Yaygın hikaye şöyledir ki Dumlupınar Denizaltısı 4 Nisan 1953'te İsveç bandıralı Nabulavşi ile çarpıştıktan sonra batar. Denizaltıda mahsur kalan denizciler bir telefon şamandırasını suyun üstüne fırlatırlar ve kurtarma ekibi ile bağlantı kurarlar hemen aşağıya fazla konuşmamaları şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri, havayı idareli kullanmaları ile ilgili bir uyarıda bulunulur. Daha sonra da kurtarma çalışmaları sonuç vermeyince yine aşağıdakilere vahim durum şöyle anlatılır: "Sigara içebilir, şarkı türkü söyleyebilirsiniz". Sonra da türkü başlar. Bu bilinen hikaye.
Gerçek hikaye ise şöyle: (Bu gerçek hikayedeki kahramanlarımızın ismini hikayeyi bizzat kahramanların yakınlarından dinleyen Sunay Akın onlar isim vermesini istemediği için isim vermeden anlatmıştır) Bu hikaye Gelibolu'lu bir deniz subayı öğrencisi ve Gelibolu'lu bir kızın aşkının hikayesidir. Bu genç Bahriyeli okulundan mezun olur ve mezun olduğu gün sevgilisi ile buluşmak için söz verdiği yere gitmek için yola koyulur. Buluşma yerine kız çoktan gelmiştir. Kız sevgilisi ile buluşacağı için çok mutludur. Bahriyeli buluşma yerine gelir sevgilisi ile buluşur. Kız çok mutludur ama oğlanda bi durgunluk vardır. Kız ne olduğunu sorar, oğlan mezun olduğu için artık görevlere gideceğini ve belki de aylarca görüşemeyeceklerini söyler. Kız korkar, içinden 'Acaba benden ayrılmak mı istiyor'diye geçirir. Ve olsun ben beklerim der. Oğlan bu sözlere sevinir. Ve yanında getirdiği bir kutuyu kıza verir.K ız sorar 'Nedir bu?'. 'Aç!'der oğlan. Kız açar kutudan kalın bir el kitabı, bir de el feneri çıkar. Kız anlam veremez, nedir bu diye sorar. Oğlan bu kitap mors alfabesidir. Bunu oku öğren ben boğazdan geçerken bana söylemek istedini böyle anlatırsın der. Ben boğazdan ne zaman geçeceğimi sana telefonla bildiririm der. Ve oğlan göreve çıkar.

O gece Gelibolu deniz altının dev projektörü ile bir aydınlanır, bir söner, bir aydınlanır, bir söner, uzaylılar geldi sanar halk.
"O elindeki fenerle olmaz, geç denizaltının projektörüne..."Bu iki aşığın hikayesi askerler arasında efsane gibi yayılır ama kimse o kız kimdir oğlan kimdir bilmez. Oğlan yine göreve gider. Boğazdan geçmelerine bir hafta kala yine haber yollar şu gün gece şu saatte boğazdan bi deniz altı konvoyu geçecek ben konvoydaki ilk denizaltıdayım yani ilk gördüğün deniz altıda ben olacağım ona göre şaşırma der. O gün gelir, kız beklemeye başlar yine penceresinde. O gün takvimler 4 Nisan 1953'ü göstermektedir. Oğlanın da içinde bulunduğu Dumlupınar deniz altısı İsveç bandıralı Nabuland (Nabulavşi) ile Gelibolu açıklarında çarpışır. Ve batar yani kıza daha görünmeden denizin derinliklerine gider. Konvoydaki Bahri KURT komutasındaki ikinci deniz altı ise olanlardan habersiz rotasında ilerlemektedir. Gelibolu önlerine gelir. Tabi kız ilk bu denizaltıyı gördüğü için başlar yazmaya 'seni çok seviyorum'. Erler mesajı okur o kulaktan kulağa duydukları efsanenin doğru olduğunu anlarlar ve doğruymuş doğruymuş fısıltıları arasında erlerden biri Bahri Kurt'a haber verir. Kurt güverteye gelir ve kızın mesajını görür. Erler sorar 'Efendim napalım'. Kurt düşünür 'Bu kız heralde denizaltıları şaşırdı çünkü sevdiği bu gemide deĞil olsaydı gelirdi'. Ere 'Şimdi bu kız sevdiğinden mesaj alamazsa uyuyamaz biz bi cevap yazalım.' der ve geçer projektörün başına başlar yazmaya 'ben de seni'. Kız karşı mesajı görür ve rahatla yatağına döner.

Aşk İlişkileri
Yeni Yıl
Gündem
Kahve & Keyif
Güzellik & Bakım
Alışveriş & Hediyeler
Kızlar Bir Adım Öne
Tatil & Seyahat
Arabalar
Astroloji & Burçlar
Eğitim & Kariyer
Gamer
Moda & Stil
Spor
Evcil Hayvanlar
Müzik & Etkinlik
Kültür & Sanat
Para & Ekonomi
Magazin
Diziler & Filmler
Cilt Bakım
Kişilik & Karakter
Saç Bakım
Çocuk & Ebeveyn
Yeme & İçme
İnternet & Teknoloji
Ev & Yaşam
Özel Günler & Hijyen
Cinsel Yaşam
Aile & Toplum
Diyet & Beslenme
Sağlık
Diğer
En İyi Cevaplar