Uzaylılarla Asla Karşılaşamayacağız, Neden mi? Biraz Bilim, Biraz Kurgu Yapalım (Part 1/2)

Hullanza

Evet, evren çok büyük, hatta gereksiz büyük. Zibilyon tane galaksi var, her galakside zibilyon tane yıldız var. "Abi kesin vardır" diyebilirsiniz, ama asla bilemeyeceğiz, karşılaşamayacağız. Önce "uzaylı" dediğimiz şeyi tanımlayarak işe başlayalım. Epey uzun olacağı için yazıyı ikiye böldüm. Bu "part 1"'de önce uzaylımızı bir yaratalım dedim. Part 2'de ise uzayda yolculuğa çıkacağız.

Bazı yerlerde "teknik" kaçacak bilgiler olabilir, umarım sabrınızı zorlamam. Bir de ve en önemlisi, inanmak istediğiniz şeyleri söyleyemeyeceğim için sıkıcı olabilir. Keşke uzaylılar vardır deyip özelliklerinden bahsedebilseydim. Devam edelim.

1) Uzaylılar ve Canlılık

Uzaylılarla Asla Karşılaşamayacağız, Neden mi? Biraz Bilim, Biraz Kurgu Yapalım (Part 1/2)

a) Canlının Yapısı

"Canlı nedir" sorusu hâlâ tartışmalıdır. Bir sürü tanımı var ve o tanıma uymayan bir sürü yaratık/nesne çıkıyor piyasaya. Virüsler en bilindik örnekler. Ama en azından Dünya'daki canlıların kimyasal yapısını biliyoruz. Bildiğiniz gibi organik moleküller dediğimiz zımbırtılar Karbon, (C), Oksijen (O), Azot (N) ve Hidrojen (H) atomlarından müteşekkil. Bunlara "karbon bazlı canlılar" diyoruz. Başka "bazlı" canlıya henüz rastlamadık.

Başka bir olay da su. Bildiğimiz su. Karbon bazlı canlılarda, bu moleküllerin birbirleriyle etkileşimi su içerisinde olur. Su moleküllerinin bipolar yapısı yüzünden bir tarafı (-), diğer tarafı (+) çekim gücüne sahiptir. Bu sayede, bahsettiğim organik moleküller su içerisinde birbirleriyle mıknatıslar gibi itip çekilebiliyorlar ve birbirlerine bağlanıyorlar.

Uzaylılarla Asla Karşılaşamayacağız, Neden mi? Biraz Bilim, Biraz Kurgu Yapalım (Part 1/2)

Kısacası, bir canlı için gerekli iki malzeme var. Birisi su gibi bir solvent harç görevi görecek. Bir de bununla uyumlu karmaşık moleküller. Su moleküllerinin bu özelliğine sahip başka solvent moleküller olabilir. Su yerine amonyak (NH3) ya da hidrojen Fluorit (HF) olabilir.

Bu özellikler yüzünden, bilimciler uzayda, diğer gezegenlerde canlılık için muhakkak su ararlar. Su yoksa, bildiğimiz kadarıyla canlılık da olmaz.

b) İlkel Yaşam Formları

Uzayda, başka gezegende, hatta kendi Güneş sistemimizde Dünya dışı ilkel, bakteriyel canlı formları olabilir mi? Evet, olabilir.

Yukarıda bahsettiğim organik moleküllerin, Dünya'daki kimyasal süreçler tarafından oluştuğu düşünüldü uzun zamandır. Ancak geçtiğimiz 10 yılda, ESA (Avrupa Uzay Ajansı) bir aracını, çapı oldukça küçük olan (yanlış hatırlamıyorsam 1 km falan) şekilsiz bir asteroide yolladı. Analiz edilen kaya örnekleri üzerinde "Glisin" denen organik moleküle rastlandı. Yan, organik moleküller uzayda da oluşabiliyor ve uygun atmosferik ortamlarda canlı oluşumunu sağlayabilir.

Canlı bulamadık, ama canlıyı oluşturan temel maddeleri bulabildik uzayda. Bu da bir şey.

c) Gelişmiş, çok hücreli canlı formları

İşte asıl sorun burada başlıyor. İlkel canlılardan, gelişmiş kompleks canlıların evrimleşmesi için hem dinamik bir ortam hem de geniş zaman aralığı hem de uygun koşullar gereklidir. Güneş sistemimizde bu koşulları sağlayan tek gezegen Dünya'dır. Bunu sonraki başlık altında, Dünya benzeri hayali bir gezegen yaratırken daha detaylı ele alacağım.

2) Uzaylılar için Kendi Dünya Benzeri Gezegenimizi Yaratalım

Uzaylılarla Asla Karşılaşamayacağız, Neden mi? Biraz Bilim, Biraz Kurgu Yapalım (Part 1/2)

a) Önce Güneşimiz

Birkaç tane yıldız tipi vardır. Bunların sıcaklığı, ömürleri ve davranışları birbirinden farklıdır.

Yıldız Tipleri, Güneşimiz K sınıfı
Yıldız Tipleri, Güneşimiz K sınıfı

Gezegenimizi, bunların sıcaklığına göre sıvı halde suyun bulunabileceği "yaşanılabilen zon" denilen uzaklığa yerleştirsek bile yeterli değil.

Örneğin O sınıfı yıldızlar, hem çok parlak hem de çok sıcak, ama ömürleri kısadır. 2 ila 10 milyon yılda patlar gider, geride nötron yıldızı ya da karadelik bırakır. 10 milyon yıl, canlı evrimi için yeterli bir süre değildir. Dünya'da ilk canlıların 3,5 milyar yıl önce, yani Dünya oluştuktan 1 milyar yıl sonra ortaya çıktığı düşünülüyor.

