Bir film düşünün:
İçinde hem aşk olsun, hem fantastik bir hikaye hem de modern zamanların ilişkileri bulunsun. Tabi, bir de pek çok kez yıkılıp yeniden inşa edilmiş bir şehrin kronolojisi bulunsun. İşte o filmin adı UNDINE.
Hadi başlayalım....

Bir ayrılık sonrası...

İlk sahnede hüzünlü ve kırgın bakışları ile Undine'i (Paula Beer) görüyoruz. O pek çoğumuzun bildiği "ayrılmalıyız" konuşmasının ortasında bir yerlerde başlıyor film. Undine'nin sevgilisi Johannes (Jacob Matschenz) ise bir an önce ilişkiyi sonlandırıp yeni sevgilisinin kollarına gitmek istemektedir. Ama tam da bu esnada bir çift laf dökülür Undine'nin dudaklarından:
Gidemezsin! Beni terk edersen seni öldürmek zorunda kalırım. Biliyorsun...
İşte bu noktada filmi izleyen biri olarak "nasıl yani" diyor insan kendi kendine ve filmin derinliklerindeki mitolojiyi filmin sonunda bu sahne ile anlıyoruz.
Zaten, film için fantastik ve masalsı ifadelerini de bu sebeplerden dolayı kullandım. Yönetmen Christian Petzold, bu sahne sonrası oluşturduğu hüzünlü merak duygusunu Undine üzerinden yürütürken; arka fonda benim de favorilerim arasında olan Alman besteci Johann Sebastian Bach'ın 1715 yılında biz ölümlülere hediyesi olan Concerto D Minor BWV - 974 2. Adagio parçası yankılanıyor.
Bu parça o andan itibaren aralıklı olarak film boyunca sık sık duyacağımız en belirgin melodi olarak işleniyor. Finale dek hem de!
Sürekli düşüp kalkan bir şehrin hikayesi...
Undine bir tarihçi ve senato binasında gelen ziyaretçilere defalarca yıkım yaşamış ama sonrasında hep gelişerek ayağa kalkan bir şehir olan Berlin'i anlatıyor.

Burada şunu da eklemek istiyorum. Yönetmen bize bir yandan masalsı bir aşk hikayesini sunarken, öte yandan da kısa bir Berlin tarihi sunuyor. Senato binasındaki modelleme ile şehrin kopyası oluşturulmuş ve biz Berlin'i gözlemlerken aslında bir kadının da yıkık dökük aşk ilişkilerini hissediyoruz.
Anlatım sahnesi sonrasında ilişkinin bitmesini kabullenemeyen ve Johannes'a kafedeki yerini terk etmemesini tembihleyen Undine, öğle molasında onu bulmak için hızlı adımlarla senato binası karşısındaki kafeye gider. Elbette giden gitmiştir. Ama bu anda bir tesadüf yaşanır.

Bir sanayi dalgıcı olan Christoph (Franz Rogowski) kafenin içindeki büyük akvaryum önünde duran Undine'e senatodaki konuşmasından ötürü teşekkür edip kahve davetinde bulunur. Ama sonrasında ufak bir kazayla akvaryum düşer ve her ikisi de kendini yerde bulur. Sonra ne mi oluyor?
Tesadüfle başlayan bir aşk hikayesi ve ardından yaşananları izliyoruz.

