İnsanlar konulara göre kendine özgü düşünceler barındırırlar. Ve çoğu zaman birbiriyle çatışır bu düşünceler. Örneğin bu sorunun kendisi bile birbirine zıt cevaplar doğuracak. Bazıları vardır, bazıları yoktur diyecek. Peki doğru cevap diye bir şey var mı? Doğruluk göreceli midir?
Mesela sokaktaki bir köpeği beslemeyi mutlak doğru davranış olarak düşünebiliriz ancak bu köpeğin üreyip çoğalmasına ve birçok köpeğin sokakta acı çekmesine sebep oluyor olabilir. (Lütfen hayvanları besleyin, burada sorguladığım nokta başka)
Kafamın karıştığı bu noktada ünlü filozofları araştırmak istedim. Düşüncelerini sizlerle paylaşıyorum.

Platon: Platon, gerçekliğin bir ideal dünyasının olduğunu ve mutlak doğrunun bu ideal formlarda var olduğunu savunmuştur. Ona göre, duyusal dünyamızdaki nesneler, ideal formlardan kopyalar veya yansımalar olarak var olurlar. Dolayısıyla, mutlak doğru, ideal formlarda bulunan evrensel ve değişmez bir gerçekliktir.
Aristoteles: Aristoteles, Platon'un aksine, gerçekliğin duyusal dünyasında var olduğunu ve mutlak doğrunun da bu dünyada bulunduğunu düşünmüştür. Ona göre, doğru, nesnelerin doğalarına ve amaçlarına uygun olarak belirlenebilir.
Immanuel Kant: Kant,mutlak doğruyu insan aklının sınırlılıklarına bağlı olarak tartışmıştır. Ona göre, insan aklı, fenomenal dünyayı algılamak için kavramlar ve kategoriler kullanır, ancak asıl gerçekliği, yani "şey-in-kendisi"ni bilemez. Dolayısıyla, mutlak doğruya doğrudan ulaşmak mümkün değildir.
Friedrich Nietzsche: Nietzsche, mutlak doğru kavramını reddeden bir filozoftur. Ona göre, gerçeklik ve doğru, insanların değer ve inançlarını oluşturmak için kullanılan birer araçtır. Nietzsche'ye göre, doğru, güç mücadelesi içinde belirlenen ve değişen bir kavramdır.
Ludwig Wittgenstein: Wittgenstein, dil ve anlam üzerine odaklanan bir filozoftur. Ona göre, mutlak doğru, dilin ve kullanımlarının sosyal ve dilbilimsel bağlamlarına bağlı olarak değişir. Dolayısıyla, mutlak doğru, dil oyunları ve kullanımlarının bir ürünüdür

Bense mutlak doğrunun tartışılabilir olduğunu ancak toplum olarak sarılmamız , kabul etmemiz gereken kavramlar olduğuna inanıyorum. Şiddetin yanlışlığı, insanların dinen ve zihnen özgürlüğü bunlara örnek olarak verilebilir. Toplum olarak gelişmemiz ve bireysel olarak refahımız için bunlara muhtacız.
En İyi Cevap