İnsanlar zaman zaman ruh bunalımı yaşar. Öyle bir zamanımda arabaya atlayıp nereye gideceğimi bilmeden sürdüm. Amacımın Çanakkale'ye gitmek olduğunu İstanbul’dan yola çıktıktan sonra Gelibolu'ya geldiğim de anladım. Şehitliklerimizi gezdikten sonra ruhumun huzurla dolduğunu hissettim. Tam geriye dönecekken Kabatepe limanında Gökçeada'ya giden arabalı feribotları gördüm. Hayattan alacaklıydım ve bir iki gün çalmaya karar verdim.
Bir aşkın doğuşu

Aslında oldum olası adaları çekici bulmuşumdur. Hem her şeye uzak hem de bir o kadar yakın diye. Ama Gökçeada'ya ayak bastığım andan itibaren buram buram tarih kokusuyla yüzleştim. Sanki eski çağlarda yaşıyormuşcasına. Arabayı meydan da bıraktıktan sonra adım adım yürümek istedim bu tarihi yerde. Henüz bir odam, otelim, yatacak yerim dahi yoktu.
Klasik bir tur

Ada merkezini gezdikten sonra her zaman yaptığım gibi bir köy kahvesine girdim. Ülkeleri şehirleri kitaplardan öğrenemezsiniz. Öğrenmek istiyorsanız o ülkenin şehrindeki insanlarından öğrenirsiniz. Bir Türk kahvesi istedim, gülümsediler. Kahve sahibinin Rum olduğunu bilmeden. Nereden gelirsin evlat dedi sonradan adının Ani olduğunu öğrendiğim bir amca. Öyle güzel özetledi ki Türk - Yunan dostluğunu. Öyle güzel anlattı ki her şeyin aslında siyasi olduğunu. O gün belki de anladım, düşman insan yoktur, ülke vardır.
Her turistin muhakkak gidip gördüğü Zeytinli Köyü'nden başladım. Kahvesi mükemmel, yöresel tatlısıyla meşhur bu köyde tarihi bir kilise bulunmakta.

İkinci işim herkesin git gör dediği bir çınar ağacıydı. 650 yaşında olmasına rağmen hala dimdik ayakta beni karşıladı. Tepeköy yakınlarında olan bu yaşlı ama gururlu çınarın etrafında, muhteşem manzarayla birkaç satır okuyup, piknik yaptım. Huzurla dolup, yenileniyordum.

Bir kere tarihi dokuyu seviyoruz dedik ya. Hemen kaya mezarlığını görmelisin dediler. Ada'nın güneyinde bulunan bu kalıntılar, çift kişilik mezara ait. Kapakları kilometrelerce uzakta bulunmuş ve halk uzaydan geldiğine inanıyor. Çünkü çevresinde tek bir yaşam kırıntısı dahi yok.

Ada'da şifalı olduğu düşünülen bir de Tuz Gölü bulunmakta. Aydıncık ve Kefalos plajının ortasında yer alan Tuz Gölü, yaz aylarında bembeyaz tuz tabakasıyla kaplanıyor. Gölden çıkarılan siyah çamurun da romatizma, sedef, kireçlenme gibi hastalıklara iyi geldiği söyleniyor.

İki yer çok ilgimi çekti. Adanın en batısında yer alan Gizli Liman, dalganın olmadığı, bakir uzun bir plaja sahip akvaryum gibi berrak denize sahip. Doğal olarak ülkemizin en batı coğrafi koordinatlarına sahip noktadır.

Üst üste peynir şeklinde dizilmiş görüntüsü olan Peynir Kayalıkları, Kaşkaval Burnunda ilginç kaya oluşumlarına sahip. Tarihine bakarsak, inatçı bir kadının hikayesini anlatmakta. Kalıp halde yaptığı peynirleri üst üste koyarak cennete varacağını düşünen inatçı kadın, Tanrı'yı çok kızdırdığı düşünülüyor. Bahsi geçen kadının ve peynirlerinin taş haline geldiğine inanılıyor.

Farklı, buraya özgü ne yiyebilirim diye düşünürken, Cicirya pizzasını tattım. Keçi peyniri ve nane ile yapılan sert pizzanın yanında muhakkak vişinada içilmeli. Yazarken bile görüntüsü ve tadı aklıma geldi. Efsaneydi. Tatlı olarak Zeytinliköy’deki köy kahvesinden bozma bir Rum'a ait Hristo’nun Yeri’nde sakızlı muhallebi yedim. Çok da ilgimi çekmedi. Ama bir dibek kahvesi içtim. Tüm kahveleri unutturacak cinsten.

Gezelim görelim tadında.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Aşk İlişkileri
Yeni Yıl
Gündem
Kahve & Keyif
Güzellik & Bakım
Alışveriş & Hediyeler
Kızlar Bir Adım Öne
Tatil & Seyahat
Arabalar
Astroloji & Burçlar
Eğitim & Kariyer
Gamer
Moda & Stil
Spor
Evcil Hayvanlar
Müzik & Etkinlik
Kültür & Sanat
Para & Ekonomi
Magazin
Diziler & Filmler
Cilt Bakım
Kişilik & Karakter
Saç Bakım
Çocuk & Ebeveyn
Yeme & İçme
İnternet & Teknoloji
Ev & Yaşam
Özel Günler & Hijyen
Cinsel Yaşam
Aile & Toplum
Diyet & Beslenme
Sağlık
Diğer
En İyi Cevaplar