Küçük Bir Vahşet Derlemesi: Tarihin Gördüğü Kana Susamış Şahsiyetler!

FelFire

Merhabalar.

Tarih seversiniz diye düşünüyorum. Zira ben severim, buna da çok sık değiniyorum, nedense hep değinmek zorunda hissediyorum.

Güzel şey tarih, farklı zamanlar, o zamanların değişik şartları ve bu şartlar gölgesinde yetişmiş birbirinden çok farklı insanlar, düşünceleri asla kestirilemeyen kişiliklerle dolu. Bu kişiliklerin bazıları onur, şeref, cesaret gibi büyük erdemleri ile altın harflerle yazdırmışken adını tarihin sayfalarına, bazıları tam tersi şekilde yapmış bunu.

İşte konumuz da tam olarak bu insanlar. Gelin sizinle adını tarihe kana batırdığı kalemi ile yazmış insanları inceleyelim.

Tarihi Kana Bulamış İnsanlar!

Maximilien Robespierre (1758-1794)

Küçük Bir Vahşet Derlemesi: Tarihin Gördüğü Kana Susamış Şahsiyetler!

Maximilien bir hukukçudur, 1781 yılında avukat olur, 1782'de ise yargıç. Daha sonra görevinden ayrılarak avukatlığa devam eder.

Burjuvaya karşı çıkar, halkın yanında olduğunu iddia eder.

1789 yılında Fransız hareketi başlar, Maximilien ise 1790 yılında Fransız devriminin önde gelen gruplarından Jakobenlerin başına geçer ve devrimi körükleyen isim oluverir.

1793 yılında Kamu Güvenliği Komitesi'nin dokuz üyesinden biri olarak seçilir. Cumhuriyetten geriye dönüş ihtimalini ortadan kaldırmak için uyguladığı politikalar sayesinde kral XVI. Louis 21 Ocak 1793 tarihinde idam edilir.

Sonrası ise tam bir vahşet provasıdır. Ki yaklaşık 10 ay süren bu Jakoben iktidarının adı tarihe "Terör Dönemi" olarak geçer. (Reign of Terror 05/09/1793 - 28/07/1794)

300.000 insan tutuklatılır, bunların yaklaşık 20.000 tanesi giyotin ile idam edilir. Bunlardan biri de Fransa Kraliçesi Marie Antoinette'dir... (Bu arada belirtmekte fayda var, Marie Antoinette insanlara "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!" dediği iddiası ile tanıtılan kraliçedir. Bu sözü de kim nereden çıkardı hiç anlamam.)

Ancak kendi sonu da, insanlara layık gördüğü şekilde olur. 26 Temmuz 1794 günü giyotin ile idam edilir. Ne de güzel edilir!

Komik olan ne biliyor musunuz? Bu adam yargıçlık görevinden ölüm cezalarını onaylamak istemediği için ayrılıyor, avukatlığa dönüyor ve halkın, yoksulların avukatı olarak tanınıyor. Bu nasıl bir çelişkidir? Bu nasıl bastırılmış bir sapkınlıktır?

İmparator Hirohito (1901-1989)

Küçük Bir Vahşet Derlemesi: Tarihin Gördüğü Kana Susamış Şahsiyetler!

İkinci dünya savaşının muhtemelen en önemli kişiliklerinden biri. Çok tuhaf bir şekilde tüm dünya Almanya ve Rusya arasındaki mücadeleye odaklanır, Hitler'in yaptığı katliamlardan bahsedilir.

Ancak bu savaşta öldüğü düşünülen 55 milyon insanın, yaklaşık 10 milyonu Çinlidir. Japonya'nın vahşeti bizzat yaşattığı Güney Asya toplumları bu savaşta milyonlarca insan kaybetmiştir.

İşte bunların sorumlusu da bu şahsiyet. 1926 yılında İmparator olan Hirohito. Öyle ki bu vahşeti sinema filmlerine de konu olmuştur. Çin'e saldırabilmek ve Mançurya'yı işgal edebilmek için sahte bir Çin saldırısı dahi organize etmişler. Şaka gibi değil mi?

Lakin en sonunda bu vahşeti sadece Japonya'nın değil dünya tarihinde yaşanan en kanlı olay ile son bulur.

7 Aralık 1941 günü Japon Deniz Kuvvetleri Amerika Birleşik Devletlerinin Pearl Harbor üssüne sürpriz bir saldırı gerçekleştirir. Hemen ertesi günü Washington resmi olarak 2. Dünya Savaşına girdiklerini açıklar. 1942 yılında ise Manhattan Projesi adı verilen projeyi başlatırlar, projenin başına ise ünlü bilim adamı Robert Oppenheimer getirilir. Çalışmalar 1945 yılında tamamlanır ve New Mexico'da ilk deneme yapılır. Deneme başarılı olunca ise tahmin edeceğiniz üzere gözler Japonya'ya çevrilir.

6 Ağustos 1945 günü "Little Boy" ile Hiroşima'ya ve sadece üç gün sonra 9 Ağustos 1945 günü ise "Fat Man" ile Nagasaki'ye nükleer saldırı gerçekleştirilir.