Hadi "kırmızı cüce" denen küçük, sönük yıldızlara bakalım. Galaksimizde en çok bunlardan var. Yaşanılabilir zonda olması için gezegenimizin çok yakın olması gerekir. Bir yıl orada 1-2 gün sürer. Ama asıl sorun burada başlıyor. İki gök cismi birbirine bu kadar yakın olursa Çekim Kilidi oluyor. Ay'ın hep, bir yüzünün bize dönük olması bu yüzdendir. Yani böyle bir durumda, gezegenimizin bir tarafı hep gündüz, diğer yarısı hep gece olur,. Bu ortamda canlı oluşamaz.

Başka bir sıkıntı da kırmızı cücelerde "Güneş Rüzgârı" denen, olay çok yaşanır. Habire içinden bir şeyler patlayıp uzaya saçılıyor. Güneşimizde de var, hatta Aurrora denen Kuzey Işıklarına da bu sebep olur. Bu iyonize parçacıklar radyasyondur ve moleküler yapıyı bozar. O yüzden sürekli olursa canlı radyasyona maruz kalır oluşamaz.

Kısacası yıldızımız, Güneş gibi sarı sarı olmalı. Yoksa canlı falan unutun.

b) Gezegenimizin boyu kilosu

Öncelikle küçük olmamalı. Küçük olursa (Mars gibi), kütle çekimi az olduğu için atmosferi tutamaz. Yukarıda bahsettiğim Güneş Rüzgârları atmosferi uzaya "üfler". İnce bir atmosfer, hem düşük basınç demek bu da kimyasal süreçleri zorlaştırır, hem de yıldızdan gelen radyasyonu önleyemez.

Çok büyük olmamalı. Bu sefer de Hidrojen ve Helyum gibi hafif gazları atmosferinde tutar, basınç artar, zaten yerçekimi de sizi yere yapıştırır. Hadi buna uyumlu olarak evrimleştiğinizi farz edelim, Gezegenden uzaya çıkmak için çok fazla itici güç gerekir.

Dünya boyutu iyi. Ama yeterli değil, bakın Venüs'ün hâline. Bizden çok daha kalın atmosferi var, oradaki basınç, bizdeki denizin 900 metre altındaki basınca eşit. Üstelik 460 derece sera etkisi yüzünden. Belki Adana'lılar yaşayabilir orada ama başka canlı olmaz.

c) İç Dinamikler ve Evrim

Bir canlının gelişebilmesi için, koşulların biraz zorlaması gerekir. Sürekli dinamik, değişen ve bu değişimlere ayak uyduran bir evrimsel süreç gerektirir.

Bizim Dünyamızı farklı kılan şey, daha önceki Depremle ilgili Bence'de anlattığım Tektonik hareketler. Şöyle söyleyeyim, bugün Sibirya'nın önemli bir kısmı 500 milyon yıl önce Güney kutbuna yakındı. Dünya'da böyle bir dinamizm var.

Bu dinamizm ise toplu yok oluşlara neden olur. En çok bilinen yok oluş, bildiğiniz gibi dinozorların başına gelendir. Göktaşı iner temizler. Ama bu, ne en büyüğü ne de tek yok oluştur. Yok oluşların kralı, Dinozorlardan 50-60 milyon yıl önce Permiyen Yokoluş dediğimiz süreçtir. Öyle ki, böceklerin (artropod) etkilendiği tek yok oluştur. Deniz canlılarının %95'i kara canlılarının da %70i silinmiştir. Üstelik göktaşı falan da düşmemiş. Dünya tarihinde görülmemiş ve milyon yıllar süren bir volkanik aktivitenin zincirleme neden olduğu felaketler dizisi sonucunda olmuş.

Bu yok oluş sayesinde, dinozorlar evrimleşmiş, ve hatta ilk memeliler de ortaya çıkmıştır. Yani Dünya canlıları sürekli test ediyor. Bir kaç örnek daha vereyim. Kriyojenik Evre vardır mesela, Dünyanın tamamı buzla kaplanmıştır. Bu bilinen buzul çağı değil. 700 milyon yıl önce. "Kartopu Dünya da denir. Tek hücreli canlılar buzlar içerisinde hayatta kalmaya çalışmış, buzların altında bir şekilde devam ettirmişler. Canlılık gene korunmuş, ama buna uyum sağlayamayanlar yok olmuş.

Daha da eskiye gidelim. "olmasaydı olmazdık" dediğimiz siyano bakteriler. Atmosferde oksijen yok daha. Anaerobik solunum yapıyor hücreler. Bir mutasyonla, siyano bakteriler, atmosferdeki karbondioksiti kullanmaya başlar. Atmosfere oksijen salındıkça, bu oksijen hem siyano bakterileri hem de diğer anaerobik bakterileri zehirlemeye başlar. Giden gider, sağ kalanlar mitokondrileri özümser, oksijenli solunum ortaya çıkar ve daha gelişmiş canlılar için de gereken enerji sağlanmış olur.

3) Part 1'in Sonu

Evet, uzaylımız için gereken koşulları kabaca bir şekilde oluşturduğumuzu var sayıyorum. Sonraki partta bu arkadaşları teknolojik olarak geliştirelim ve Güneş sistemimize doğru yola çıkaralım. Ya da biz de bir yandan gidelim ve ortada buluşalım.

P.S.

En çekindiğim şey yanlış bilgi vermektir. O yüzden, eksiğim, yanlışım varsa bilimsel eleştirilerin hepsine açığım, düzeltmekten çekinmeyin.

Uzaylılarla Asla Karşılaşamayacağız, Neden mi? Biraz Bilim, Biraz Kurgu Yapalım (Part 1/2)
15 Cevap