Romantizm mi, modernizm mi?
Bu film herkese hitap eden türde değil. Önce bunun ayırdına olmak gerek. Ağır ve oturaklı işleyen bir yapısı var. Türk ve bazı yabancı yapımlardaki o coşkulu, eğlenceli ve gereksiz neşeli aşk ve romantizm burada Berlin sınırları içerisinde farklı bir havayla ilerliyor. Hani, Almanya'nın kendine has soğuk ve griye çalan hissiyatını filmde de renklerle, tonlarla, arka plandaki görüntüler ve sahnelerle sık sık görüyoruz. Fakat kötü değil bence, aksine çok hoş bir formda.
Mesela filmde en çok hoşuma giden sahnelerden biri Undine'in bir sonraki gün yapacağı geniş kapsamlı sunumunu dinlemek isteyen Christoph ile aralarında geçen diyalog.
Klasik ya da aşina olduğumuz romantizm türlerinde kadının erkeğe veya erkeğin kadına olan aşkına, sevgisine dair duygu yüklü sohbetleri bu sahnede görmüyoruz. Çünkü, yarınki sunuma katılmak isteyen ama işi nedeniyle bunu yapamayacak olan Christoph, Undine'den sunumu kendisine yapmasını ister.
Ve bu isteği kıramayan Undine bize Berlin'in hikayesini mimari ve modernizm ile harmanlayarak anlatır. Özellikle o balkondaki sahne hoştu.

Filmin mitolojik kısmını da açayım. Undine Avrupa mitolojisinde bir su perisi olarak geçiyor. Farklı anlatımlara göre kendisine ihanet eden veya kötülükte bulunan erkekleri denizde ya da gölde boğarak öldüren bir namı var. Yönetmen de bu mitolojiyi filmde abartmadan, saçmalamadan çok güzel bir şekilde sunuyor.

Sonuç olarak Undine; benim hep izlemek istediğim ama erteleyip sonrasında yine denk gelerek tattığım güzel bir yapım oldu. Bir yanda hüzünlü ve kırık bir aşk hikayesi izlerken, öteki yanda J.S. Bach'ın eşsiz müziği ile fantastik ve masalsı bir modern kadın erkek ilişkisi görüyoruz.
Ha, unutmadan şu ilişkiyi bitirip sonrasında bazı şeylere sebep olan Johannes'e ne mi oldu?
Onu zaten filmin ilk dakikasında anladık.

Nihayetinde son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biri oldu Undine. Bugün ne izlesem diye düşünen varsa aranızda, işte size gayet nitelikli bir film önerisi.
Hoşça kalın...

Aşk İlişkileri
Yeni Yıl
Gündem
Ev & Yaşam
Güzellik & Bakım
Alışveriş & Hediyeler
Kızlar Bir Adım Öne
Tatil & Seyahat
Arabalar
Astroloji & Burçlar
Eğitim & Kariyer
Gamer
Moda & Stil
Spor
Evcil Hayvanlar
Müzik & Etkinlik
Kültür & Sanat
Para & Ekonomi
Magazin
Diziler & Filmler
Cilt Bakım
Kişilik & Karakter
Saç Bakım
Çocuk & Ebeveyn
Yeme & İçme
İnternet & Teknoloji
Özel Günler & Hijyen
Cinsel Yaşam
Kahve & Keyif
Aile & Toplum
Diyet & Beslenme
Sağlık
Diğer
Kızlar & Erkekler Ne Diyor?
Cevap
12Cevap
Fırsatım olunca izleyeceğim , son zamanlarda ne izlesem modundaydım 🤭 listeme ekledim 👍🏻🙏🏻
İyi seyirler.
Emeğinize sağlık. İlginç bir filme benziyor, merak ettim
Paylaşmamak için öldürmek!
Teşekkürler. İzleyin, güzeldir.
Güzel bir öneriye benziyor emeğinize sağlık
Teşekkür ederim. İzleyin mutlaka.
Güzele benziyor teşekkür ederim
Rica ederim.
Izlemek istiyorm ya sırf kadının saçlarını beğendm diye
Böyle filmleri seviyorum
İyi seyirler
İlgimi çekti, izleyeceğim.
Şu sıralar film izlemek çok güzel oluyor
Güzel flim teşekkürler emeğinize sağlık.
Teşekkür ederim bence için.
Değişik bir filme benziyor
eve gidince bakarım eline sağlık
Eline sağlık güzel bir paylaşım olmuş 👏
Güzel gibi duruyor izlenebilir
Kesinlikle ilgi çekici bir film.
Güzelmiş hikayesini beğendim
Kesinlikle izlenir
Emeğine sağlık
Eline sağlık
Emeğinize sağlık
Güzel mi bari?
İzleme listeme aldım