Tarihi hikâyeleştirmek, senaryolaştırmak ve bu yolda bazı değişiklikler yapmak elbette ki mümkündür.
Ancak, tarihin belli olaylarının ve anlatımlarının daha doğrusu inanışlarının çerçevesinden dışarıya çıkamamış milletlerin önemli bir çoğunluğu için bu tür diziler âdeta bilgi kaynağı olarak görülmektedir. Hâl böyle olunca da toplum içindeki tarih kargaşasını önlemek mümkün olamamaktadır.
Eğer ki senaristler, yapımcılar yahut yönetmenler bunları "Bir belgesel değildir. Lâkin gerçek hayatlardan ve isimlerden ilham alınmıştır" şeklinde lanse ediyorlar ise o takdirde bir virgülden çok daha fazlasına ihtiyacımız var demektir. Zira bir dizinin, filmin yahut belgeselin bugünkü dünyada yalnızca belli sınırlar içinde kalmayarak neredeyse tüm dünyaya çoğu kere aynı anda ulaştığını göz önüne aldığımızda ne denli büyük bir hassasiyet içinde olunması gerektiği herkesçe takdir edilecektir.
Mesela 46 senelik hükümdarlık devrine erişmiş olan bir padişahın, "doğru ve akademik tarih bilgisi"ne sahip olmayan büyük bir kitle tarafından "Efendim, padişahın haremde yaşacacak, gününü gün edecek vakti mi olmuş? Adam seferden sefere koşmuş." gibi söylemlerine rağmen bahsi geçen padişahın sadece 13 seferi olduğu, devrin şartları gereğince her seferin en fazla bir sene sürdüğü göz önüne alındığında (hadi bazı okuyucularımızı kırmayalım olmaz ya hepsi iki sene sürmüş olsun :) geriye kalan seneleri ne şekilde açıklamak mümkündür?
Bununla birlikte bir padişahın sefere çıkmaması demek onun günlerini haremde geçirdiği mânâsına da gelememektedir. Avlar, ziyaretler, denetimler gibi pek çok nokta bir hükümdarın saltanatının çoğu kere olmazsa olmazlarındandır.
Yine elimizde yeterli kayıtların olduğu tarihi bir şahsiyeti yahut hadiseyi nasıl ki doğruya en yakın şekilde anlatmak mecburiyetimiz var ise kayıtların mevcut olmadığı bazı devirlere ait çalışmalarda da fazla hayale dalmak, ihmalkârlığın ve umursamazlığın aynı derecesine erişmek demektir. Tarih önünde zararları birbirine eşittir. :(
Kısmen. Ve genelde diziyi yürütebilmek ve dikkat çekmek için en doğru anlatan bile farklı seneryolar koyabiliyor ya da farklı şeyler üretme çabasında oluyor. Gerçekten Tarihi öğrenmek isteyen birinin her görüşten tarihçiden kitaplar okuyarak ve araştırırak bilgi sabihi olmasu gerektiğini düşünüyorum.
Geçmişimize olan merakımızda, popüler hale gelen tarih dizilerle belirgin bir artış oldu ve bence bu harika bir durum. Düşünsenize, Türk toplumunda Ertuğrul ve Osman bey kimdir, bilmeyen bir sürü insan vardı. Abartılıyor mu, gereksiz detaylar mı var, onca şatafat niyedir gibi sorunsallarını bırakın bir kenara. Ne kazandık, ne getirileri var? Bunları konuşalım.
Ötesinde, her kanalda bir tarih dizisi de olamıyor zaten. Buna uygun her kanal ve yapımcı da ne bütçe var, ne oyuncu kadrosu var, ne de medya gücü var. Tutan ve devam eden hali hazırda şu an benim gördüğüm iki tarih dizisi var. Keşke daha fazla olsaydı, farkındalık katıyor çünkü.
Bu dizinin ise birinci sezonu bitti ve çok komiktir, oyuncu kadrosunda yaşanan bir anlaşmazlıktan dolayı tarihi anlatılan kısım geriye doğru gidiliyor, Türk dizi tarihinde bir ilkmiş, umarım son olur :))) Çok izlenen bir yapımdı, şahsen bir çoğumuz gibi ben de NizamülMülk'ün siyasetnamesini bu dizi vasıtasıyla öğrenmiştim, tabi daha nice ayrıntıları. Ama devam etmeyecek, daha doğrusu ikinci sezonu farklı olacakmış.
@Ragnar_Lodbrok Merhaba, okullarda öğretildiği doğru. Okul imkânı olmamış, yahut iyi bir öğretmene denk gelmemiş olan insanlar olabilir. Bunlar her daim olası durumlardır. Neden bilir misiniz? "Osmanlı'yı kim kurdu?" Sorusundan ötesini anlatmayanlar var...
Ayrıca, videosunu paylaştığım dizide mesela Hassan Sabbah anlatılıyor. Hangi kişi, eğer Fedailer Kalesi Alamut'u okumadıysa; Hassan Sabbah'ı ve öğretilerini detayları ile öğrenebilsin ki? Dizide tek tek anlatılıyor.
