
İnsanları iletişim alanında diğer canlılardan ayıran en etkili özellik, çevreden aldığı "anlaşılır girdiler" ile son derece karmaşık bir "konuşma dili" geliştirmiş olmasıdır. Hayvanlar da iletişimi yarattı, ancak yalnızca bir insan geçmiş veya gelecek zamanları geliştirdi.
Başka bir deyişle, bizler duyu kanalları aracılığıyla bize ulaşan veriler arasında bağ kurabiliriz. Gördüklerimiz ile duyduklarınız bize duyusal girdi sağlar, bilincimiz bu girdileri işlemler ve bağlamsal bilgiye dönüştürür. Aklımız bu bilgiler arasında anlam bağı kurduğunda, bellekte işlenir ve saklanır. İlgi ve akıl yürütme yoluyla edindiğiniz dilsel bilgiyi unutmazsınız ama ezberlediğiniz her şeyi bir gün unutursunuz.
Kendi dil öğrenme deneyimlerime göre, bir dili çocukların öğrendiği yoldan edinebileceğimizi kesin olarak biliyorum. Tıpkı çocukken ana dilimizi edindiğimiz gibi, konuşan kişileri dinleyerek ve söyledikleri taklit ederek yeni diller edinebiliriz.
Çocukluğumda Almanya'dayken Hollanda TV'sinde çocuk programları da izliyordum. Yıllar sonra Hollandaca anladığımı fark ettim. Bu benim için o kadar doğaldı gerçekleşmiş ki, profilime bakın Hollandaca anladığımı yazmamışım bile.
Artık yetişkiniz ve elbette aynı kolaylıkla öğrenemeyiz. Dil öğrenmenin gerekliliği konusundaki amacınızı tamamen netleştirip, bilinçli ve sistematik bir çalışma planı hazırlayarak öğrenebiliriz. Amaç net olmazsa, öğrenci gereken çabayı gösteremez, yorulur ve yarı yolda bırakır.
Ben bir dil tarihçisi biriyim, 45 yıldır çeşitli ülkelerde bulundum ve açık olarak söylüyorum ki, sadece dil kurslarına giderek dil öğrenilmez. Yalnız İngilizce değil, başka dilleri de kendi kendinize öğrenebilirsiniz. Ardından o ülkede bir kaç ay kalarak, bilgi ve aksanınızı perçinlersiniz. Bunu başarmış onlarca insan tanıyorum ve bunların sayıları her yıl artıyor.
Dünyanın bir çok ülkesinde ama özellikle Türkiye'de sanki müfredat "dil öğretmemek" üzerine kurgulanmış gibi. "Mr & Mrs Braun" çifti İngilizce ders kitaplarında hala var mıdır bilemiyorum ama 50 yıldır bu yöntemin işe yaramadığı ortada.
Devlet okullarında dil derslerinin neden hala gramere dayandığını da merak ediyorum. Çocuklar zaten gramersiz öğrenmeye alışkın ama hayır olmaz illa da gramer öğreteceğiz inadı var. Sanki ortaokulda, lisede dil bilimci yetiştirecekler. Eh işte sonuç ortada, çoğu öğrenci dilden soğuyor.
Neredeyse çocuklarımız dil öğrenmesin, dünyayla bütünleşmesin gibi bir yaklaşım sezinleniyor. Bunda öğretmenlerin zerre suçu bulunduğuna inanmıyorum, müfredat çağ dışı. Ondan sonra da herkes özel dersler ya da dil kurslarıyla devletin eksik bıraktığı eğitimi tamamlamaya çabalıyor.
Dil öğretilmez, edinilir.
İngilizceye yeni başlıyorsanız, gelin siz İngilizce gramer kurallarını ilk başta dikkate almayın. Yok sıfatların kullanımı, edatlar, zarflar, fillerin çekimi, tensler filan gibi ağır gramer öğrenciyi sıkar. İngiliz çocuklar bu kuralları bilmeden İngilizceyi konuşuyor ya da siz tek bir dil bilgisi kuralı öğrenmeden Türkçeyi ne güzel öğrendiniz, değil mi?
Kısa vadede, bir dil öğrenmeyi düşünen herkesin amacı, gramer açısından kurallı konuşmak değil, düşüncelerin karşılıklı olarak doğru anlaşılır biçimde aktarılmasını sağlamak olmalı. Bu bakış açısıyla yaklaşan herkes sonuca kendisi şaşırıyor. Dil öğretilmez, edinilir.
Yeter ki, kendi sisteminizi geliştirmekten, hata yapmaktan korkmayın ve hemen çocukların nasıl öğrendiğini gözünüzün önüne getirin. Bu konularda bu sitede yazdığım diğer yazıları gözden geçirmenizi öneririm.
Kızlar & Erkekler Ne Diyor
2940Oğlum o zaman 1 yaşında, dilini anlayacağını düşünmedim, o filmleri izletiyordum.
Bir süre sonra o filmlerdeki dili konuşmaya başladığını fark ettim. İzleyerek dil öğrenilebiliyormuş. Sizin Hollanda televizyonundan dil öğrenmeniz gibi.
başkalarının ne dediği önemli değil öğrenmek istiyorsan öğren tabiki ama eğer okula gidiyorsan derslerine etki etmemeli
Benim kardesim netflix film ögrenme kelimeleri ondirdi vs vs bakti youtube arastirdi su an okula gitmeden biliyor