Dünyadaki en eski sorunlardan biri kayınvalide - gelin çekişmesidir. Bu konuda pek çok şey yazılmış, çizilmiş, filmler çekilmiştir. Antik kazılarda bulunan bir tablette M.Ö bilmem kaçıncı yüzyılda bulunmuş bir tablette kadının eşine kayınvalidesini şikayet ettiği bulunmuştur.
Bu sorun maalesef ki o yıllarda kalmadı ve hala günümüzde güncelliğini koruyor.

Kayınvalide probleminin asıl kaynağına bakacak olursak orada aslında kayınpederi görürüz. Neden mi böyle söylüyorum? Çünkü sorun asıl kaynağı kayınpederin eşine karşı olan ilgisizliğinden başlar.
Kadın hayaller içinde evlenir. Eşi ile huzurlu bir yuva , mutlu bir beraberlik kurmak ister. Fakat erkeğin, hesabı - kitabı ilgisi başkadır. Kariyerine odaklanır, yahut annesinin kucağından kopamamıştır, veya sevmeyi bilmiyordur vs.
Her ne sebeple olursa olsun eşini ihmal eder. Sevgi, özen, ilgi göstermez. Bu durumda hayal kırıklığına uğrayan kadın tüm umudunu çocuklarına bağlar. Onlarla vakit geçirir, onları sever onlarla ilgilenir. Oğlu ile tatile gider, isteklerini oğluna söyler zaten baba da çok meşguldür; “Oğlun götürsün, oğlun alsın, oğlun yapsın” larla eşini oyalar.
Böyle bir ilişkinin içine günün birinde yeni bir kadın gelir. Anne bu durumda tabi ki endişelenir. Çünkü bütün umudunu ve emeğini bağladığı oğlu da elden gidiyor yerine başka biri geliyor. Bu durumda savaş başlar…
Oysa kayınpeder eşi ile mutlu bir birliktelik yaşasa, bir çift olabilse, iyi günde kötü günde bir arada olabilse dengeler şaşmayacak, çocuklara bu kadar kaymayacaktır. Anne sadece annelik rolü üzerinden dünyaya bakmayacak bir eş bir kadın olarak da var olduğunu hatırlayacak, anneliğe bu kadar yatırım yapmayacaktır.
Mutlu insanlar, başkalarının yuvalarına (çocukları da olsa) karışmazlar. Çünkü mutluysan kimse ile işin olmaz.