İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

ВедьмакГеральт

Hayatınıza birçok insan alırsınız. Kimisi bir otobüse binmiş misali yolculuğun sonuna gelince iner, kimisi de ömür boyu oradan ayrılmaz. Bir de ayrılmadığı halde ilk günkü gibi olmayanlar vardır. "Yahu sen değiştin mi?" diye sorarız da, "Yok ben hala aynıyım, değişmedim." derler. Halbuki hissederiz içten içe değişmişlerdir. Tanıştığımız zamandaki hallerinin yerinde yeller esmekte, ne karakterinden ne de içindeki duygulardan eser kalmaktadır.

Biz artık, her zaman insanların tanıdığımız o ilk hallerini özlemekten başka bir çözüm önerisi bulamayız kendimize.

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

Kişiye karşı beslenen iyi niyetleri özlemekten ibarettir. Tanıdıkça pişman edilirsiniz!

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

Belki de biz insanlara aşırı anlamlar yükleyip, tıpkı onları bir doğum günü pastası gibi süslüyoruz. Aslında gözümüzde büyütüp şekle soktuğumuz kişilerin bizimle uyumlu olduğu kanısına bir süre aldanıyoruz. Doğal süreç gereği zaman geçtikçe kişinin gerçek yüzünü görüyoruz. Bu ya bir anlaşmazlıkla ya da herhangi bir sebebe bağlı olmadan gelen bıkkınlıkla gün yüzüne çıkabiliyor. O zaman da diyoruz ki "Sen artık değiştin, eskiden böyle değildin!"

Kusura bakmayın ama insanlar durup dururken değişmez!

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

Kimsenin alelade bir şekilde değişmez. Kendince haklı sebepleri vardır diye düşünüyorum. Kötü bir gün geçirmiş nereye çatacağını şaşıran kişileri es geçiyorum. Sorunu biraz da kendinizde aramakta fayda var. Belki karşınızdakinin değişmesine siz sebep oldunuz? Demem odur ki; insanlara "Sen değiştin" demeden önce veya "Önceki halinden eser yok" diyerek yaftalamadan önce, takkenizi önünüze alın ve "Ben bu insana nasıl davranıyorum ki?" diye düşünün. Cevabı bulacaksınız.

Bilinmeyen her şey merak uyandırıcı olur. Merak insanı cezbeden ve mutlu eden bir duygu ve yeni insanlarla tanışmak hep merak uyandırıcı olur.

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

Çocukken nasıldık hepimiz, bir oyuncağa karşı aşırı heyecanımız olurdu değil mi? Büyüdük, şimdi de insanlara karşı bir heyecanımız ve merakımız baş gösterdi. Tabii ki insanların da kaderi oyuncaklar gibi aynı. Merakımızı giderince hevesimiz geçer sonrasında da insanlardan soğuruz bir çoğumuz.

İlk anlar hep özeldir ve hep özel kalır.

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

Hangimiz ilk kez yaşadığı bir anın heyecanını tekrar hissedebilir ki? Bazı şeyler tek kullanımlıktır. Bir hakkınız vardır, onu harcarsanız ilerideki yaşayacaklarınız sadece seçilmişliklerden ve sıradanlıklardan ibaret olacaktır. Zamanında güzeldir çoğu şey, tekrarları o kadar cezbetmez insanı. Şöyle düşünün, bir filmin ilk serisi her zaman daha özeldir. Sonraki serilerde aynı tadı alamazsınız. İnsanlar da böyle işte, o tanıştığınız ilk an ilk etkileşim bambaşka bir boyuttadır. Tarifi kolay ama yapımı zor bir reçete gibi.

Acabalarla dolu soruların başlangıcına götüren bir eylemdir.

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

Sürekli sorgularsınız. "Ben fazla mı değer verdim?", "İnsan neden değişir ki, ya da onu ben mi değiştirdim?" gibi gibi bir tür soru silsilesiyle karşı karşıya bulursunuz kendinizi. Acaba dedikten sonra hatalara bulaştığınızı, yanlışlar yaptığınızı düşünürsünüz. Etkileri genellikle çok acı sonuçlara gebedir. Karamsarlığı beraberinde getirir.

