
Farkında olsak da olmasak da çoğumuz gerçekten aşık olmaktan korkarız. Korkularımız farklı şekillerde ortaya çıkabilir veya kendilerini gösterebilirler. İlişkilerin farklı aşamalarında, kendimizi incinmekten koruyacağına inandığımız duvarlar öreriz. Bu duvarlar bize sahte bir güvenlik sunarlar evet ancak karşı cinsle tamamen yakınlaşmamızı da önlerler.
Aşk savunmasız kalmak demektir

Yeni bir ilişki keşfedilmemiş bir kıta gibidir ve bilinmeyen bu kıtada karşımıza neler çıkacağını bilememek bizi korkutur. Aşık olmak risk almak demektir. Birine güvenip bizim en savunmasız hallerimizi görmesine izin veririz. Kendimize yeterken ya da sadece kendimize odaklanmışken birden tüm alışkanlıklar değişmeye başlar. Ne kadar aşık olursa o kadar zarar göreceğimize inanırız.
Kötü deneyimler hep orada bir yerdedir

Yeni bir ilişkiye başlarken geçmiş deneyimlerden ne kadar kötü etkilendiğimizi genelde fark etmeyiz. Bunlar sadece eski partnerler değil aile içinde kendi ebeveynlerimizden gördüklerimizi de kapsar. Eski kötü deneyimler bizim yeni birine kendimizi açmamızdan korkmamıza neden olur. Birdenbire aşkı acı ile ilişkilendiririz.
Kimse beni sevmez düşüncesi ağır basar

Bir çoğumuz kendi değerimizi küçümseriz. Kimsenin bizi sevmeyeceğine olan inancımız öyle bir yer etmiştir ki bir kadın/erkeğin bizi ne kadar sevebileceğine inanmayız. Kafamızın içinde mutluluğu hak etmediğmizi söyleyen neon ışıklı cümleler yanar söner. Çocukluk deneyimleri ve maruz kaldığımız olumsuz eleştiriler bunlara zemin hazırlamıştır.
Aşk varsa acı da ardından gelecektir

Gerçekten mutlu olduğumuzda ya da duygusal olarak iyi bir döneme girdiğimizde genelde ardından acı çekmeyi bekleriz. En azından sıkıntılı bir döneme girmek beklentiler arasındadır. Bu yüzden bir çoğumuz bizi gerçekten mutlu edecek şeylerden uzak dururuz. Aşk da bunlardan biridir hatta liste başındadır.
Ya ben onun kadar sevmezsem endişesi

Aşk nadiren eşit şekilde hissedilen bir duygudur. Bir çok kişi itiraf etmese de onları '' çok seven'' birini yeterince sevmemekten korkarlar. Onları incitmekten, nasıl hissedeceklerini bilememekten endişe ederler. Bu da ciddi bir suçluluk duygusu yaratır. Sonucu ise ilişkilerden kaçınmak şeklinde ortaya çıkar.
Kaybetme korkumuzu sonuna kadar yüzeye taşır

Elimizde ne kadar çok varsa kaybımız da o kadar çok olur. Bir insan bizim için ne kadar değerli ise onu kaybetmekten o kadar korkarız. Hayat artık daha kıymetlidir ancak daha narindir, kırılgandır. Kaybetme korkusu bizim en ilkel korkumuzdur. Bu yüzden birisine aşık olmamayı kafamızda mantığa oturtmay çalışır kendimize ve karşımızdakine bahaneler uydururuz.
Bi’Bot Seçimi
Çok Süper Görüş