Zeka, Aşk ve Para Dolu Bir Dizi: La Casa De Papel

Tam olarak üç gün... Üç koca gün boyunca her gece izledim ve 2. sezon finalinin verdiği muazzam gaz ile yazıyorum bu satırları. Neden mi bahsediyorum? Son zamanlarda izlediğim en mükemmel diziden. Tekrar vurguluyorum:

MÜKEMMEL...

Karşınızda zeka, aşk ve bolca para içeren ve "ulan iyi ki izledim" diyeceğiniz ve herkese de şiddetle tavsiye edeceğiniz dizi: La Casa De Papel

Perde arkası...

Her ne kadar Netflix mucizesi olarak görünüyor olsa da o iş öyle değil aslında. Dizi aslında İspanyol yapımı. Ama adamlar cidden yapmış be! Öyle böyle değil hem de! Şu adamın dibin adını da vurgulayalım:

Alex Pina

Alex Pina ağabeyimizin beyin kıvrımlarından ve kalbinin kuytu derinliklerinden çıkıp bize hediye edilen bu dizi sadece senaryosu, aşmış kurgusu, işleyiş tarzı, oyunculukları ve İspanyol tarzı sağ gösterip sol vurmasıyla "vay arkadaş!" dedirten bir yapım. Diziyi izleyenlerin %98'lik kısmı beğenmiş. Ayrıca IMDb puanı ise 8,8. Rotten Tomatoes sitesindeki beğeni oranı ise %96!

Antena 3 kanalı için yapılan ve izleyiciye Mayıs 2017'de altın tabakta sunulan diziyi Netflix öyle manyak bir şekilde beğeniyor ki, dizinin haklarını satın alıp biraz da kısaltıp iki sezon halinde bize hediye ediyor. Bu dizi Instagram ve Twitter üzerinde birkaç kez karşıma çıktı ama hep izlemeyi ertelemiştim. Bir gece can sıkıntısıyla başladığım da ise izlememekle yaptığım hatayı anladım ve o gece beş bölüm arka arkaya izledim. Her neyse...

Dizinin ikinci sezonu sadece birkaç sitede mevcut. Diğerlerinde ağırlıklı olarak tek sezon bulunmakta. Ben diziyi her zaman yabancı yapımları izlediğim sitemden ilk izlediğimde açıkçası şaşırdım. Zira, kulaklarımda yankılanan şey İspanyolca değildi. Portekizce kullanılmıştı. Sonrasında başka bir siteden dizinin orijinal dili olan İspanyolca versiyonunu buldum. Ayrıca şu da iyi bir şey ki, İspanyolca veya Portekizce öğrenmek isteyenler, dizi ya da film arayışında bulunanlar için bu yapım değerli.

Hola Companeros!

Dizi elbette yaratıcısı iyi diye güzel ve beğeni sahibi değil. İşin içinde satır satır işlenen senaryonun eşsiz karakterlerini canlandıran oyuncuların hakkı da var. Ama iyi ki de var yani! İşte başlangıçta adlarını bilmediğimiz ve sadece ilerleyen bölümlerde yavaş yavaş tanıdığımız o soyguncu karakterler.

El Profesor

Alvaro Morte'nin canlandırdığı Profesör konumuzun beyni, yol göstericisi, öğretmeni, müdürü yani her bir şeyi! Hakkındaki her şeyi ilk sezonun sonunda ve ikinci sezonda öğrendiğimiz Profesör kan dökmeden ve halktan bir şey çalmadan bir hırsızlık nasıl yapılabilir diye düşünmüş, taşınmış, kafasını kaşımaktan parmaklarının ucunu aşındırmış ve dirsek çürütüp her olasılığın hesaplandığı eşsiz bir plan yapar.

Hedef bellidir, İspanya Kraliyet Darphanesi! İşte biz de Profesör'ün bu iş için özenle seçtiği her birinin farklı bir yetisi ve hikayesi olan karakterler eşliğinde yapılacak soygunu izleriz. Ama soygunun belli başlı kuralları var!

1- Hiçbir soyguncu gerçek adını kimseye söylemeyecek ve herkes kendine bir şehir adı verecek.

2- Soyguncular arası aşk ve tensel ilişkiler yasak!

3- Soygunda kan dökmek, rehineleri yaralamak, öldürmek veya rehineler ile aşk veya tensel ilişki kurmak yasak!

Herkes kurallara ilk başta riayet etse de tahmin edeceğiniz üzere ilerleyen zamanlarda bunlar çiğneniyor.

Tokyo

Ursula Corbero (bu hatunun adını iyi ezberleyin) Tokyo isimli karaktere hayat veriyor ve iki sezon boyunca diziyi izlerken onun anlatımlarını dinliyoruz. Pek bir fettan, pek bir yahşi ve aynı zamanda tam bir İspanyol Ateşi olan Tokyo karakteri eski sevgilisi ile giriştiği soygundan sonra kaçarken Profesör ile tanışır ve uçuk bir fiyata sahip iş teklifi alınca kabul etmeden duramaz. Tokyo, yer yer fevri, biraz hırçın, fazlasıyla asabi olsa da özünde iyi, hoş ve ateşli bir hatun kişisi.

Berlin

Dışarıda Profesörün sözü geçerken içeride Berlin karakterinin dudaklarının arasından çıkanlar kanun sayılıyor. Diziyi izleyenler tarafından pek bir sevilen, sayılan, hürmet edilen karaktere Pedro Alonso hayat veriyor. Kısmi psikopatlıkları, sürekli anlattığı hikayeleri, mimikleri ve en çok da bakışları ile gönlümü çelen bu adamın oyunculuğu cidden süper. Hele ki ikinci sezon finalinde! Gerçekte kim olduğunu ikinci sezonun finalinde tamamen öğreniyoruz. Önceki sezon ve bölümlerde ise hayatına dair yapboz parçalarını topluyoruz.