Ruh yaşlı doğar fakat gençleşir; hayatın komedisi bu. Vücut da genç doğar gitgide yaşlanır. Bu da hayatın trajedisi.

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

Kimse tek kalıp değil sonuçta. Bir şeyleri varsayımlarla da anlayamayız, yaşayarak tecrübe edinmek dururken, gereksiz atıflarda bulunmaya gerek yok. O yüzden konuya vakıf olmadan herkese samimi davranmayın. Yanılgıya düşebilirsiniz.

Birini ilk tanıdığınız hali değil de, ilk tanıdığınızda onun hakkında düşündüklerinizin gerçek çıkmasını özlemek diye bir şey var!

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

Dedim ya, tecrübe edinip konuya vakıf olmadan yapacağınız her şey sizi hayal kırıklığına uğratır. Düşüncelerinizi insanlara göre şekillendirmeden önce kendi kendinize şu soruyu sorun, "Verdiğim değerlere karşılık bir gün değişir mi?" Bunun cevabı evet ise iletişiminizin dozunu gerektiği şekilde ayarlayın, çok beklentiye girmeyin.

İnsan insanı hakkında bir yargıda bulunamadığı sürece sever, yüceltir; özlem, eksik tanımanın bir sonucudur!

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

Karşınızdaki kişiyi her yönden ele alın ve iyice tanıyın. Şişirilmiş balon bir karakter yaratmak yerine, olanını anlamaya çalışın. Keşke dememek için bırakın size kendini açsın, tüm yönleriyle irdeleyip kararınızı ona göre verin.

İlk tanıdığın halini özlediysen, daha bir çok kez tanımışsındır...

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

Yoksa 'ilk' denmezdi. Madem birini tanımak bu kadar tekrar eden bir eylem, o zaman o insan senin zayıflığındır. Sen o insana hep kanıyorsundur ki, bir kez daha tanışıyorsundur başka bir yüzüyle. İşte sen bu kadar güçsüzsün ona karşı. Kendine gel ve gücünü topla, kimse vazgeçilmez değildir unutma!

Güneşin ilk parıltısını özler gibi özleriz o "birini."

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

Gün doğumu bir başkadır. Çoğu zaman o büyüleyici, eşsiz manzarayı izlemek için çaba sarf eder, ışığını bize yansıttığı ilk dakikalara tanıklık etmek isteriz. Hayranlıkla, doya doya izlemek isteriz. Çünkü o anlar kadar eşsiz başka bir şey yoktur.

Gökyüzü kızıllara bürünür yavaş yavaş, gözlerinize ufuktaki ilk ışık taneleri düşer. Sadece gözlerinizde değil yüreğinizde de hissedersiniz bu ışığı. Hayranlık duyarsınız, söz konusu manzarayı bir daha göremeyecekmiş gibi heyecanlanırsınız.

Sonra, dakikalar içerisinde hayranı olduğunuz o kızıllığın yok olduğunu acı bir şekilde fark edersiniz. Heyecan duyduğunuz o kızıllıktan eser kalmamıştır.

Uğruna nice çabalar sarfettiğimiz insan da böyledir. Güneş'in ilk ışığı gibi yüreğimizin bir köşesine, hislerimize iz bırakır. Sonra fark ederiz ki; masumiyetini, sevgisini, aşkını büyük bir hayranlıkla izlediğimiz o kişiden geriye hiçbir şey kalmamıştır.

Merhaba gerçekler!

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!

İşte böyle tokat gibi çarpar. Biz aslında görüntüye birçok kurgu ekleriz, sonra da geçer kendi yazdığımız senaryonun eserini izleriz. İzledikçe sanırız ki her şey bizim kontrolümüz dahilinde gidecek. Halüsinatif bir konudan öte değildir oysa yaşanılanlar. Herkesi kendimiz gibi sanmaktan ve gereksiz sürüsüne bereket anlamlar yüklemekten kurtulduğumuz zaman gerçekleri görebileceğiz. Çoğu zaman görmek istemesek de, kendimizi kandırsak bile aslında neyin ne olduğunu biliyoruz. Sadece bunu yaşamak istemiyoruz ve erteliyoruz öyle değil mi?

İçimde Öyle Güzelsin ki Onu Kirletmeyeceğim Seninle!
4 Cevap