En İyi Cevaplar
en ideal çözüm o dilin konuşulduğu ülkeye hazırlıksız pıt diye gitmek orada istesen de istemesen de öğrenirsin gittikçe hızlanır
o mümkün değilse biraz kendini ittirip ne kadar motivasyonsuz olsan da basit gramer yapısını ve sık kullanılan kelimeleri öğrenip o dilden dizi/film/youtube falan izle, o çok yardımcı oluyor. yeterince rahat hissettikten sonra gerek forumlarda/sosyal medyada gerek gerçek hayatta ana dili olan kişilerle iletişime geçip kitap okumaya başlayabilirsin.
HA SAKIN ALTYAZILI İZLEME HA ALSKDFJŞSDL BEN YAPIYORDUM HİÇ İŞE YARAMIYOR
(kendi dilinin altyazısı iyi de ingilizce diziyi türkçe altyazılı izlemekten bahsediyorum)00 Yorumla
- Gizli Üye(30-35)+1 yıl
Dil öğrenmeyi kolaylaştıran çeşitli teknikler mutlaka mevcut ama yine de bir dili tam olarak öğrenene kadar asla pes etmemek ve kendine olan güvenini kaybetmemek gerekiyor. Öğrenmek istediğin dilde 2 kelime de olsa konuşmak en iyi motivasyon kaynağıdır! Mutlaka öğrendiğiniz dilde konuşmalar yapabileceğiniz birileri de olmalı! Artık o dilde (anlamasanız bile) filmler izlemenin, şarkılar dinlemekte fazlasıyla yardımcı olacaktır. Duyacağınız tek bir kelime bile motivasyonunuzu arttıracaktır.
00 Yorumla
- +1 yıl
Çevreniz de ingilizce konuşan arkadaşlarınız varsa onlarla daha çok vakit geçir. Kıskançlık her şeyi tetikler.
Sınıfımda ki 2 erkek spora gidiyor diye bende gitmiştim ve onlardan daha iyi oldum
En yakın arkadaşım ingilizce öğreniyordu baya iyiydi ve ben de başladım ve şimdi iyi bir noktadaydım.
kamçıla kendini arkadaşlarınla yarış halinde ol00 Yorumla
Kızlar & Erkekler Ne Diyor?
Cevap
13Cevap
Motivasyonunu yürekten isteyerek sağlayabilirsin. İlk başta inanmalısın kendine. Klişe bir söz var ama gerçekten doğru "inanmak başarmanın yarısıdır" diye.
00 Yorumla- +1 yıl
Ne yazarlarsa yazsınlar bu konuda tek bir gerçek vardır: İhtiyaç...
Mesela benim bir öğrenci olarak çalışacağım konular için ingilizceye ihtiyacım vardı. Okuya okuya ister istemez öğrendim. Bu kadar. İhtiyacım olmasa kırk yıl çalışsam öğrenebilir miydim bilemiyorum...10 Yorumla - +1 yıl
Bu dili öğrenirsem kariyerime nasıl etkisi olur maaşı nasıl olur fazla para kazanır mıyım hangi ülkede maaş derecesi daha yüksek diye motive ediyorum kendimi😂
20 Yorumla - +1 yıl
İstanbul'da yasiyorsan bos zamaninda sultanahmet ya da turistlerin oldugu yerlere git birebir konus
13 Yorumla- +1 yıl
I learned english with accent in just one day.
- +1 yıl
Arabic*
- +1 yıl
impossible
Kişilik & Karakter konusunda 362 cevap paylaştı. Bende Almanca öğrenmeye çalışıyorum ama pratk yapacak kimse yok tek başına zor oluyır
00 Yorumlaİmkanın varsa öğrenmek istediğin dilin konuşulduğu ülkeyi 3-4 gün bile olsa gez sonra öğrenme isteğini durduramazsın.
