Sohbet 2 ay

Başarı Anında Bile "Ya Anlarlarsa?" Korkusu: Sahtekarlık Sendromuyla Tanışın.

Başarı Anında Bile Ya Anlarlarsa? Korkusu: Sahtekarlık Sendromuyla Tanışın.



Ben Psikolog Umut Çınar. Yine ben... Belki de tam şu an içinde yankılanan o sessiz korkuya, "Ya aslında hak etmiyorsam?" fısıltısına bir ayna tutabilirim umuduyla buradayım. Başarı anlarında bile içimizi kemiren o tuhaf hissi konuşalım mı bugün?

Şöyle bir anı düşün... Uzun zamandır emek verdiğin o proje büyük övgü aldı. Belki beklediğin terfiyi aldın, belki harika bir sunum yaptın ve alkışlandın. Dışarıdan her şey parlak görünüyor. Arkadaşların, ailen tebrik ediyor. Ama senin içinde, o kutlamaların ortasında bile, küçük, sinsi bir ses var: "Sadece şanslıydın.", "Bu seferlik yırttın ama bir dahaki sefere ne olacak?", "Aslında o kadar da iyi değilim, yakında herkes anlayacak.", "Beni buraya nasıl aldılar ki?" Bu ses tanıdık mı? O zaman sahtekarlık sendromunun (evet, bunun bir adı var: Imposter Syndrome) kapısını aralamış olabilirsin. Hoş geldin demek isterdim ama biliyorum, pek hoş bir his değil.

Çoğumuz bu sesi "alçakgönüllülük" veya "kendini bilmek" olarak etiketleriz. "Aman havaya girmeyeyim," deriz. Ama dürüst olalım: Bu, alçakgönüllülükten çok, kendi değerimize dair derin bir şüphe ve sanki her an foyamız ortaya çıkacakmış gibi hissettiğimiz bir kaygı hali. Ve işin ilginç yanı ne biliyor musun? Bu sendrom genellikle gerçekten zeki, yetenekli ve başarılı insanları daha çok ziyaret ediyor. Sanki başardıkça, "yakalanma" korkusu daha da artıyor.

Peki, Neden O Başarı Koltuğunda Rahat Oturamıyoruz?

Bu içsel "sahtekarlık" hissinin perdesini araladığımızda, genellikle şu tanıdık misafirlerle karşılaşıyoruz:

Mükemmelin Esareti: Eğer bir şey %100, hatta %110 kusursuz değilse, onu "başarısızlık" olarak görme eğilimi. Ufacık bir pürüz, zihnimizde "İşte kanıtı! Yetersizim!" alarmını çalıyor. Mükemmel olmak imkansız olduğuna göre, sürekli bir "eksiklik" ve "sahtekarlık" hissiyle yaşamak kaçınılmaz oluyor.
Başarıyı Üstlenememek: Kendi emeğini, zekanı, çabanı görmek yerine; başarıyı şansa, başkalarının yardımına, "doğru zamanda doğru yerde olmaya" veya "insanları kandırmış olmaya" bağlamak. Övgü geldiğinde utanmak, sıkılmak, konuyu değiştirmek... Çünkü içten içe "Ben bunu hak etmedim ki" diye düşünüyorsun.
"Ya Maskem Düşerse?" Korkusu: Sürekli bir diken üstünde yaşamak... Sanki bir gün bir hata yapacaksın ve herkes senin aslında ne kadar "yetersiz" olduğunu anlayacak. Bu korku, yeni sorumluluklar almaktan, öne çıkmaktan bile alıkoyabilir.
Kıyaslama Tuzağı: Kendini sürekli başkalarıyla, özellikle de "çok başarılı" gördüğün kişilerle karşılaştırmak. Onların sadece vitrinini gördüğünü unutarak, kendi içindeki mücadeleleri, eksikleri onların başarılarıyla kıyaslayıp kendini hep geride hissetmek. "O benden çok daha iyi, ben kimim ki?" düşüncesi bu sendromu fena halde besliyor.
Geçmişin İzleri: Bazen de kökleri çocukluğa uzanır. Belki sadece çok büyük başarıların takdir edildiği, hataların büyütüldüğü, "sen yapamazsın" mesajının verildiği bir ortamda büyüdün. O zamanlar öğrenilen "yetersizlik" hissi, bugün başarılara rağmen peşini bırakmıyor olabilir.
"Sahtekar" Değil, Sadece Öyle Hissediyorsun

