İslam Ordusuna İran Kapılarını Açan Savaş: 16-19 Kasım 639 Kadisiye Savaşı

CounterOffensive111

Dünyanın İslam'la şereflendirilmesinin üzerinden yirmi altı yıl geçmişti. Alemlerin efendisi Hz. Muhammed'e Cebrail aracılığıyla bildirilen bu din, dünya tarihinin en önemli politik ve askeri gücü olacak olan İslam Devleti'nin de kuruluşunu sağlamıştır. Peygamberimiz Hz. Muhammed, hem bir dini önder hem de siyasi bir lider olduğundan dolayı ortaya çıkan devlete İslam Devleti denmesi son derece normal bir durumdur.

İslam'la şereflenen dünyada artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. İslam orduları, dini yaymak ve İslam Devleti'nin kudretiyle aleme nizam vermek için Arap Yarımada'sı dışına askeri seferlere başlayarak İran Sasani İmparatorluğu'na ve Doğu Roma İmparatorluğu'na karşı ardı ardına başarılar kazanarak İslam gücünün gösterilmesini sağladı.

Takvimler 636 yılını gösterdiğinde 633 yılında başlayan İran harekatının üçüncü yılı dolmuştu. Sasani orduları kesin şekilde her cephede mağlup ediliyor ve Irak içlerine ilerlenerek yeni bir İslam yurdu elde ediliyordu. Peygamber efendimizin vefatıyla beraber kurulan ve onun kurduğu devletin devamı olan ''Râşidîn Halifeliği'' Hz. Ömer devrindeydi. Adaletiyle ve dindarlığıyla bilinen Hz. Ömer'in devrinde İslam ordularının Sasanileri ezip geçtiği Kadisiye Muharebesi bugünkü yazımın konusudur.

Savaş Öncesi Durum

Sasaniler, Şah III. Yezdicert döneminde henüz iç savaştan yeni çıkmıştı. Yüzyıllardır süregelen Roma-İran savaşlarının yıpratıcılığının üstüne bir de iç savaşın çıkması ve sık sık taht değişikliğinin olması elbette İran'ın gücünü azaltmış ve merkezi otoriteyi bozmuştu. Yine de İslam Devleti'ne kıyasla İran, 633 yılındaki askeri harekatlar başlarken çok daha güçlü bir konumdaydı. O günkü İran yalnızca bugünkü İran coğrafyasından ibaret değildi. Türkmenistan, Özbekistan, Ermenistan, Azerbaycan, Afganistan ve Pakistan da İran'a dahildi. Ayrıca Kuzeydoğu Arabistan'da, Kuzey Hindistan'da, Tacikistan'da pek çok yerel beylik ve devlet de Sasanilere bağlıydı. Yani ortada bir dünya imparatorluğu durmaktaydı ve yüzyıllardan beri var olan askeri geleneğiyle dönemin en güçlü devletlerinden birisiydi.

Daha on yıl önce Sasaniler bütün Anadolu'yu, Levant'ı ve Mısır'ı işgal etmiş; İstanbul'u kuşatmış ama alamamıştı. Tarafsız bir gözle incelendiğinde İslam ordularının Sasanilere göre epeyce zayıf olduğu belliydi zira İslam öncesinde Arabistan'da herhangi bir devlet oluşumu yoktu. Dağınık kabileler ve tüccar şehirlerden ibaret olan Arabistan, herhangi bir askeri ya da politik geleneğe sahip değildi. Ayrıca nüfusta ve ekonomik güçte de Sasaniler kesin bir şekilde üstün durumdaydı. İşte İran'a karşı alınan büyük zaferin asıl yankısı da budur yani hemen hemen sıfırdan gelen bir devletin, dünya gücü bir imparatorluğu bozguna uğratması nereden bakılsa az görülür bir şeydir.

620 Yılında Sasani İmparatorluğu
620 Yılında Sasani İmparatorluğu

İstanbul Kuşatmasında (626) başarısız olan Sasaniler; Anadolu'yu, Levant'ı ve Mısır'ı geri vererek eski sınırlara dönmeyi kabul etmişlerdi.