00 YorumlaBen dil okuyorum yani ne biliyim sevmesem sıkılırdım sevdiğim için istek var daha çok öğrenmek istiyorum Almanca / ingilizce 😌🙇♀️
00 Yorumla- +1 yıl
Bence istek çok önemli ve yabancı dizi ve film izleyerek isteğini arttırabilirsin
00 Yorumla Beraber çalışabileceğim seni motive edecek arkadaş iyi olur.
00 Yorumla- +1 yıl
Kararlı olmak gerek eğer her gün çalışamayacaksanız yavaş yavaş sıklığınızı arttırın.
00 Yorumla Öğrenmek istenilen dil sevilmeli bence
10 Yorumla- +1 yıl
Budu indir telefonuna çok faydası var
00 Yorumla - +1 yıl
Yabancı insanlarla konuş
00 Yorumla - +1 yıl
O dilde dizi izle
10 Yorumla - +1 yıl
hedef koy
10 Yorumla - Gizli Üye(25-29)+1 yıl
O yaparsa ben daha iyi yaparım 🤣
00 Yorumla - Gizli Üye(18-24)+1 yıl
Konuşarak bence
11 Yorumla- Cevap sahibi+1 yıl
Bu arada ingilizce konuşuruz istersen her gün pratik olması için
Dil ogrenme
00 Yorumla- +1 yıl
Kendine inan
00 Yorumla
Detaylı bilgi
Öncelikle ''NEDEN'' Dil öğrenmek istiyorsun bu soruya bir cevabın olmalı, ne demek istediğimi daha net ifade etmem gerekirse; DÜNYANIN NASIL İŞLEDİĞİNE DAİR TÜM ŞİFRELERİ SİZE VERECEK OLAN TEK ANAHTAR. 🔑
Şu an yaptığın işi ‘’NEDEN‘’ yapıyorsun?
Peki bunu sormamdaki amaç ne? Şimdi çok ama çok iyi dinlemeni tavsiye ediyorum çünkü eğer gerçekten az sonra okuyacaklarını anlar ve harekete geçersen; sadece işindeki değil hayatındaki birçok şey değişecektir.
Çevrenizde sizinle aynı yeteneklere, aynı imkanlara, aynı reklam ajanslarına, aynı etki çevresine, aynı medya olanaklarına sahip olan, fakat sizden çok daha başarılı olan fark yaratmış meslektaşlarınız var. Genel tabloya bakıldığında birçok şey aynı gözüküyor.
Bence fark edilmesi gereken çok ama çok önemli bir nokta var ve bu nokta dünyanın nasıl işlediğine dair tüm şifreleri size verecek olan tek anahtar! Tüm başarılı LİDER’ler; bu ister APPLE olsun, ister FACEBOOK, ister INSTAGRAM ya da Martin Luther King hepsi aynı şekilde düşünür, hareket eder ve haberleşirler ve bu diğer tüm kişilerde tamamen tersidir. Bu muhtemelen dünyanın en basit fikridir. Açıklamam gerekirse; Gezegen üzerinde her kişi, her kuruluş ne yaptıklarını biliyorlar, %100. (NE?) Bazıları nasıl yaptıklarını da biliyor. (NASIL?)
Fakat çok az insan veya kuruluş neyi ne için yaptıklarını biliyor?
(NEDEN?) İşte hikaye burada başlıyor. Bir şeyi yaparken, ya da bir şeyi satmaya çalışırken sıralamayı NE/NASIL/ NEDEN şeklinde yapmak ile “NEDEN/NASIL/NE” şeklinde yapmak dünyanın nasıl işlediğine dair tüm şifreleri size verecek olan tek anahtar!
Ve "NEDEN" ile demek istediğim "kâr yapmak değil." Bu bir sonuçtur. Bu her zaman bir sonuçtur. "NEDEN" ile benim demek istediğim; Senin amacın nedir? Senin sebebin nedir? Senin inâncın nedir? NEDEN sabahları yatağından kalkarsın? En acımasız şekli ile yapmakta olduğun şey NEDEN diğer insanların umurunda olsun? Demek istediğim bir çoğumuzun düşünce, hareket ve haberleşme yöntemimiz her zaman dışarıdan içeriye doğru. Yani bir çoğumuzun sıralaması NE/NASIL/NEDEN hatta bir çoğumuzun sıralamasında NEDEN kısmına bile ulaşamıyoruz.
