Eskiden ne güzel mahallemiz vardı. Her yer beton bloklarla kaplı değildi. Sokaklarda araba yerine çocuk sesleri olurdu. Kapı önlerine oturan komşu kadınlar el işlerini alır sohbet eder çay kahve içerlerdi. Yeşil boş arsalar vardı etrafımızda. Top oynadığımız yerlerde araba olmazdı sanırım çevrede o kadar da araba yoktu .
Akşam hava kararmaya başlayınca annem seslenirdi akşam olmadımı daha diye. Yalvarırdık anne dur iki dakika bir gol kaldı diye. Aslında kaç iki dakikaları bitirirdik bilmiyorum zaman nasıl geçerdi anlayamazdık.
Saklambaç vazgeçilmez oyunumuzdu. Saklanacak yerlerimiz olurdu korkusuzca. Hep beraber oynardık çocukluk aşkı yaşadığımız mahallenin o güzel kızıyla. hep ona söbelenirdim ki o ebe olmasın diye. Oysa belkide hiç farketmedi bile beni. Ancak ben her saklambaç oyununda hep kalbim çarparak onun gelmesini bekledim. 20 ye kadar sayarken arada gözümü kaydırıp bakardım onun saklandığı yerlere onu sobelemeyeyim diye. Belkide ben hiç sobelemediğimden olsa gerek sevmezdi benim ebe oluşumu ya da (bu o zamanın temennisi idi) kıyamazdı bana.
Acıkırdık koşturmaktan komşularda ya da biri bahçesinde börektir gözlemedir yapardı elimize birer tane tutuşturdular mı doğru oyuna kaldığımız yerden devam ederdik. Salatalıktı elmaydı herkes beraber paylaşırdı komşuluk ve paylaşım vardı.
Can oynanırdı. İki kişi arasında koşarken topla vurulmamak için elimizden geleni yapardık. Topu yere değmeden havada yakalarsak can kazanırdık. Oyundan vurularak çıkan arkadaşımızı oyuna alma hakkımız olduğunda ben hep yine o kızı alırdım.
Kızlar çin çan dedikleri gerilmiş iki ipin etrafından içinden sekerek bir oyun oynardı. Gittikçe ipin yüksekliği arttırılırdı. Çok kız olmayınca bazen ipin içine girip ipi biz tutardık.
Vazgeçilmez oyunumuz bilye idi. Kuyu , Baş oyunları çok zevkli geçerdi. Misketlerimi çok üttürdüğüm olurdu ve üzülürdüm. Renkli cam bilyeler , kemik bilyeler, metal bilyeler.
Seksek oyunları çok zevkli olurdu. Kız erkek karışık oynayabildiğimiz oyunlardandı. Aynı zamanda iyi bir spordu. Bacak kasları ve vücut dengesini geliştiren bir oyundu.
Yakan top oynardık. Bir ebe elindeki topu havaya fırlatır bir isim söyleyerek. O kişi topu yakalayıp kaçanları vurmaya çalışırdı. Ancak istop denilip kişi durusa vuramazdın. Genelde burada da karşılıklı ince atışmalar olurdu.
Kör ebe oyunu ebenin gözleri bağlıyken bir kişiyi yakalaması ve yakalananın ebe olmasıyla gerçekleşen bir oyundu. Çok zevkli olan neşeli oyunlardan biriydi.
Gazoz kapaklarını biriktirip oynardık. Bilye yerine aynı şekilde gazoz kapakları kullanılır ve düz yassı bir taş ile kapaklar vurulmaya çalışılırdı.
Çevrede bulduğumuz sert ince boruları birbirine bantlayarak içine kağattan yaptığımız külahları koyup üflerdik.
yedi kremit oyunu yedi küçük yassı kremitin üst üste dizilmesinin ardından belirli mesafeden yine düz yassı küçük bir taşla en fazla kremiti devirmeye çalıştığımız bir oyundu.
Üç taş oyunu duvara veya beton zemine kremit veya renkli bir şeyle çizilen kareyi dört kare olacak şekilde bölüp 3 er taşı çizgilerin birleştiği yerlere sürükleyerek oynadığımız bir oyundu. iki rakibin taş renkleri farklıdır ve aynı renk 3 taşını bir hizaya getiren kazanmış sayılırdı.
Şimdi teknoloji insanları içine hapsetti. Karşılıklı mücadele canlı diyaloglar yeni fikirler gelişemez oldu. Hayal gücümüz kilitlendi. Çocuklar tek başına içine kapanık hale geldi. Sokaklarda çocuk sesi azaldı. beton bloklar doldurdu her yanı top oynayacak ne boş arsa ne de saklanacak yer kalmadı. Komşuluklar tükendi aynı apartmanda oturanlar bile birbirini tanımaz hale geldi. Çocukluk aşkları yaşanmaz oldu.
Her çocuk bu oyunları sokakta arsada mahallesinde rahatça bol arkadaşla oynamayı hak ediyor. Onlara bunu sağlamak bizlerin görevi.
sevgilerle.........
İçimizdeki çocuğu hep yaşatalım :)
En İyi Cevaplar