628 Yılında İmzalanan Doğu Roma-Sasani Barışı Sonrasında Sasani İmparatorluğu
628 Yılında İmzalanan Doğu Roma-Sasani Barışı Sonrasında Sasani İmparatorluğu

İslam Devleti ise henüz yeni bir oluşum olmasına rağmen imanla ve cihat aşkıyla hareket eden bir askeri yapıdaydı. İslam ordusu, genellikle ağır silahlar taşımayan ve hafif süvariye dayanan esnek bir yapılanmaydı. İran ve Roma orduları ise bunun tam tersi ağır silahlı askerlere dayanmaktaydı.

İslam orduları, esnek bir yapıda olduğundan savaş sırasında kolaylıkla pozisyon alabilmekte ve gidişata göre stratejik olarak yeni yapılanmalara girebilmekteydi. İslam orduları, sayı bakımından Roma ve İran ordularıyla kıyaslanamayacak kadar azdı. Teçhizat bakımından yine çok büyük bir oranda zayıf konumdaydı. Halifelik ordusu, en kalabalık olduğu dönemde yüz binden biraz fazlaydı ki bahsedilen dönem, bu savaşın olduğu dönemden sonrasıdır.

Hz. Ömer Devrinde İslam Devleti
Hz. Ömer Devrinde İslam Devleti

Tarafların Askeri Güçleri ve Hazırlıkları

İslam ordusu, Kadisiye Savaşı'nda 30.00-40.00 arası bir askeri güce sahipti. Ordunun geneli hafif teçhizatlı piyade ve süvarilerden oluşmaktaydı. Efsanevi komutan Halid Bin Velid hazretlerinin Suriye'ye gönderilmesiyle komuta, cennetle müjdelenen on sahabeden birisi olan Sa'd bin Ebû Vakkas hazretlerine geçmişti. Sa'd bin Ebû Vakkas, 636 yılının Mayıs ayında Halife Hz. Ömer'den aldığı dört bin askerlik takviye kuvvetiyle İslam ordusuna katılarak komutayı alarak Irak'ta ilerlemeye başladı.

Dönemin İslam Ordusunu Anlatan Bir Çizim
Dönemin İslam Ordusunu Anlatan Bir Çizim

İslam ordusu 7.000 süvariden oluşmaktaydı. Ordunun kalanı ise hafif piyadelerden müteşekkildi. İslam askerinin piyade kıtaları dört birlik halinde dizilmişti. Her bir piyade kıtasına bağlı süvari kuvveti olup bunlar hem yanlardan gelecek olası saldırıları engelleyecek hem de karşı atağa çıkıp düşman birliklerinin arkasına sarkabilecekti. Her piyade kıtasının arasında yüz elli metre olup gerektiğinde manevra alanı bırakılmıştı.

İslam askerleri, Sasanilere benzer bir şekilde gümüş miğferlere sahipti. Zincir zırh kullanan Müslüman askerler ise sayıca azdı ve bu zırhları genellikle yüzlerini ve enselerini korumak için kullanmaktaydılar. İslam piyadesi, süvarilerine oranla daha fazla zırh giymişti.

İslam askerleri, genellikle ''gladius'' benzeri kısa kılıç ve normal uzunlukta mızrak kullanmaktaydı. Okçulukta ise İslam ordusu yüz elli metreye kadar başarılı atışlar yapabilme kapasitesine sahipti.

Sasani ordusu ise İslam askerine oranla daha kalabalıktı. Kaynaklarda, 50.000-100.000 arası bir askere sahip oldukları bilinmektedir. Sasani ordusu, genellikle ağır piyade ve süvarilerden oluşmaktaydı. Ağır zırh kullanan asker oranı, İslam ordusundaki ağır zırhlı askerlere göre fazlaydı. Sasaniler, okçulukta önemli bir üne sahip olup bu alanda İslam askerinin önündeydi.

Sasani ordusu ayrıca fillere de sahipti ve orduda 33 adet fil bulunmaktaydı. Fillerle beraber üç ayrı askeri sınıf halinde sıralanan ordu, 45.000 piyade ve 15.000 süvariden oluşmaktaydı. Sasaniler, nehir üstüne güçlü bir köprü inşa etmişlerdi olası bir mağlubiyette geri çekilebilmek veya destek alabilmek için. İslam ordusu askerlerince bu durum bir çeşit zayıflık olarak algılanmış olabilir.

