Kadın-Erkek İlişkilerinde Sistematik Gerçekler Röportajı - 8 ve Son.

kosmokos

Son Bölümümüzü Yayınlayıp Bitiriyorum ^^ İyi okumalar Arkadaşlar :)




Soran : Birbirlerinden hoşlananlar benzer davranırlar, benzer davrananlar da birbirlerinden hoşlanırlar. Bunun gibi durumlarla ilgili bir saptaman vardı, sosyal ortamlarla ilgili...


Alper T. : Hmm... “Sosyal Ortamlarda Tersinirlik Kuralı”nı diyorsun Bunu birkaç örnekle açıklayalım. Birbirinden hoşlanan çiftler birbirlerinin gözlerinin içine daha fazla bakarlar. Bunun tersi de bilimsel olarak gözlemlenmiş; birbirlerinin gözlerinin içine bakan bir kadın ve bir erkek birbirlerinden hoşlanmaya başlıyorlar. Burada ilginç bir mekanizma var. Hoşlandığı bir şeye bakarken insanın gözbebekleri büyüyor. Bakmakta olduğu şey ya da kişi ne kadar etkileyici ise, gözbebeklerinin tepkisi de o kadar güçlü oluyor. Bunun karşılığında, insanlar büyük gözlü canlıları sempatik bulurlar. Örneğin dost bir
uzaylı koca gözlü olarak resmedilir, ama uzaylı düşmansa, gözleri küçücüktür. Çizgi film karakterleri büyük gözlü ve sempatiktir. Sonuçta, hoşlandığı birine bakan kişinin gözleri daha iri göründüğünden, baktığı kişinin de kendisinden
hoşlanma ihtimali kaydadeğer ölçüde artar. Benzer şekilde, hoşlandığımız kişilerle fiziksel olarak yakın olmayı tercih ederiz. İki kişi genellikle fiziksel olarak yakın duruyorlarsa, kişisel olarak da birbirlerini yakın hissettiklerini söylemek zor değil. Bunun karşılığında, bir kişiyle ortam
şartları nedeniyle yeterli bir süre boyunca fiziksel olarak yakın olmak zorunda kalırsan, ve tabii ki nefret edeceğin bir tip değilse, sürecin sonunda ona çok daha yakınlaşmış olduğunu görürsün. Bu gerçek, ilgini çeken kişiden uzak durmamak gerektiğini söylüyor. Uygun fırsatlarda ona fiziksel olarak mümkün olduğunca yaklaşmak etkili olacaktır. ‘Mümkün olduğunca’dan kastettiğim, onu rahatsız etmediğinden emin olduğun mesafeyi korumak. Aksi taktirde yaklaşımın geri teper. Başka bir örnek, isim takma örneği. Uzun süredir tanışan ve yakın olan kişiler birbirlerine kısaltma ya da takma isimlerle hitap edebilirler. Bir arkadaşına takma isimle hitap eden birini gördüğünde, senin bilmediğin bir ortak geçmişleri ve paylaşımları olduğunu düşünürsün. Bunu tersten kullanmak
için, yakınlaşmak istediğin kişiye aranızda geçen bir olayla bağlantılı bir isim takabilirsin. Böylece hem o kişide, hem de çevrenizde, başka kimsenin dahil olmadığı bir ortak geçmişi paylaştığınız algısı oluşur. Bu da hızla yakınlaşmayı mümkün kılar. İlginç bir diğer örnek de, iyilik yapma konusu. Hoşlandığımız
kişilere iyilik yapmak isteriz. Hoşlanmadığımız kişilere iyilik yapmak için çaba sarf etmeyiz. Bunun tersten işleyişi, bir şekilde iyilik yaptığımız kişilere karşı daha fazla yakınlık ve sempati hissetmeye başlamamızdır. Yani, birine bana iyilik yapma fırsatı verirsem, benden hoşlandığını düşünmesini sağlarım. Tabii ya, benden hoşlanmasa neden bana iyilik yapsın ki? Önemli olan bu iyiliği bir karşılık beklemeden ve olumlu duygularla yapması. Madalyonun diğer tarafında ise, istemeden zarar verdiğimiz kişilere karşı daha önceden hissettiğimiz olumlu duyguların zayıflaması ve o kişiden uzaklaşmamız var.


Soran : Bunlar inanılmaz derecede ilginç bilgiler. Hepsi de davranış
bilimi uzmanlarının araştırmaları sonucu ortaya çıkmış şeyler değil mi?


Alper T. : Evet, ve kişisel tecrübe ve gözlemle kolayca teyid edilebiliyorlar.


Soran : Bir örnek de iletişime kapalı olan kişinin açılmasıyla ilgili. Beden dili çalışmalarındaki örnek. Onu da açıkla istersen.


