Eşime zaten boşanma davası açmaya hazırlanıyorum. Fiziksel ve psikolojik şiddet, küfür, hakaret derken (hepsine delilim var, polis kaydı, darp raporu, vodeo ve ses kaydi), birde kadın çıktı ortaya. Telefonunu zaten karıştırıyorum ama bilmiyor, dün gece şifresini değiştirdi, önce onu bir şekil öğrenmeye çalışacağım sonra mesajlara fotoğraf çekmeye düşünüyorum (mesajlar messenger da, facebook şifresini bilmiyorum ama e pastanın şifresini biliyorum, şifreyi sıfırlasam suç işlemiş olurum diye düşünüyorum, bunu istemiyorum).
Bildiğim kadarıyla eşinin telefonuna bakmak suç sayılmaz ama size de sormak istedim...
Bildiğim kadarıyla eşinin telefonuna bakmak suç sayılmaz ama size de sormak istedim...
Merhabalar,
Öncelikle belirtmek gerekir ki, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre;
Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.
Bu yazımız açısından özellik arz eden husus, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun evlilik içinde işlenip işlenemeyeceğidir. Konuya açıklık getirme ve emsal teşkil etmesi açısından Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin kararı örnek olacaktır.
Yargıtay 12. Ceza Daire’nin E: 2019/4369; K: 2019/8633 Sayılı Kararına göre;
‘‘Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya-açık-alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü-sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza-gösterildiği anlamına gelmez.
Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerlidir. Kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yaptıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek
amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun
başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir. Ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez.
Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kapsamına girip girmediği belirlenirken; Kişinin toplum içindeki konumu, Mesleği, görevi, Kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, Dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, İçinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, sosyal ilişkileri, Müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.
Evlilik İçinde Özel Hayatın Gizliliğini İhlal: Kişiye bağlı ve onun kişisel gelişimiyle ilgili olan özel hayatın gizliliği hakkı, evlilikle tamamen ortadan kalkmaz. Taraflar evli olmaları ve aynı konutu paylaşmalarından dolayı birbirlerinin kişisel eşyalarına ve özel yaşam alanına giren hususlara kolayca ulaşabilme imkanına sahiptirler. Bu durum eşlerin hiçbir sınır olmaksızın birbirlerini sürekli gözetleyebileceği ve denetleyebileceği şeklinde yorumlanamaz.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunun İstisnaları: Ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığından da söz edilemez.
Yargıtay’ın Esasa İlişkin Değerlendirmesi ve Sonuç: Bu açıklamalar ve incelenen dosya kapsamına göre; İddianamede yazılı dava konusu edilen videolardan katılanın çekim anında bilgisi bulunmaktadır. Ancak buna rağmen TCK’nın 73/1. madde ve fıkrasında öngörülen 6 aylık sürede şikâyette bulunmamıştır. Kayıtların yapıldığı yer, çekim şekli ve ayrıntıları bilirkişi raporlarında yer alan içeriklerine göre, çözümü yapılan videolarda, katılanın sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş özel hayatının gizliliğini ihlale yol açacak herhangi bir konuşması ve görüntüsü de kaydedilmemiştir.