Bak, en önemli şey şu: Bu bir sendrom. Yani senin kim olduğunu değil, nasıl hissettiğini anlatıyor. Bu hisler gerçek ve geçerli, ama anlattıkları hikaye (yani senin bir sahtekar olduğun) genellikle doğru değil. "Ben bir sahtekarım" demek yerine, "Şu an sahtekarlık sendromu yaşıyorum ve bu, başarılarımı hak etmediğim anlamına gelmiyor" demek, o hisle arana sağlıklı bir mesafe koymanı sağlar.

Peki, Ne Yapmalı? O Sese Rağmen Kendine İnanmaya Doğru Minik Adımlar:

Bu hisle dans etmeyi öğrenmek zaman alabilir, ama imkansız değil. İşte belki sana da iyi gelecek birkaç öneri:

Adını Koy, Gücünü Azalt: O rahatsız edici his geldiğinde, dur ve içinden "Aha, işte sahtekarlık hissi yine geldi" de. Onu tanımak, onun tarafından yutulmak yerine onu gözlemlemeni sağlar.
Kanıtları Masaya Yatır: Bir dedektif gibi davran. Beynin sana "Sen yetersizsin" dediğinde, ona karşı kanıt topla. Başardığın şeyleri (küçük/büyük fark etmez), aldığın olumlu geri bildirimleri, üstesinden geldiğin zorlukları somut olarak yaz. Zorlandığında bu listeye bak. Duygular gelip geçicidir, ama gerçekler kalıcıdır.
Mükemmeli Değil, Gelişimi Kutla: Hata yapmanın öğrenmenin doğal bir parçası olduğunu kabul et. Her şeyin mükemmel olması gerekmiyor. "Yeterince iyi"nin kıymetini bil. Sürece odaklan, sadece sonuca değil. Bir dahaki sefere daha iyi yapmak için ne öğrendin? İşte asıl başarı bu.
Fısıltını Paylaş: Bu hisleri içinde tutmak, onları daha da büyütür. Güvendiğin bir arkadaşınla, bir meslektaşınla veya bir terapistle konuş. Yalnız olmadığını, ne kadar çok insanın benzer hisler yaşadığını görmek bile inanılmaz rahatlatıcı olabilir.
"Teşekkür Ederim" Pratiği: Biri seni övdüğünde, hemen "Yok canım, şanslıydım" veya "Sen de yapardın" demek yerine, derin bir nefes al ve basitçe "Teşekkür ederim" demeyi dene. Başta biraz garip hissettirebilir ama zamanla, o takdiri içine almana yardımcı olur.
Kendine Şefkat Göster: Yine geldik o sihirli kelimeye: Şefkat. Kendini hırpalamak yerine, o zorlanan, korkan yanına anlayışla yaklaş. Başarısız hissettiğinde, en yakın arkadaşına nasıl destek olurdun? Şimdi aynı desteği kendine ver.
Unutma, o başarı koltuğunda oturuyorsan, oraya gelmek için bir şeyler yaptın demektir. O terfiyi, o övgüyü, o alkışı hak ettin. İçindeki o şüpheci ses sadece endişeli bir misafir, evin sahibi sensin. Kendine inanmak bir kas gibidir, kullandıkça güçlenir.

Başarılarınla barışık kal, ama şüphelerinin esiri olma!
Sevgiyle kal ama kölesi olma..

Başarı Anında Bile "Ya Anlarlarsa?" Korkusu: Sahtekarlık Sendromuyla Tanışın.
Cevapla