Alper T. : Evet, evet. Beden dili uzmanları der ki, karşımızdaki kişinin kapalı bir postüre sahip olması, yani kollarını ve bacaklarını kavuşturarak bedeninin ön tarafını kapamış olması, sana karşı kendisini kapatmış olduğu anlamına gelir. Eğer onun bu bedensel duruşunu bozabilirsen, örneğin eline bir nesne verip kollarını açmasını sağlayabilirsen, seninle iletişim kurmaya daha açık olmasını sağlarsın. “Sosyal Ortamlarda Tersinirlik Kuralı” o kadar farklı yerlerde karşımıza çıkıyor ki, neredeyse kuralın her yerde kullanılabileceğini söylemek mümkün.


Soran : Burada gene iyi bir gözlemci olmanın değerini görüyoruz. Mevcut durumu iyi gözlemlemelisin ve olmasını istediğin durumun detaylarına hakim olmalısın ki ne yapacağına karar verebilesin.


Alper T. : Ve her adımında dengeli olmayı unutmamalısın.


Soran : Denge konusunu sık sık vurguluyoruz, ama tam olarak neyi kastettiğimizin açık olduğundan emin değilim. Yani davranışlarda abartıya kaçmamaktan mı bahsediyoruz sadece?


Alper T. : Aslında ideal erkeğin hem savaşçı hem de aile babası olduğunu anlatırken buna değinmiştik. Bir anlamda zıt özellikler arasında dinamik bir dengeden bahsediyoruz, yani yeri geldiğinde öyle, yeri geldiğinde böyle olabilmekten. Çünkü aslında hiçbir özellik tek başına iyi ya da kötü
değildir, bir özelliğinin iyi mi kötü mü olduğunu içinde bulunduğun şartlar belirler.


Soran : Özgüvenli olmanın kötü olabileceğinden mi bahsediyorsun?


Alper T. : Tam olarak öyle denemez, ama şu şekilde açıklayabilirim sanırım: Senin ‘özgüvenli’ olarak tanımladığın bir yapı, yeri gelir ‘kendini beğenmişlik’ ya da ‘şımarıklık’ olarak çıkar karşımıza.


Soran : Egonun sağlıklı mı sağlıksız mı olduğu konusu...


Alper T. : Evet, her özelliğin sağlıklı ve sağlıksız, ya da iyi ve kötü halleri var. Ego, ‘özgüven’ ve ‘kendini beğenmişlik’ arasında dolaşır. Nazik olmayı ele alalım. Nezaketin bir ucu ‘uyumluluk’, diğer ucu ‘siniklik’ veya ‘kılıbıklık’tır. Israr, bir uçta ‘istek ve kararlılık’ken, diğer uçta ‘saplantı ve baskıcılık’tır. Sakinlik, ‘ortama hakimiyet ve güven’ olabileceği gibi, ‘duyarsızlık ve soğukluk’ da olabilir. Spontanlığın sağlıklı halde senin ‘hayat dolu ve özgüvenli’ biri olduğunu gösterirken, sağlıksız halde ‘saygısız, dengesiz ve hatta deli’ olduğunu ilan eder dünyaya.


Soran : Şu sakinlik örneği erkeklerin başına bela olanlardan. Bir kızın yanındayken sakinliğinle ‘hayatında tanıdığı en cool insan’ olabilirsin, ama kızın senden bir tepki beklediği durumlarda fazlaca sakin durursan ‘Sen hayatımda gördüğüm en duygusuz insansın’ nidalarına hazırlıklı olmalısın


Alper T. : Evet... Çok laf ettik, çok konuya girip çıktık, ama en özde
‘iletişim’ ve ‘denge’ kavramlarının yattığını ne kadar vurgulasak az.


Soran : Sanırım bizim iletişimimizin de dengeli olması için bu sohbeti
burada noktalamamız iyi olacak. Daha saatlerce konuşabiliriz, ama daha fazla bilgi insanların kafasını karıştırmaya başlayabilir.


Alper T. : Evet, bu kadar yeter. Şimdiden, konuştuğumuz konular bir
sefer için çok ağır. İnsanlara sindirmek için fırsat vermeliyiz.


Soran : Belki daha sonra ileri iletişim teknikleri hakkında bir
sohbetimiz olur.


Alper T. : Harika olur. İletişimin sırları benim özellikle ilgi duyduğum bir
alan. Kelimelerle büyü nasıl yapılır? Heyecan verici...


Soran : Gerçekten de öyle. Daha konuşacak çok şey var. ‘Tekrar
görüşene kadar kendine iyi bak’ diyeceğim.


Alper T. : Sadece kendime mi?


Soran : Ve tabii sevdiklerine...


Okuyan herkesin gözlerine sağlık. Benden bu kadar. Son bölümdü. Kendinize iyi bakın. İNŞALLAH bu yazı faydalı olmuştur. :)

Kadın-Erkek İlişkilerinde Sistematik Gerçekler Röportajı - 8 ve Son.
10 Cevap