Nairobi

Kalpazanlıkta yüksek ihtisas sahibi Nairobi karakteri ise Alba Flores tarafından canlandırılmakta. Deli dolu, manyak, sahte para söz konusu olunca zehir gibi aklı olan ama özünde pek bir duygusal Nairobi, soygunun kilit taşlarından biri. Neyin nesidir, hikayesi nedir diye merak ediyorsanız o da ilerleyen bölümlerde.

Rio

Miguel Herran'ın hayat verdiği ekibin en genç üyesi olan Rio (Rio de Janerio'dan geliyor adı) soygundaki siber çözümlerdeki ustalığı ile katılıyor bize. Klavyesini tüfeğinden daha iyi kullanan Rio aynı zamanda ikinci kuralı ilk işleyen iki kişiden biri ve bunu fırsat buldukça da tekrarlıyor. Duygusal gelgitleri, gençlik hırslarını yansıtması ve performansı ile o da soygunda önemli bir role sahip.

Denver

Hiçbir vasfı bulunmayan, küçük işlerin adamı olan Denver karakterini Jaime Lorente isimli oyuncu canlandırıyor. Denver'in soyguna dahil olması bile babası Moskova sayesinde oluyor. Soygunun ilerleyen zamanlarında bir işe yaramadığını ve herhangi bir uzmanlık alanının olmadığını kendisi de kabul etse de gözü kara insan tipini oynuyor Denver.

Moskova

Moskova ise ekibin en yaşlı üyesi. Denver'in babası olmakla kalmıyor soygun boyunca baba ve oğul ilişkisini bize gösteriyor. İkinci sezonda hem kendisi hem de oğluna ve eşine dair anlattıkları ile dramın dibini yüklüyor Paco Tous.

Oslo ve Helsinki

Silahlardan ve savaştan iyi anladıkları için soyguna dahil olan iki Sırplı kardeşi Darko Peric (Helsinki) ve Roberto García Ruiz (Oslo) canlandırıyor. Oslo bir hayli sessiz ve pasif kalsa da Helsinki'yi dizi boyunca farklı görev ve sahnelerde görüyoruz.

Para bahane aşk şahane!

La Casa De Papel sadece bir soygun hikayesini salt şekilde anlatmıyor bize. Bu soygun esnasında ister istemez oluşan aşk ilişkileri de sahneleniyor. Soyguncunun soyguncuya, rehineye ve hatta polise aşık olduğu bir üçgen içinde ilerliyor dizi.

Farklı kulvarlarda yürüyen insanların rotaları tek bir noktada kesiştiğinde aşk da kaçınılmaz olabiliyor. İşte dizi bir yandan da hırsız, polis ve rehine psikolojisinde gidip gelen karakterlerin karşılarındaki insanlara olan yaklaşımlarının da nasıl değiştiğini de çok güzel sunmakta.

Bu sadece bir soygun değil!

La Casa De Papel için sıradan bir soygun hikayesi demek çok ayıp ve yanlış olur. Çünkü, dizi kurgusal olarak öyle bir işliyor ki, arka planda kalan ve buram buram zeka kokan satranç hamleleri izleyiciyi kendine çekiyor.

Arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık, aşk, tutku, arzu ve samimiyet dışında bir de inceden inceden çok güzel göndermelerde bulunuyor dizi. Bir yanda İspanya'daki ekonomik kriz, insanların fakirliği, seçimleri, parasızlığın onları nelere ve nereye yönlendirdiğini de görüyorsunuz.

Birilerinin sırf canı istedi diye gerçekleşmiyor bu soygun. Arkasında bir amaç var ve dramatik bu girişimin nedenini ikinci sezonun süper finalinde izliyorsunuz. Profesör karakterinin sezon finali sırasında sona doğru söylediği replikleri iyi dinleyin. Bankaların insanlardan çaldıkları paralar gerçekten kimleri zengin ediyor?

Dizinin bir diğer güzel yönü de işin sadece soyguncuların gözünden değil, rehinelerin gözünden de nasıl yaşandığının işlenmesi. Bazı rehinelere içimiz ısınırken bazılarının ne mal olduğunu öğrenince yaşamasa da olur diyeceksiniz. Hele söz konusu Arturo karakteri iken...

Bir diğer tarafta ise soygunu alaşağı etmeyi hedefleyen polis ve istihbarat arasındaki sürtüşmeler yansıtılıyor. İstihbarat işi hemen bitirmek için acele ederken, polis teşkilatının başındaki Itziar Ituno ablamızın ete kemiğe büründürdüğü Raquel Murillo karakteri Profesör karşısında iyi bir satranç hamlesi yapmak için var gücüyle çalışmakta.

Fazla uzatmadan sizi derhal diziyi izlemeye davet etmek istiyorum. Emin olun zerre pişmanlık duymayacaksınız. Duyarsanız da kaliteli yapımlar konusunda biraz noksanlığınız var demektir. Zira, böyle bir dizi karşısında ayağa kalkıp kadeh kaldırmak gerek!

Okumadan sadece resimlere bakarak "emeğine sağlık güzel olmuş" diye yazacaklar mümkünse hiç yazmasın!

İlaveten diziyi izleyip bitirenler henüz izlemeyen arkadaşlar için lütfen SPOILER vermesin!

Son olarak da favori karakteriniz ve diğer düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim.

Sağlıcakla kalın...