Ayrıca, sanık hakkında şikayete konu kayıtları, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmemiştir. Çekim tarihlerine ve içeriklerine nazaran, çocuklarıyla görüşmesinin katılan tarafından engellendiğine dair iddialarını ispatlama amacını taşıyan eylemlerinde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığı da kabul edilemeyeceğinden, sanığa yüklenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın CMK’nın 223/2-a madde, fıkra ve bendi gereğince beraatine karar verilmesi gerekmektedir. Ancak buna rağmen yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle sanık hakkında zincirleme şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmesi,
Suçun işlendiği zaman yürürlükte olan Kanunda daha sonra değişiklik olmuştur. Bu hususun da göz önüne alınarak sanığın lehine olan kanunun uygulanması ve bu durumun kararın gerekçesine yansıtılması suretiyle hüküm kurulması gerekir. Buna rağmen bu hususlar gözetilmeden hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 11.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’’
Karardan da anlaşılacağı üzere kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
Fakat evli kişilerin birbirlerinden gizleme gereği duydukları sadakatsizlik gibi durumları da artık özel hayat olacak mıdır? Her ne kadar vicdanlarımız bu durumu bilmesi gereken aldatılan eşten yana da olsa, “aldatma durumu” artık bunu yapanların özel hayatına dönüşmüştür. Konuyu geniş ele alırsak, artık yaşanan ilişki, aldatan eşin ilişkide bulunduğu kişinin de özel hayatı haline gelmiştir. Bu nedenle aldatan eş hesaba katılmasa bile, 3. kişinin özel hayatından bahsetmek de mümkün olacaktır. TCK’da özel hayatın gizliliğini ihlal eden şahsın, kişinin eşi olmasının “özel hayatın gizliliği” suçunu ortadan kaldıracağına ilişkin bir düzenleme veya istisna yoktur. Özel hayatın ahlaklı olup olmadığı kişilerin kendilerini ilgilendireceğinden, kanun koyucu bu konuyu dikkate almamıştır. Dolayısıyla bir eş, diğer eşin özel hayatını ihlal edebilecektir. Eşin başkasıyla yaşadığı gizli ilişki artık aldatan eşin ve birlikte aldattığı kişinin özel hayatına dönüştüğünden, bu özel hayata TCK 134 gereği gelecek müdahale evli eşten de gelse cezalandırılacaktır. Boşanmak için delil elde etmeye çalışan eşlerin bu madde kapsamında yapacakları eylemler de suç oluşturacaktır. Ceza yargı sistemimizde, bir suçun işlendiğini en açık şekilde ispat etse de yasal olarak elde edilmemiş delillerin kişinin cezalandırılmasına esas olamayacağı gibi, yasal olarak elde edilmeyen delillerin boşanma sırasında ileri sürülmesi de mümkün olmayacak, bu deliller sunulsa da mahkeme tarafından karar verilirken dikkate alınmayacak, üstelik ayrı bir ceza davasına neden olabilecektir. Aldatıldığını düşünen kişi bu durumu yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Boşanma davasının bir avukatla açılması halinde sunulacak delillerin yasallığının değerlendirilmesinde avukatların da büyük dikkat ve özen göstermesi gerekecektir.
Aynı çatı altında yaşayan kişilerin boşanmak için elde edecekleri delillerin yasallığı konusunda en önemli ölçüt, bu delillerin “ortak kullanım alanları” nda elde edilip edilmediğidir. Eşler birlikte kullandıkları alanlarda elde edecekleri delilleri boşanmada kullanabileceklerdir. Örneğin çekmeceden çıkan bir not veya mektup, evin ortak telesekreterine gelen bir mesaj gibi. Ancak cep telefonuna gelen bir mesaj delil olamayacaktır. Çünkü ortak kullanıma tabi değildir. Ancak eşler cep telefonunu ortak kullanımları için almışlar ve kullanıyorlarsa farklı değerlendirilebilecektir. Eşlerin ortak kullanımlarındaki bilgisayardan elde edecekleri bilgiler de boşanmada delil olabilecektir. Ancak bu bilgisayarda veri elde etmek için ayrıca bir düzenek kurmak, örneğin keylogger gibi klavye kaydeden programlar kullanmak da “özel hayatın gizliliğinin ihlali” suçunu oluşturacaktır. Hayatın olağan akışında aldatan eşlerin bu durumun fark edilmesini önlemek için gereken önlemleri alacakları da dikkate alındığında, elde edilen yasal delillerin çoğu, aldatan eşin dalgınlığı ve unutkanlığından kaynaklanacaktır. Sonuç olarak, Anayasada güvence altına alınan “özel hayatın gizliliği”, boşanmak için delil elde etmeye çalışan eşlerin evlilik birliğindeki haklarından üstün tutulmuştur. Boşanmaya çalışırken sanık olmamak için dikkatli olmanızı tavsiye ediyoruz.