Başkomutan Rüstem, 45.000 piyadesini dört kolay ayırarak İslam ordusu gibi aralarında yüz elli metrelik manevra mesafesi bıraktı. 15.000 süvari, İslam ordusu üstün gelirse karşı atak için dört kola ayrılarak rezerv birlikler oluşturuldu. Sasaniler, özellikle de ağır piyade ve süvari hücumlarıyla İslam ordusuna üstün gelebileceklerine inanmaktaydı. Sasani ordusunun cephe hattı dört kilometreydi. Sağ kanat, komutan Hormuzan tarafından komuta edilmekteydi. Merkezde ise komutan Jalinus ve onun yanında merkez kanat birliklerini komutan Piruzan yönetecekti. Teknik üstünlük Sasani ordusundaydı. Özellikle de ağır piyade ve okçuluk konusunda Sasani üstünlüğü kesindi.

İki Ordunun Savaş Dizilimi
İki Ordunun Savaş Dizilimi
Kadisiye Arazisi ve Askeri Birliklerin Konumu
Kadisiye Arazisi ve Askeri Birliklerin Konumu

Savaş

16 Kasım 636 yılında, Sasani ordusu kanalı geçerek İslam askerlerinin karşısına çıktı. İki ordu, beş yüz metre mesafe kalacak kadar birbirine yaklaşarak pozisyon aldı. İslam ordusu kuzeydoğuya dönükken Sasani ordusu da güneybatıya dönüktü.

Savaşın ilk günü, iki tarafın şampiyon dövüşçülerinin düellosuyla başladı. Düellolardan İslam askerleri galip gelince Rüstem'in emriyle kafir ordusu ilk taarruzuna başladı. Kafir ordusunun İslam birliklerinin sağ kanadını vurmasıyla bu kanat sarsılarak geri çekilmeye başladı.

Sasani ilerlemesi ve İslam Ordusunun Gerilemesi
Sasani ilerlemesi ve İslam Ordusunun Gerilemesi

Özellikle de fil desteğiyle bu hücum İslam kanadını dağıtmaya ve geri çekilmeye zorladı. Sağ kanat komutanı Abdullah ibn Al-Mutim, sağ kanadın süvari komutanı olan Jareer ibn Abdullah'a emir vererek İslam süvarisinin fillere karşı saldırıda bulunmasını söyledi fakat İslam süvarisi, Sasani ağır süvarisince durduruldu ve geri ittirildi. Fillerin ilerleyişine bir de ağır süvari baskısı gelince İslam ordusunun piyade kıtaları nispeten düzensizce geri çekilmeye başladı.

Durumun kötüye gittiğini gören komutan Saad, merkez komutanı Al-Ash'ath ibn Qays'a emir vererek sağ merkez süvarilerini Sasani süvarilerinin üstüne sürmesini söyledi. Sasani ilerleyişini durdurmak ya da en azından yavaşlatmak amacındaydı. Sasani sol kanat süvarilerine karşı yapılan bu hücuma, merkez piyadelerini sağ kanat hattı da destek olunca Sasani sol kanadı hafifçe sarsılarak düzenli bir şekilde geriye çekilmeye başladı. Bir kısım Sasani süvarisi kanatlardan sarılarak kayba uğramasına rağmen genel bir bozulma yoktu.

Bu noktada başkomutan Rüstem, sol merkezini ve sağ kanadını hücuma geçirerek İslam ordusu süvarilerine karşı saldırı başlattı. Okçuların yoğun desteğiyle başlayan bu saldırı, ağır piyade baskısıyla İslam merkezini ve sol kanadını geriletmeye başladı. Özellikle Sasani okçu kıtaları İslam okçusuna oranla üstün olduğundan yoğun bir kayba sebep olmuştu.

Sasani Karşı Atağı ve İslam Ordusunun Merkezden ve Sol Kanattan Gerilemesi
Sasani Karşı Atağı ve İslam Ordusunun Merkezden ve Sol Kanattan Gerilemesi

Fillerin bir kez daha hücuma desteğiyle zor durumda kalan İslam ordusu, Sasani okçuları karşısında pek de varlık gösteremeyen okçu birliklerini filleri durdurmak için kullanacaktı. Taktik bir miktar kayba rağmen işe yaradı. Sasani merkezi, sağ kanadının geri çekilmesiyle düzenli bir şekilde çekilmeye başladı. Saatler öğleden sonrasını gösterirken Sasani ordusu bir kez daha İslam ordusunun sol kanadına ve sol merkezine yüklendi ama kayıp vererek geri çekildi.