Fakat ilham verici liderler, fark yaratanlar, bizim parmakla gösterip başarılı kabul ettiğimiz her kişi, boyutları ne olursa olsun, hangi endüstride olurlarsa olsunlar, hepsi içeriden dışarıya düşünür, hareket eder ve haberleşirler. Yani sıralamaları şöyledir; NEDEN?/NASIL?/NE?
Hepimizin bildiği birkaç örnek vererek bunu desteklemek gerekirse; Eğer 'Apple' herkes gibi olsaydı, onların pazarlama mesajı da şöyle olurdu. "Biz mükemmel bilgisayarlar yaparız. Tüm bilgisayarlarımız sade olarak tasarlanmış, kullanışı basit ve kullanıcı dostudur. Bir tane satın almak ister misin? İşte bu, genellikle bir çoğumuzun haberleşme/bir ürünü satış tarzımız. Genellikle hepimiz bir şeyi satabilmek için ya da bir oy alabilmek için ne yaptığımızı, nasıl farklı ve daha iyi yaptığımızı söyleriz ve çeşitli davranışlar/tepkiler bekleriz.
İşte bizim yeni gayrimenkul ofisimiz biz en iyi danışmanlara sahibiz bu işte uzmanız. Her zaman bizimle iş yapan müşterilerimize para kazandırırız. Ya da işte bizim yeni otomobilimiz. Mükemmel yakıt tüketimi ve deri koltukları var. Bizim otomobilimizi satın alınız. Fakat ilham verici olan, satış yapmamızı sağlayan ya da tercih edilmemizi sağlayan bu değildir!
'Apple'ın' gerçekte iletişim şekli: "Bizim tüm yaptıklarımız ve asıl inandığımız bugüne kadar süre gelen olgulara meydan okumaktadır. ÇÜNKÜ biz farklı düşünmeye inanırız! Bu yüzden ürettiğimiz tüm ürünleri basit dizaynlı, kullanışı basit ve kullanıcı dostu olarak tasarlarız. Biz sadece mükemmel bilgisayarlar üretiriz. Bir tane almak ister misin?" Tamamen farkı, değil mi? Artık APPLE’dan bir bilgisayar almaya hazırsınız. Tek yaptıkları bilgilerin sırasını tersten aktarmak. Bu bize kanıtlıyor ki, insanlar yaptıklarını satın almıyor; yapmış oldukları ürünü NEDEN yaptıkları için satın alıyor, yani neden için satın alıyorlar.
Aslına bakarsanız, 'Apple' sadece bir bilgisayar firması. Onu diğer rakiplerinden yapısal olarak ayıran hiçbir farklılık yok. Rakipleri tüm bu ürünlerin aynılarını üretebilecek özelliklere ve kaynaklara sahipler. Hatta deneyenler de oldu. Fakat hiçbiri başarılı olamadı çünkü hiçbiri etkili bir “NEDEN”e sahip değildi. Tekrar söylüyorum, insanlar yaptıklarını satın almıyor; yapma nedenin için satın alıyorlar. Amaç sende olan bir şeye ihtiyacı olan herkes ile ticaret yapmak değil. Amaç senin inandığına inananlarla ticaret yapmak. İnsanlar iPhone ilk çıktığında satın almak için kuyrukta 6 saat ayakta beklediler. Aslında bir-iki hafta sonra gidip sıra beklemeden raftan rahatça bir tane alabilirlerdi ama yapmadılar çünkü ilk olmak istediler. Üstelik bunu teknolojik olarak çok çok iyi olduğu için almak istemediler, neye inandıklarını ispatlamak için almak istediler! O kişilerin iPhone'u ilk altı saat içinde satın almasının, 6 saat ayakta sırada beklemelerinin sebebi dünya hakkında inandıklarından ve herkesin kendilerini nasıl görmesini istediklerinden kaynaklanıyordu. Onlar ilktiler.
İnsanlar ne yaptığınızı satın almazlar; yapma nedeniniz için satın alırlar.