Sonra ne mi olur? 15 Ağustos 1945 günü Hirohito Japonya'nın teslim olduğunu bir radyo yayını ile dünyaya ilan eder.

*** 2011 yapımı Savaşın Çiçekleri filmi Hirohito dönemi Japonya'sının Çin halkına uyguladığı vahşeti anlamanıza yardımcı olacaktır, kesinlikle tavsiye ederim.

Küçük Bir Vahşet Derlemesi: Tarihin Gördüğü Kana Susamış Şahsiyetler!

Ve geldik listemizin en iğrenç ismine...

Gaius Julius Caesar Augustus Germanicus, Namıdiğer "Caligula"

Küçük Bir Vahşet Derlemesi: Tarihin Gördüğü Kana Susamış Şahsiyetler!

İmparator Augustus ölünce yerine Tiberius geçer. Caligula Tiberius'un evlatlığı olan Germanicus'un oğludur ve yine Tiberius tarafından evlat edinilmiştir.

İmparatorun yanında büyür, seferlerine katılır ve askerler tarafından küçük sandalet anlamına gelen Caligula ismi ile çağrılır.

O gün gelip de Tiberius öldüğünde, ki Caligula tarafından boğdurulduğu, zehirlendiği gibi birçok rivayet var, yerine Caligula geçer.

Romalı tarihçi Tacitus, halkın Caligula'yı daha çok sevdiğini, bu sebeple de Praetorian Muhafızları Lideri Naevius Sutorius Macro tarafından yastıkla boğularak öldürüldüğünü iletir.

Ancak komik olan, Romalıların yağmurdan kaçarken doluya, hatta taşa, hatta ve hatta koca koca kayalara tutulduğunun farkında olmamasıdır. Zira Caligula bildiğiniz sadist, psikopat hatta belki biraz da sosyopattır.

Olayın başlangıç noktası ailesinin ölümünden Tiberius'un ölümünden sorumlu olduğunu öğrendiği an olarak belirtilir. Öfkesini sapkın eğlenceler ile bastırır. En iğrenç kısmı ise öz kardeşleri ile aile içi ilişkiler dahi yaşar. Ki bunlardan birinin karnındaki bebeği, karnını yararak çıkardığı söylenir.

İmparatorluğunun ilk zamanları fazlası ile iyidir aslında, neredeyse herkesi affeder, senato ile ilişkilerini güçlendirir. Ancak ne olursa ondan sonra olur. Yeni imparator 37 yaşında bir hastalığa yakalanır, iyileştikten sonra ise önceki sapkınlıkları kontrolsüz bir şekilde ilerlemeye başlar.

Birkaç ay önce varisi ilan ettiği evlatlığı Tiberius Germanicus'u öldürtür. Bizzat kaldırılmasını emrettiği vatana ihanet davalarını yeniden uygulamaya sokar.

Bir süre sonra da kendini tanrı olarak görür hale gelir, tanrı heykellerinin kafalarını kestirip yerine kendi kafasını yaptırır. Atına mermerden bir ev yaptırır, altından bir yemlik koyar bu evin içine, bir de oldukça değerli altın bir gerdanlık takar atına. Bu da yetmez, senatoya konsül olarak atamasını yapar atının.

Sarayında yetişkin partileri düzenler, bu partideki eğlencesi ise tamamen hazlar üzerine kuruludur. Senato üyelerinin eşlerini açık artırma usulü satar.

Bunlarla da yetinmez, gerçekten yetinmez, sürekli üzerine ekleyerek sapkınlığını zirveye çıkarır. Bir genel ev yaptırır sarayının içine ve burada yine senato üyelerinin, asillerin eşlerini çalıştırır.

Arena eğlenceleri, aslanlar ile kapışacak gladyatör olmayınca seyircilere arenaya attırması falan derken yapmadığı iğrençlik, uygulamadığı vahşet kalmaz bu adamın.

Sonu mu? Çok sanatsaldır. Sarayının koridorlarında bir pusu kurulur bu iğrenç yaratığa ve onlarca kılıç darbesi ile katledilir. Evet, o gün Roma'ya güneş yeniden doğar.

*** Ünlü İtalyan yönetmen Tinto Brass tarafından 1979 yılında çekilen ve Caligula rolünde Otomatik Portakal filminden de hatırlayacağınız Malcolm McDowell'ın yer aldığı Caligula isimli filmi izlemenizi tavsiye ederim. Ancak uyarayım, film yetişkinlere hitap eden bir film, bildiğiniz tarih filmlerinden değil tam olarak.

Ve böylece Bence'miz de sona erer. Umarım hoşunuza gitmiştir. Okuyan yüreklerinize sağlık, sağlıcakla kalın!

#felfire

#kültürsanat

***Caligula'nın psikolojisi hakkında yazılmış şu yazıya da göz gezdirebilirsiniz:

https://www.ukessays.com/essays/psychology/caligula-was-the-most-sinister-psychology-essay.php

Küçük Bir Vahşet Derlemesi: Tarihin Gördüğü Kana Susamış Şahsiyetler!
16 Cevap