İslam Ordusunun Karşı Atağı ve Rüstemin Genel Taarruzu
İslam Ordusunun Karşı Atağı ve Rüstem'in Genel Taarruzu

Sasani ordusunun çekildiğini gören İslam ordusu, tüm süvari kuvvetlerini toplayarak bir hücumda bulundu fakat Rüstem'in müdahalesiyle yenilerek geri atıldı. Bu hücumdan sonra ilk günkü savaş sona erdi. Her iki tarafın da kayda değer bir kaybı söz konusuydu.

İkinci gün de ilk günkü gibi düellolar ile başladı. İslam askerleri düelloları yine kazandı ve karşı ordunun moralinin bozulması amacına ulaştı.

Sasani ordusunun fillerinin yerinde olmadığını gören İslam kuvvetleri, olası bir hat yarma imkanını kullanmak için karşı taarruz başlattı. Dört kıtanın tümü ilerleyerek hücuma katıldı fakat defalarca tekrarlanan bu hücumlarda İslam birlikleri bir kez daha yenildi. İslam ordusu komutanlarından Qa'qa, develeri kamuflaj olarak kullanarak Sasani süvari kıtalarında saldırma fikrini buldu. Plan uygulamaya koyuldu ve Sasani süvari kıtalarındaki atların önemli bir kısmı kontrolden çıktı. Düzeni bozulan Sasani süvarileri, geri çekilmeye başladığında merkezdeki piyadeler saldırıya açık hale geldi. İslam ordusunda bulunan şampiyon dövüşçüler, merkez hattından ilerleyerek Rüstem'i öldürüp Sasani ordusunu dağıtmayı hedefleyerek hücuma geçtiler ama Rüstem'in karşı atağıyla başarısızlığa uğradılar. Bunun üzerine Rüstem'in süvari kıtaları İslam ordusuna yüklendi fakat sıkı bir direnişin ardından geri çekilmek zorunda kaldı. Böylece ikinci gün de sonuçlandı. İki ordu da kamplarına çekildi.

Üçüncü günde Rüstem taktik değiştirmeye karar verdi zira İslam ordusunun takviye alacağından çekiniyordu. Fil birlikleri bir defa daha hücum için hazırlandı. Sasani okçuları öne çıkarak İslam hatlarına ağır bir ok yağmuru yaşattılar ve hatlarda bozulmaya sebep oldular. Filler, bir grup ağır piyade ve süvari desteğiyle yüklenince İslam ordusunun cesareti kırıldı. İslam hatlarında karmaşa ve bozulma emareleri ortaya çıktı.

Fil Destekli Sasani Hücumu ve Bozulan İslam Hatları
Fil Destekli Sasani Hücumu ve Bozulan İslam Hatları

İslam hatlarındaki boşluklar tehlikeli bir hal almaya başlayınca Rüstem bu ortamı değerlendirerek başkomutan Sa'd bin Ebû Vakkas'ın yakalanması veya öldürülmesi amacıyla süvari kıtalarının bir kısmını buraya yönlendirildi. Sa'd bin Ebû Vakkas'ın öldürülmesi, İslam hatlarında geri dönülmez bir dağılmaya sebep olabileceğinden oldukça makul bir hamleydi fakat Sa'd'ın süvari kuvvetleri, Sasanilerin bu saldırısını geri püskürtmeyi başardı.

Sa'd bin Ebû Vakkas bu noktada savaşın kaybedilmekte olduğunu bildiğinden bir yol bulmalıydı. İslam ordusu kırılmak üzereydi ve Sasani filleri büyük bir korkuya sebep olmuştu İslam askerleri arasında. Sa'd bin Ebû Vakkas, cennetle müjdelenen on sahabeden biri, bu noktada zekice bir planla fillerin kör edilmesi planını uygulamaya koydu. İslam askerleri, fillerin gözlerine ve başına doğru yaptığı ok atışlarıyla fil birliklerinin kontrolünü kaybetmesine neden oldu. Çekilen fil birlikleri, kendi ordusunun piyade kıtalarını ezip geçerek büyük bir karmaşaya sebep oldu. Fillerin kendi ordusuna doğru geldiğini gören Sasani süvarileri de kanatlara doğru kaçarak fillerin altında ezilmekten kurtulmaya çalıştı.