Bu söylediklerimin hiçbiri benim fikrim değildir. Tümü biyolojinin prensiplerine dayanmaktadır. Bakın Psikoloji değil, biyoloji. İnsan beyni üç ana kısma bölünmüştür. Beynimizin üst kısmı, yani bizim homosapien beynimiz korteksimiz, "NE" kademesine karşılık gelir. Yeni korteksimiz tüm mantıklı, analitik düşünceler ve dilden sorumludur. Diğer iki kısım ise bizim çevresel beyinlerimizi oluşturur. Çevresel beyinlerimiz güven ve sadakat gibi tüm hislerimizden sorumludur. Aynı zamanda tüm insani davranışlardan, tüm kararlarımızdan sorumludur. Kısaca özetlemem gerekirse, bize tüm hesapları yaptıran, bir durum ile ilgili pozitif ve negatif yönleri analiz etmemizi sağlayan kısım beynimizin üst kısmıdır. Fakat bizi harekete geçiren ve satın almamızı sağlayan kısım iç kısımdır yani NEDEN sorusunun cevabıdır!
Eğer sen yaptığını neden yaptığını bilmiyorsan ve insanlar senin neden yaptığını değil sadece ne yaptığına karşılık veriyorsa; bu insanların nasıl sana oy kullanmasını veya senden bir şey satın almasını, sana sadık olmasını daha önemlisi, yaptıklarının bir parçası olmalarını sağlayacaksın? Başarının ve fark yaratabilmenin sırrı sadece sahip olduklarını satmak değil; insanlara senin inandığını satmaktır. Bir organizasyon oluşturulurken hedef sadece iş arayan insanları işe almak değil; senin inandığına inanları işe almak olmalıdır. Bildiğiniz gibi, her zaman söylemek isterim, eğer insanları sadece işi yapabildikleri için işe alırsanız, sizin paranız için çalışırlar, ama eğer sizin inandığınıza inanıyorlarsa, kan, ter ve göz yaşı için de sizin için çalışacaklardır.
Başka bir örnek daha verip artık bitireceğim; 1963 yazının içinde, Washington'daki bir alışveriş merkezine Dr. Martin Luther King’in konuşmasını duymak için 250,000 kişi geldi. Bu insanlara hiçbir davetiye yollanmadı ve tarihi kontrol etmek için hiç bir web sitesi yoktu. Peki bu nasıl oldu? Elbette Dr. King Amerika'daki tek mükemmel konuşmacı değildi. Amerika'daki insan hakları konusunda acı çeken tek insan da değildi. Aslında hatta bazı fikirleri de çok kötüydü. Fakat bir yeteneği vardı. Amerika'da ortalarda dolaşıp insanlara neyin değişmesi gerektiğini söylemedi. Ortalarda dolaştı ve insanlara neye inandığını söyledi. "İnanıyorum, İnanıyorum, İnanıyorum" dedi. Ve ona inanan insanlar onun hedefini aldılar ve kendi hedefleri yaptılar ve diğer insanlara söylediler. Ve bu insanlardan daha fazla insanlara ulaşabilmek için bazıları düzenekler kurdular. Ve işte bakın ne oldu, 250,000 kişi doğru günde, doğru zamanda, onun konuşmasını duymak için geldiler. Kaç kişi onun için geldi? Sıfır. Hepsi kendileri için geldiler. Tek sebep inandıklarıydı ve bu siyah beyaza karşı olayı değildi. Dinleyicilerin yüzde 25'i beyazdı.
Sonuç olarak özetlemem gerekirse; her ne iş yapıyor olursan ol dışarıdan içeriye doğru değil içeriden dışarıya doğru düşün. Önce ‘’NEDEN’’ yaptığını bul ondan sonra nasıl ve ne yapacağına karar ver. Ancak bu şekilde kalıcı başarıya sahip olabilir, fark yaratabilirsin! Sana ne iş yapıyorsun diye sorduklarında, vereceğin cevap doğrudan bununla ilişkilidir.
Onur İRTEM
Keller Williams Boğaziçi
CEO/Takım Lideri