyor uçup gidiyor ve bazen de başkasının başına konuyor. Tıpkı filmde Cemşit’e konduğu gibi. Emek verme, korumak, üzerine titremek lazım. Nasılsa seviyor beni rahatlığıyla sonuna kadar zorlayıp , nereye kadar esnetebileceğimizi denemek; bazen bizi geri dönüşü olmayan bir yola sokar. Çünkü beklenmedik bir anda "Çaaat!" diye kırıldığında geriye dönüşü artık olmayabilir. Uçup giden sevda kuşunun peşinden koşmanın artık faydası yok.
İlişkilerde iyi günlerde ilişkiye emek vermek, eşinin/ sevgilinin hoşuna gidecek, onu iyi tutacak küçük küçük şeyler yapmak kriz anlarında çok işe yarayacak. Mesela, ağır bir hastalıkta eşinin mızmızlanmasını, hırçınlığını, hastane şartlarını kolay kaldırmanı sağlayacak. Yine eşlerden biri ağır bir (maddi/ manevi) kayıp yaşadığında yanında sen olacaksın hem de tüm kalbinle, hatalar güzel günlerdeki yatırımların hayrına affedilebilecek. Yokluk , sıkıntı yine bankadaki duygusal kredi ile idare edilecek. Mutlu evliliklerde belirgin bir şey yoktur ama küçük küçük bir sürü güzel şey vardır. Bunlar kalpte adına “Emek” dediğimiz değerli bir maden olarak birikir. Pırıl pırıl yanar ve senin yolunu aydınlatıp yükünü alır …
Çünkü Sevgi neydi? Evet, sevgi emekti.