İnsanları Ayrıştırmadan Sevip Kabul Etmek!

tastycock

İnsanları Ayrıştırmak Yanlıştır

İnsanları Ayrıştırmadan Sevip Kabul Etmek!

Çocukluğumuzdan itibaren aslında farkında olarak veya olmayarak insanları ayrıştırırız. Bu biraz da bizim kültürel mirasımızın bir yansımasıdır. Bir dönüp bakalım geçmişimize. Her birimiz okulda çilli diye bir kızla dalga geçmişizdir. Yoldan geçen bir adamı bedensel bir özründen dolayı hedef alıp topal diye dalga geçenimiz ne kadar çoktur değil mi? Ya da Atatürk'ün yakın korumalığını üstlenen ünlü çete reisi Giresun'lu Osman Ağa. Ama onu bir çatışmada ayağına yediği kurşundan dolayı aksayarak yürüdüğü için Topal Osman diye anarız. Saçı dökülmüş bir insanın belirleyici yönü mesleki başarısı veya meziyeti değil kelliğini ön plana çıkarırız. En büyük örneği Ünlü baş pehlivan Aliço. Ne diye anarız onu? Kel Aliço. Mahareti Kırkpınar baş pehlivanlığıdır ama kelliğiyle ön plana çıkarırız onu. Hatta bugün ünlü tıp profesörümüz Sinan Canan bile Kel diye isimlendiriliyor. Doğru mudur peki?

İnsanları Ayrıştırmadan Sevip Kabul Etmek!

Renklerinden Dolayı Ayrıştırdığımız İnsanlar

Günümüzde en çok ayrıştırmayı insanların ten rengine göre yapıyoruz. Bu da tarihsel kültür mirasımızın yanlışlarından biridir aslında. Mesela Osmanlı'nın son zamanındaki ünlü istibaratçı Zenci Musa vardır. Adamın organizasyon ve operasyonel yetenekleriyle bir lakap verilmemiş de derisinin rengine göre lakap verilmiş.

İnsanları Ayrıştırmadan Sevip Kabul Etmek!

Ya da 1980'lerde ünlü sunucu Sezen Cumhur Önal bir şarkıyı anons ederken çikolata renkli şarkıcı derdi. Ne kadar nezaket dışı yaklaşımlar bunlar değil mi? İnsanları ten renkleriyle ayrıştırıp etiketlemek. Önemli olan yüreği kara olmasın insanın teni kara olsa ne değişir, ak olsa ne değişir?

Maddi Güçleriyle Ayrıştırdığımız Toplum

Ultra lük rezidansların duvarlarının dibinde sefalet kol geziyor
Ultra lük rezidansların duvarlarının dibinde sefalet kol geziyor

Eskiden toplumda bir mahalle kavramı vardı. Bu mahalle kavramı içinde aynı mahallede yaşayan zengin insanlar da vardı, fakir insanlar da. Deli dolu insanlar da vardı, mutedil, babacan insanlar da. Ve bun insanlar mahallede bir denge oluştururdu. Zengin insan fakir ailelerin çocuklarına bir şekilde sahip çıkardı. Onları kırıp incitmeden maddi yardımda bulunurdu. Mesela pazar çantalarını taşıması için yardım ister, teşekkür ederken harçlık verirlerdi. Ya da mahallede zayıf, cılız, çelimsiz bir çocuk var da diğer çocuklar tarafından horlanıyorsa o çocuğa ilgi gösterip farklı yönlerini açığa çıkarır, diğer çocuklara da arkadaşlarıyla alay etmenin yanlış olduğunu söylerlerdi. Bugün bakıyoruz artık zengin insanlar kendi gettolarını kurmuşlar. Etrafı yüksek duvarlarla çevrilmiş güvenlikli siteler, rezidanslar, villalarda sürülen lüks hayatlar. Hemen o duvarın dışında bambaşka bir hayat var ama görmezden geliniyor.

İnsanları Ayrıştırmadan Sevip Kabul Etmek!

Güzellik Kavramı Çarpıtıldı

Güzellik için Aşık Veysel ne güzel söz söylemiş: Güzelliğin on par etmez bu bendeki aşk olmasa diye. Güzellik artık televizyon dizilerinde pompalanan bebek yüzlü erkeklerle sıfır beden kadınlara endekslenmiş. Güzellik bu mudur acaba? İnsanları dombili, dobişko, şişko gibi kelimelerle hayattan soğutuyoruz. İnsanların insani güzelliklerini, insani erdemlerini, saygılarını, mesleki veya kültürel meziyetlerini yok sayıp sadece tipine göre ayrıştırıyoruz. Marka giymeyeni bile çirkin bulup ayrıştırmıyor muyuz? Hatta elinde, yüzünde bir doğum lekesi veya ben olan insanları bile çirkin diye yaftalamıyor muyuz? Güzelliğin kişiden kişiye değişen bir kriter olduğunu unutup tek tip insanları güzel diye tanımlayıp kendi kendimizi mutsuzluğa mahkum etmiyor muyuz?

İnsanları Ayrıştırmadan Sevip Kabul Etmek!

Kadının Ayrıştırılması ve Kadın Cinayetleri

Kadınları ayrıştırmak ayrı bir hastalık haline geldi. Evde kalmış diye, dul diye ayrıştırıyoruz. Mini etek giyen veya alkollü mekana giden kadınları yollu diye etiketleyip ayrıştırıyoruz. Evlenip boşanmışsa herkesle yatmak zorundaymış gibi görüyoruz. Ya da erkek istediğinde kadından ayrılır ama kadın erkekten ayrılamaz. Ya benimsin ya toprağın fikri yine genetik kodlarımızda, kültür mirasımızda yok mu? Bu yüzde ayrılmak isteyen kadın yüzüne kezzap atılıyor, yüzü falçatayla doğranıyor, yol ortasında kurşunlanıyor, çocuğunun yanında boğazı kesilip öldürülüyor, cesetleri parçalanıp çöplere atılıyor.

Çocuğunun yanında eski kocası tarafından boğazı kesilen Emine Bulut ölmek istemiyorum diyordu
Çocuğunun yanında eski kocası tarafından boğazı kesilen Emine Bulut ölmek istemiyorum diyordu

Hani insan sormadan edemiyor. Lafa gelince bu kadar iyi insanlarız da bunca yanlış şey gökten zembille mi indi bu topluma? Her birey, her insan bir muhasebe yapmalı, toplumdaki yanlışlara karşı tavır koymalı, önce kendini değiştirerek bir değişim için adım atmalı, karanlığa küfretmek yerine bir mum yakıp aydınlığa önder olmalı diye düşünüyorum.

İnsanları Ayrıştırmadan Sevip Kabul Etmek!
İnsanları Ayrıştırmadan Sevip Kabul Etmek!
23 Cevap