Türk olmaktan bir kez daha gurur duyacağımız zamanı bugün yaşıyoruz. Türk tarihine altın harflerle yazılan bir zaferin 102'nci yılını kutlamaktayız. Gerçekten bu paylaşımı yazarken bile o kadar duyguluyum ki sizlere aktarmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.
Parçalanmakta olan bir devlet sonuna kadar direniyordu
Osmanlı Devleti günden güne erimekteydi. Balkan Savaşlarından sonra I.Dünya Savaşı'na katılmıştı. Önce Avrupa'daki belli başlı devletler arasında başlayan savaş, zamanla tüm dünyaya yayılmıştı. Sömürgecilik yarışı yüzünden ülkeler adeta birbirine girmişti.
Osmanlı Devleti de o dönem Almanya'nın yanında savaşa katılmıştır. Almanya'nın bloğu "ittifak" olarak adlandırılıyordu. Kendisinin sömürge amacı olmasa da belli başlı nedenlerden dolayı bu yolu tercih etmişti.
İngiltere, Fransa ve Rusya da "itilaf" devletlerinin başında geliyordu. Savaş geniş alana yayıldıkça birçok cephe açıldı, ölenlerin sayısı arttı. Osmanlı Devleti de kayba uğramaya devam ediyordu. Ancak Çanakkale Cephesi'ndeki gösterdiği başarı karşısında tüm dünya neye uğradığını şaşırmıştı.
Peki neden bu cephe açılmıştı?
Rusya iç karışıklık yaşamaktaydı. Ülkedeki çarlık rejimi ekonomik olarak büyük bir tehdit altındaydı. Bolşevikler yönetimi ele geçirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Dolayısıyla İtilaf Devletleri müttefiklerini yalnız bırakmak istemeyip ona yardım etmek istemişlerdi. Bunun da en kolay yolu Çanakkale Boğazı'nı geçmekti.
İtilaf Devletleri ayrıca İstanbul'u da ele geçirerek Osmanlı Devleti'ni saf dışı bırakmayı da amaçlamışlardı. Dönemin İngiltere Deniz Kuvvetleri Bakanı Churchill bu cephenin açılmasını çok istemişti. Çünkü düşmanı bitirmek için yeni bir cephe açmak, bunu da Osmanlı Devleti'ne doğrudan saldırarak yapmanın kendileri açısından büyük bir kazanç olacağını düşünüyordu.
Tarih 19 Şubat 1915... Denizden harekat başlamıştı
İtilaf Devletleri amaçlarına ulaşmak için önce denizden hareket etmeye karar verdi. Donanmasına da oldukça güveniyordu. Fransa ve İngiltere'nin güçlerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştu. Osmanlı bataryalarına saldırıp sonuç almak istiyorlardı fakat 1 ay boyunca tüm çabalarına rağmen sonuç alamadılar.
Nusret Mayın Gemisi'nin de savaşın kazanılmasında büyük bir rolü olmuştu. Zaferden 10 gün önce mayınları döşenmiş ve düşman ittifaka geçtiği anda patlamalara maruz kalmıştı.
Jeopolitik konumu bakımından boğazlar son derece önemliydi. Yalnızca önemli denizleri birbirine bağlamıyordu. Aynı zamanda Atlas ve Hint Okyanusu gibi yerleri de birleştiriyordu. Bu bakımdan tarih boyunca Çanakkale ve İstanbul Boğazı diplomaside daima önemli boyut kazanmıştır.
Ama bu yenilgi hızlarını kesmemişti
18 Mart'ta mağlup oldular fakat amaçlarından vazgeçmediler. Gelibolu Yarımadası'nı ele geçirerek işi bitirmek istiyorlardı. 25 Nisan 1915 tarihinde Arıburnu ve Seddülbahir bölgelerinden askeri çıkarma yaptı. Düşmanlar hızla ilerleyip Türk kuvvetlerini yenilgiye uğratıyorlardı. O sırada cephanesi tükendiği için düşman kuvvetleri tarafından takip edilen askeri bölüğü ile karşılaştı.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile Türk askerleri arasında geçen dönüm noktası niteliğindeki olayı Atatürk bizzat kendisi şu şekilde anlatıyor:
- Niçin kaçıyorsunuz? dedim.
- Efendim düşman…
- Nerede düşman?
- İşte… diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşman bana, benim askerlerimden de yakın. Düşman bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek kötü duruma düşecek. O zaman bir mantıkla mıdır, yoksa bir iç güdü ile mi, bilmiyorum, kaçan erlere:
- Düşmandan kaçılmaz, dedim.
- Cephanemiz kalmadı, dediler.
- Cephanemiz yoksa süngümüz var, dedim ve bağırarak:
- Süngü tak, dedim. Yere yatırdım. Erler yere yatınca düşman da yere yattı.
Kazandığım an, bu andır. Düşman ne yapacağına karar verinceye kadar 57. Alay da Conkbayırı’na yetişti.
Daha sonra 19. Tümenin öteki alaylarını da emrine alan Mustafa Kemal, düşmana karşı daha etkili bir taarruz başlattı. Kocaçimen platosunun düşmanın eline geçmesi önlendi ve Çanakkale savunmasının temeli atıldı.
Mustafa Kemal, o gün Arıburnu kuvvetleri komutanı olarak verdiği emirde şöyle diyordu:"Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zamanda yerimizi başka kuvvetler alabilir."
Nitekim düşman ordusu 9 Ocak 1916'da yerleştikleri bölgelerden tamamen çekilmişlerdir. Dünya Atatürk gibi bir dünya liderini o zaman tanımaya başlamış, onun liderlik vasfı savaşın kazanılmasında önemli bir rol oynamıştı.
Askerlerimizin yemek listesi ibretlikti
Şu tabloya bakıp da üzülmek elde değil. Biz şu anda her şeyi yiyip içerken askerlerimiz o dönemin koşullarında çok zor şartlarda bu ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Hatta dikkat ettiyseniz ekmeğin miktarı bile belli bir süreden sonra azaltılıyor. Öğle yemeği diye de bir şey yok. Koca bir günü neredeyse hoşaf ve ekmekle geçiren askerlerimiz, bu koşullara rağmen kanlarının son damlasına kadar savaşmışlardır.
Onlar adam gibi adamlar. Hepsiyle gurur duyuyoruz!
Bizlere güzel bir ülke emanet ettiler. Çoğu çocuk yaşta şehit oldular. Vatanlarını korumak adına ellerinden geleni yaptılar. Bizler rahatça nefes alalım diye ölümü göze aldılar. Onların hakkını ne yaparsak yapalım ödeyemeyiz. Ancak biz eğer ülkemize, vatanımıza ve milletimize faydalı birer insan olursak onların emanetine sahip çıkmış oluruz. Ruhları şad, toprakları bol ve mekanları cennet olsun. Allah hepsinden razı olsun.
Bir gün kısmet olursa Çanakkale Şehitler Anıtı'na mutlaka gideceğim. Milli duyguları içinde yoğun bir şekilde barındıran her insanın mutlaka gitmesi gereken bir yer. Zafer bayramımız bir kez daha kutlu olsun!
Okuduğunuz için teşekkürler.
Sevgilerimle...
En İyi Cevaplar