Her okur, alımlama sürecinde metni, farklı gereksinimler ve birikimlerle farklı anlamlar çıkararak okuyacaktır. Bu, metin için sonsuz bir hareketlilik, değişim ve yaşam alanı demektir. Metin, yeni anlamlar kazanarak sürekli değişir, yaşar ve yolculuğuna devam eder. Metin yalnızca her okurda değil, aynı okurun her okumasında bile anlamsal açıdan değişime uğrayabilir. Aynı zamanda metnin anlamı değildir değişime uğrayan; yazarın metne sakladığı mesaj da okurun alımlama sürecinde okurun kendi doğrularıyla sürekli anlam kırılmasına uğrar. Bazı kitapların, yazıldıkları dönemlerden çok sonraları okur tarafından el üstünde tutulması, başucu kitabı haline gelmesi, sadece yazarın çağını öngörmesiyle değil, okurların da toplumsal ve dönemsel ihtiyaçlarının değişmesiyle açıklanabilir.
Zihinsel olarak güçlü olan sanatçı ya da biliminsanları dönem toplumlarının çok önünde ve onların algı seviyesinin ötesinde işler vareder. Bu itici güç döneminde önemsenmese de ardılları bu anlaşılmaz durumlar için (dönemi için gizemli/anlaşılmaz olan) kafa yordukça bu dahilerin değerini zamanla anlamaya başlar. Böylelikle ardıllarının çalışmalarından doğan fikirler kitlelere yayıldıkça zamanında değer görmemiş bu güçlü insanlardan çok sonra o kişilerin değerini anlaşılmaya başlanır.
Sanatçı ile değil, insan ile ilgili bir şeydir. İnsan ulaşamadığının delisi, sahibi olduğu şeyin nankörüdür. Kaybetmeden, yokluğu hissedilmeden kıymeti anlaşılmaz.
Çünkü o yıllarda Van Gogh eserlerine ulaşabilen ve Van Gogh'un varlığından haberi olan kişi sayısı çok azdı. 1800lerin Avrupası'nda halk ne aracılığıyla Van Gogh'u duyacak da onu yıldızlaştıracak? Rastgele konuşuyorsunuz.