Birinci bölümünü izlemişsiniz, ilk bölümde Serdar Kılıç'ın da bulunduğu savaş sahnesi 8-9 dakika aralıksız sürüyor ve 12 günde tamamlanmış çekimler. Dizi bitti gitti, kimsenin de bir şeyi değiliz ama ortada bir sıkıntı var ise, ya izlediğinizi idrak problemidir, ya da özet izleyip "izledim" demenizdendir. Başka bir ihtimal göremiyorum.
Üsluba da dikkat edelim, tanımam etmem sizi, mahallenizdeki kankanıza kullanın o üslubu.
Kanuni Sultan Süleyman 46 yıllık saltanatında 10 yılını savaşlarda at sürerek geçirmiş bir padişahtır. Sen gel böyle bir adamın her gece başka bir kadınla birlikte oluyormuş gibi lanse et. Hürrem Sultan dönemin en güçlü kadınıdır, çok hayırsever olmasıyla nam salmıştı. Sen gel böyle bir kadını kötü kadın olarak izleyiciye yansıt. En komiği ise Süleyman Şah, Ertuğrul Gazinin babası değildir. Ertuğrulun babası Gündüz Alp'tir. Rtürk sevişme sahnelerine karıştığı kadar geçmişimizi rezil rüsva edenlere de karışsaydı böyle olmazdı!
Çünkü dizilerin ilk ve öncelikli amacı Reyting almaktır, reklam gelirleri artsın diye, tarih dersi vermek değildir. İçeriği tarihten alıntı olsada, kalıbı hep kurguyla dolup taşar. Gerektiğinde tarih kurguya göre farklı bile anlatılabilir. Süslemeler hep aşk, ihtiras, ihanetle oluşur, gerçeğinde bunlar gündem oluşturmasa bile
yani göreceli tabiki ama bence edemiyorlar bazilari tarihi adi altinda civitirken bazilari da ya abartiyor ya eksik anlatiyor gercekten anlatmaya calisanlara pek bi sozum yok aslinda ama hep bi eksikleri var taklitler asla aynisi nasil olamiyolarsa tarih de taklitle anca bu kadar oluyor bence
adam sefer düzenleyeceğim diye atın üzerinde ölmüş gitmiş dizide saraydan dışarı çıkmıyor
osmanlı padişahının birisin kullandığı savaş aletinin ağırlığı 52 53 kiloydu adam savaşta aktif kullanıyormuş tek elle bunu hiç bir dizi de film de görmedim afedersinde sarayda dursa o adam tek eliyle 20 kiloyu kaldıramaz
Adamın hükümranlığının 35 senesi sarayda geçiyor. Padişah da 50 kilo savaş aleti kullanmaz. Bu atmasyon saçmalıklara inanmayınız. Ki padişah savaşa gittiğinde cephede savaşmaz. Onun varlığı sadece semboliktir sen sanıyor musun ki padişah eline kılıcı alıp düşmanla çarpışıyor? Beylik dönemleri hariç, Osmanlı padişahlarının çoğu savaşta adam bile öldürmemişlerdir.
Bu arada, o dönemin savaş aletleri 1-2 kiloyu bulmuyordu. Hele bizim Türklerin kılıçları 600 gram civarı. Gürzler bile taş çatlasın 10 kilo ki gürz ağır bir silah.
52 kilo bir silahın ne anlamı var? O kadar ağır bir şey alana kadar 15 kiloluk bir gürz alırsın, 3 kat hızlı savurursun.
Böyle boş beleş saçmalıklara kendinizi inandırmayın. 4. Murat kuvvetinin şovunu yaptığı için böyle saçma sapan artislikler yapıyormuş. Savaşta o kadar ağır gürz kullanılmaz. Aptallık olur.
@Ragnar_Lodbrok eski adamlar kaldırabiliyormuş her şey güç işi her şey organik sana saçma gelen çoğu şey gerçek osmanlı tokatı mevusu mesela sen elini okey oynarken masaya vur elin morarır direk ama adamların elleri miferi eziyormuş annemin dedesini anlatıyorlar köyde adam avrada kızmış iki eliyle kadının bacağını kırmış sen düşün artık
Şu söylediklerinin hepsi zırva. Miğferi kılıç, balta bile zor eziyor millet boşuna mı takiyordu sanıyorsun? Eskinin insanı bizden daha dayanıklı ama hiçbiri süper kahraman değil.
