
"Machpelah" adı, "çift olmak" anlamına gelen İbranice bir kökten gelir ve haham literatüründe çifte mağarayı işaret ettiği veya oraya gömülen çiftlere gönderme yaptığı şeklinde yorumlanır.
"Zohar" kitabı Adem'in Cennet Bahçesi'nden kovulduktan sonra bir zamanlar bu yerden nasıl geçtiğini ve mağaradan yayılan ışıkta Cennetin ışığını nasıl tanıdığını anlatır. Dünyevi dünyamız ile "Üst Dünya"yı birbirine bağlayan bir tünelin olduğunu, duaların Tanrı'ya yükseldiği ve ruhların bedenin ölümünden sonra Sonsuzluğa girdiği bir tünel olduğunu fark etti. Bu nedenle Adem kendisini yalnızca bu mağaraya gömmeyi vasiyet etti...
- Bizans döneminde İshak ve Rebeka'nın mezarlarının bulunduğu binanın güney ucu kiliseye, daha sonra camiye dönüştürülmüştür.
Bugüne kadar Müslümanlar Machpelah Mağarası'na yalnızca İbrahim'in mezarı olarak değil, aynı zamanda Peygamber Muhammed'in cennete yolculuğu sırasında üzerinden uçtuğu yer olarak da saygı gösteriyorlar. Arap efsanesine göre peygamber Muhammed at sırtında Kudüs'e uçtuğunda, El Halil'in üzerinden Baş melek Cebrail'in sesini duydu: "Aşağı gelin ve dua edin, çünkü burası babanız İbrahim'in mezarı."
Burası arkaik çağlardan beri gizemler ve efsanelerle çevrilidir. Ataların Hebron'daki mağarası çevresinde şekillenmiş hikayeler ve efsaneler, mistisizm ve gizemle doludur.
Mesela 1643 yılında Osmanlı Padişahı Makhpela'yı ziyaret etmiştir. Sultan, camiyi incelerken yanlışlıkla kılıcını yerdeki bir deliğe düşürmüş ve oradan mezar mağarasına düşmüş. Padişahın emriyle birkaç hizmetçi kılıcın almak için iplere indirilmiş, ancak hepsi mağaradan ölü olarak çıkarılmış. Yerel Müslüman sakinler, ölüm tehlikesinden ötürü mağaraya inmeyi reddetmişler. Daha sonra padişahın danışmanlarından biri ona Yahudilerin kılıcı çıkarmasını talep etmesini tavsiye etmiş.
Ve Abraham Azulai (en ünlü "Chesed le-Abraham" da dahil olmak üzere birçok kitabın yazarı) bu görevi üstlenmiş ve mağaraya inmiş. Orada, kendisine dünyevi dünyayı terk etmesi gerektiğini duyuran Adem ve Havva, İbrahim ve Sara ve diğer atalarla tanışmış. Ancak padişahın öfkesinin El Halil Yahudilerine yönelik zulmü kışkırtmasını önlemek için İbrahim Azulai'ın tarihte atalarının mağarasından dönen ilk kişi olmasına izin verildi. Kılıç padişaha verildi ve bir gün sonra Abraham Azulai öldü.

Modern El Halil'in tüm tarihi boyunca, yalnızca birkaç kişi, bu mağaralara inme fırsatına sahip olmuş.
Moşe Dayan (İsrail eski Savunma Bakanı), mezarlığa ilk ziyaretini “İncille Yaşamak” kitabında şöyle anlatıyor: “Mağaraya ilk inen, bir subayın kızı olan Michal oldu. On iki yaşında, zayıf, cesur ve akıllı bir kızdı, yalnızca varlığı kanıtlanmamış ruhlardan ve şeytanlardan değil, aynı zamanda çok gerçek bir tehlike olan yılanlardan ve akreplerden korkmuyordu".
Michal ileride mağara gezisini şöyle anlattı: “9 Ekim 1968 Çarşamba günü annem bana zindana inmeyi kabul edip etmeyeceğimi sordu. Kabul ettim. Kısa süre sonra El Halil'e vardık. Arabadan indim ve camiye gittik. Aşağı inmem gereken bir açıklık gördüm. Ölçtüler, çapı 28 cm'di, beni iplerle bağladılar, bana bir fener ve kibrit verdiler (aşağıdaki havanın bileşimini belirlemek için) ve beni indirmeye başladılar.
Bir yığın kağıt ve kağıt paranın üstüne düştüm. Kendimi kare bir odada buldum. Karşımda üç mezar taşı vardı; ortadaki diğer ikisinden daha uzun ve daha süslüydü. Karşı duvarda küçük kare bir açıklık vardı. Tepede ip biraz serbest bırakıldı, içinden tırmandım ve kendimi duvarları kayaya oyulmuş alçak, dar bir koridorda buldum. Koridor dikdörtgen bir kutu şeklindeydi. Sonunda bir merdiven vardı ve basamakları kapalı bir duvara dayanıyordu... Dar koridoru basamaklarla ölçtüm: 34 adım uzunluğundaydı. Aşağı inerken 16 adım saydım ama yukarı çıkarken sadece on beş adım saydım. Beş kez aşağı yukarı gittim ama sonuç aynı kaldı.
Her adım 25 cm yüksekliğindeydi ve altıncı kez merdivenleri çıkıp tavana vurdum. Cevap veren bir vuruş duyuldu. Geri gittim. Bana bir kamera verdiler, ben de tekrar aşağıya inip kare odayı, mezar taşlarını, koridoru ve merdivenleri fotoğrafladım. Tekrar yukarı çıktım, bir kalem ve kağıt aldım, tekrar aşağı inip eskiz yaptım. Odayı adım adım ölçtüm: altıya beş. Her mezar taşının genişliği bir adımdı ve mezar taşları arasındaki mesafe de bir adımdı. Koridorun genişliği bir basamak, yüksekliği ise yaklaşık bir metreydi. Beni dışarı çıkardılar. Tırmanırken fenerimi düşürdüm. Tekrar aşağı inip tekrar yukarı çıkmak zorunda kaldım.”
Bunun dışında mezar mahzenine ilişkin daha ayrıntılı bir açıklama yoktur. Bugün Michal'in mahzene indiği açıklık bir taş levhayla kapatılmıştır, zindana başka kimse inmemiştir, burası cami muhafızları ve İsrail polisi tarafından yakından izlenmektedir. Tek delik, Müslüman geleneğine göre içinden söndürülemez bir lambanın indirildiği dört sütun üzerindeki gölgeliğin altındadır.
Yanan bir lambanın titreşmesi deliğin içine bakıldığında görülebilir. Lambanın ışığı, Machpela'ya gelen tüm ziyaretçilere, efsaneye göre Adem'in gördüğü Cennet Bahçesi'nin ışığını hatırlatmayı amaçlamaktadır.
Bugün bölge iki bölüme ayrılmıştır. Cami alanın yaklaşık yüzde 75'ini kaplıyor. Yahudi olanınki ise yüzde 25 civarında. Üstelik her iki bölümün de ayrı girişleri var. Turistlerin kompleksin her iki bölümünü de ziyaret etmelerine izin veriliyor.
Ancak Yahudi bayramlarında ve belirli günlerde Machpelah Mağarasının tamamı sinagog olarak faaliyet göstermektedir. Müslüman dini bayramlarında ise tamamı cami olarak faliyet göstermektedir.