İslam Ordusu Karşı Taarruzu ve Çekilen Fil Birlikleri
İslam Ordusu Karşı Taarruzu ve Çekilen Fil Birlikleri

Fillerin Sasani ordusuna verdiği zarar epeyce büyüktü. Sasani hatlarında boşluklar ve kırılmalar meydana gelmişti. Bu noktada Sa'd, genel bir taarruz emrini verdi ve İslam ordusu tüm hatlarıyla yüklenmeye; Sasani ordusunda açılan gediklerle düşmanı yapabiliyorsa çembere almaya ya da en azından ağır bir kayba uğratmaya çalıştı. Bir önceki gün uygulanan deve taktiği yine uygulandı ama bu sefer Sasani süvarileri dağılmadan durabildi. Sonuç olarak iki tarafın da ağır kayıp vermesiyle gün noktalandı, ordular kamplarına çekildi.

Dördüncü gün, İslam sol kanadı, Sasani sağ merkezine yüklendi. Sasaniler bu ana kadar hücum eden taraf olduğu için İslam ordusunun yaptığı bu cesur manevradan dolayı şaşkınlık içerisinde kaldı. Sasani sol kanadı ve sol merkezi yenilerek geri çekilmeye başladı.

İslam Ordusunun Sürpriz Saldırısı ve Sasanilerin Çekilen Birlikleri
İslam Ordusunun Sürpriz Saldırısı ve Sasanilerin Çekilen Birlikleri

İslam ordusu komutanı Qa'qa, bir grup şampiyon dövüşçüsüyle Sasani sol merkezine yüklendi fakat bu bölgedeki savunmayı kırmayı başaramadı.

Savaşın son gününde beklenmeyen bir şey oldu: Yoğun bir kum fırtınası Sasani ordusunun üstüne gelerek onların görüş alanını çok aza düşürdü. İslam askerleri, bu mucizeden faydalanmak amacıyla öne atıldı. Bir grup İslam askeri, Rüstem'in kampına sızarak onu öldürmeyi başardı fakat Sasani askerleri bundan haberdar değildi kum fırtınasından dolayı. Bu sırada İslam askerleri bir kez daha gerilemeye başladı.

İslam Sol Kanadının Geri Çekilmesi ve Sasani Karşı Taarruzu
İslam Sol Kanadının Geri Çekilmesi ve Sasani Karşı Taarruzu

Sasani ordusu, fırtına geçince başkomutanın öldüğünü görüp moral bozukluğuna uğradı. Rüstem kafir olmasına rağmen gerçekten de kahramanca mücadele etmiş bir liderdi. Rüstem'in ölümünün Sasani ordusunda karmaşaya yol açacağını bilen İslam ordusu komutanları, genel bir taarruz başlattı. Bu taarruz başarılı oldu ve Sasani süvarileri kaçışmaya başlayınca merkezdeki piyadeler kanatlardan sarıldı.

İslam Askerlerinin Büyük Saldırısı ve Sasaniler Yenilerek Geri Çekiliyor
İslam Askerlerinin Büyük Saldırısı ve Sasaniler Yenilerek Geri Çekiliyor

Nehre doğru çekilen Sasaniler, Ermeni asıllı komutan Jalinus'un sancağı altında toparlanarak en azından bir kısım askerin geri çekilmesini sağlamaya çalıştı. Köprünün girişinde hat kuran komutan Jalinus, pek çok askerin karşıya geçmesini sağladı fakat kendisi öldürüldü. Savaştan sonra takibi sürdüren İslam askerleri, kaçan kafirleri kovalayarak düşmanına ağır kayıp verdirdi.

Savaş Sonrası Durum

İslam ordusunun bu galibiyetiyle Irak'taki Sasani varlığı tamamen çökmüş ve İran kapıları açılmış oldu. Sasani başkenti Ctesiphon yolu açıldığından İslam askerleri buraya ilerledi ve iki aylık bir kuşatmayla şehri almayı başardı.

Sasani Başkenti Ctesiphonun Temsili Çizimi
Sasani Başkenti Ctesiphon'un Temsili Çizimi

Bugünkü yazımda İslam Devleti'nin İran'ı fethinin yolunda önemli bir nokta olan Kadisiye Savaşı'nı konu etmiş bulunmaktayım. Yazımı okuyana da okumayana da teşekkür eder ve tüm İslam aleminin mübarek Ramazan Bayramı'nı kutlarım. Unutmayalım ki biz sayıca az olsak bile imanımız sağlam oldukça zafer bizi bir gölge gibi takip edecektir.

İslam Ordusuna İran Kapılarını Açan Savaş: 16-19 Kasım 639 Kadisiye Savaşı
48 Cevap