Eğer Tarihi dizilerden öğrenmeye kalkarsak çok büyük hezimete uğrarız ama zaten tarihi az çok biliyorsak dizilerinde güzel katkıları olabilir en güzel katkılarından biri o zamanda giyilen kıyafetler kitaplarda tam olarak anlatılmaz ama dizi ayan beyan anlarsın
Hayir lanse edemiyorlar. Muhteşem Yuzyıldan ornek verecegim mesela. Koskoca Kanuni omrunu seferlerde geçirmiş ama dizide cariyelerin koynundan çıkmıyor. Mahidevran Sultan aşırı ezik gosterilmiş. Kanuninin ilk şehzadesinin annesini, baş hasekiyi oyle ezebilirler miydi sizce? Hurrem Sultan gosterildigi kadar gaddar degildi. Ayrıca Mustafa Hurremin entrıkası yuzunden ölmrmiştir. Degerli yapıtlar var ama aşırı çarptırıyorlar
Tarihi diziler birebir yansıtmak zorunda değil tarihi. İnsanlara orada su mesaj veriliyor:Bakın, bizim şahane bir tarihimiz var, en azından bir araştırın.
Muhteşem yüzyıl kesinlikle yalan tarih payitaht ama bir çoğu gerçek diriliş Ertuğrul da gerçeklik yönleri var ama her ne olursa olsun trt dizileri diğer dizilerden daha kaliteli
TRT birde bir dizi var. Çocukların maceralarını anlatıyor. Büyük ihtimal Osmanlı zamanı lakin o tarihte kız çocuğu ve erkek çocuğu yan yana gelemez. Haremlik selamlık var. Dizi en başta taca çıkıyor zaten
doğru lanse edilmesi imkansız. diyaloglarda senaryo olmak zorunda tabi tarihi gerçekliklerden kopmadan. En azından tarihe olan ilgiyi arttırdığı için faydalı olduğunu düşünüyorum.
Aşk İlişkileri 
Ev & Yaşam 
Üniversite Tercihleri 
Cinsel Yaşam 
Gündem 
Cilt Bakım 
Güzellik & Bakım 
Alışveriş & Hediyeler 
Kızlar Bir Adım Öne 
Tatil & Seyahat 
Arabalar 
Astroloji & Burçlar 
Eğitim & Kariyer 
Gamer 
Moda & Stil 
Spor 
Evcil Hayvanlar 
Müzik & Etkinlik 
Kültür & Sanat 
Para & Ekonomi 
Magazin 
Diziler & Filmler 
Kişilik & Karakter 
Saç Bakım 
Çocuk & Ebeveyn 
Yeme & İçme 
Deodorant & Roll-on 
Temizlik İpuçları 
Evlilik & Çeyiz 
Özel Günler & Hijyen 
Vücut Bakımı 
Pratik & Lezzetli Tarifler 
Aile & Toplum 
Bebek Bakımı 
İnternet & Teknoloji 
Sağlık & Diyet 
Diğer 
+1 yıl
+1 yıl
Tarihi hikâyeleştirmek, senaryolaştırmak ve bu yolda bazı değişiklikler yapmak elbette ki mümkündür.
Ancak, tarihin belli olaylarının ve anlatımlarının daha doğrusu inanışlarının çerçevesinden dışarıya çıkamamış milletlerin önemli bir çoğunluğu için bu tür diziler âdeta bilgi kaynağı olarak görülmektedir. Hâl böyle olunca da toplum içindeki tarih kargaşasını önlemek mümkün olamamaktadır.
Eğer ki senaristler, yapımcılar yahut yönetmenler bunları "Bir belgesel değildir. Lâkin gerçek hayatlardan ve isimlerden ilham alınmıştır" şeklinde lanse ediyorlar ise o takdirde bir virgülden çok daha fazlasına ihtiyacımız var demektir. Zira bir dizinin, filmin yahut belgeselin bugünkü dünyada yalnızca belli sınırlar içinde kalmayarak neredeyse tüm dünyaya çoğu kere aynı anda ulaştığını göz önüne aldığımızda ne denli büyük bir hassasiyet içinde olunması gerektiği herkesçe takdir edilecektir.
Mesela 46 senelik hükümdarlık devrine erişmiş olan bir padişahın, "doğru ve akademik tarih bilgisi"ne sahip olmayan büyük bir kitle tarafından "Efendim, padişahın haremde yaşacacak, gününü gün edecek vakti mi olmuş? Adam seferden sefere koşmuş." gibi söylemlerine rağmen bahsi geçen padişahın sadece 13 seferi olduğu, devrin şartları gereğince her seferin en fazla bir sene sürdüğü göz önüne alındığında (hadi bazı okuyucularımızı kırmayalım olmaz ya hepsi iki sene sürmüş olsun :) geriye kalan seneleri ne şekilde açıklamak mümkündür?
Bununla birlikte bir padişahın sefere çıkmaması demek onun günlerini haremde geçirdiği mânâsına da gelememektedir. Avlar, ziyaretler, denetimler gibi pek çok nokta bir hükümdarın saltanatının çoğu kere olmazsa olmazlarındandır.
Yine elimizde yeterli kayıtların olduğu tarihi bir şahsiyeti yahut hadiseyi nasıl ki doğruya en yakın şekilde anlatmak mecburiyetimiz var ise kayıtların mevcut olmadığı bazı devirlere ait çalışmalarda da fazla hayale dalmak, ihmalkârlığın ve umursamazlığın aynı derecesine erişmek demektir. Tarih önünde zararları birbirine eşittir. :(