Kaplan Yemi Olmamak: Daeho / The Tiger

Karantina günlerinin boğucu havasını ciğerlerinde hissedenler merhaba!

Bir bence yazmayalı uzun zaman oldu diye anımsıyorum. Hem biraz arayı kapatmak hem de dün akşam ve bugün tekrar izlediğim hoş bir Güney Kore sineması büyüsünü sizlerle paylaşmak için bu benceyi yazmaya karar verdim. Hazırsanız başlayalım!

Kaplan Yemi Olmamak: Daeho / The Tiger

Gündemin havasından dağ havasına çıkmak.

Ne olup bittiğini hepimiz biliyoruz. Bilmeyen, duymayan ve görmeyen de kalmadı zira. 2020 malum felaketler silsilesi ile başladı ve bu başlangıç sonsuz bir domino taşı etkisi misali hız kesmeden ilerliyor. İmkanı olan ve fırsat yakalayan insanlar artık evlerinde. Tabii, bu karantina sürecinde kişiler kendi planlarını da bir bir hayata geçiriyor. İşte bu planlardan belkide en yapılabilir ve bilineni "evde film izlemek" aktivitesi! Uzun uzun listelenen, arkadaşlardan tavsiyelerle biriktirilen envai çeşit filmi izlemek için artık herkesin fazlasıyla boş vakti bulunuyor. Bu bence, o listenin içine girmesi gereken bir filmi barındırıyor. Kendinizi vererek izlerseniz, filmin içine girebilir ve hatta dağ havası bile alabilirsiniz.

Kaplan Yemi Olmamak: Daeho / The Tiger

Kaplan yemi olmamak!

Daeho ya da diğer adıyla The Tiger, Güney Kore'nin geçmişine dönük bir tarihi gerçeği barındırıyor. Japonya işgali altındaki ülke zaten varını yoğunu vermişken, sıra Joseon Kaplanlarına gelmiştir.

Burada bir parantez açıp Joseon Kaplanlarının önemine değinmek istiyorum.

Kaplan Yemi Olmamak: Daeho / The Tiger

Joseon Krallığı döneminde kaplanlar hem mitolojik hem de dinsel açıdan saygı duyulan bir hayvan statüsündeymiş. Ancak, insanların giderek kaplan yemi olmaya başladığı bir zaman dilimi içinde kral bu korkutucu avcıların öldürülmesi için kaplan avcılığını yaygınlaştırıp, çeşitli ödüllerle birlikte özendirerek çoğaltmış. Halk, bir zamanlar taptıkları ve saygı duydukları bu muhteşem hayvanları artık gözünü kırpmadan öldürmeye başlar. İşgal yıllarında ise Japonya, kaplanlara ev sahipliği yapmadığı için G. Kore'nin ünlü Joseon Kaplanlarına göz diker. Planlı avlanma taktikleri ile muazzam yaratıkların nesli tüketilir. Çünkü, G. Kore'den dönen herhangi bir komutan yanında kaplan kürkü getirdiğinde saygı duyulurmuş. Tabi, bazıları da bu kıymetli hediyeyi İmparatorluğa ve yakın çevresine hediye etmekten haz alırmış.

Parantezi kapattığımız an işte filmin su üstündeki görünen yüzü karşımıza çıkıyor. Koreli bir genç komutan, giriş sahnesinin ardından odadaki içi doldurulmuş kaplanlar arasında rütbece kendinden büyük generali için bir kaplan yakalamayı ister. Hedefindeki kaplan ise Dağın Efendisi lakaplı yaklaşık 400 kiloluk et, kas ve pençelerden ibaret bir ölüm makinesidir. Kore halkının saygı duyduğu ama aynı zamanda korktuğu bu kaplanın av sürecini izleriz.

Herkes avcı olabilir ama herkes kaplan avlayamaz.

Filmin ilk yarısında hikayenin tarihsel yönüne göre bir yol izleniyor. Generalin baskı yaptığı Kore doğumlu genç komutan ise üstünde oluşan baskı altında ezilmemek için yörenin kaplan avcıları ile çalışıyor. Ama zamanın en ünlü avcısı kişisel bir sebepten ötürü ekipte yer almak istemez. İşte, hikayenin asıl öz kısmı bu avcıya dayanmaktadır. Yani, Oldboy efsanesi ile tanıdığım ve o günden beridir oyunculuğunu çok beğendiğim Min - Sik Choi'nin canlandırdığı Chun Man - Duk karakterinin çevresinde gelişir olaylar.

Kaplan Yemi Olmamak: Daeho / The Tiger

Hikayenin en iyi kaplan avcısı hatta Güney Kore'nin en iyisi olarak bilinen Chun, oğlu Suk-Yi ile dağ evinde yaşar. Kendisine verilen tekliflerle ya da ısrarlar ile ilgilenmeyen Chun için önemli olan tek şey oğlu ile bir arada yaşamaktır. Ama her şey planladığı gibi gitmez.

Olay kaplan!

Daeho, doğa ve insan arasındaki mücadeleyi sevenler için güzel bir film. Tabi, burada mücadele kavramının altını pençeleriyle çizen şey kaplanın kendisi. Hikayede her karakterin kendince sebeplerle peşinden koştuğu ve avlamaya çalıştığı yaşlı ama ölümcül Dağın Efendisi filmde kilit rol oynuyor.

Kaplan Yemi Olmamak: Daeho / The Tiger

Eşsiz bir karizma ve güç sembolü olan bu hayvan, tüm filmin merkezinde yer alıyor. Kısacası her şey onun için. Çünkü, olay Kaplan zaten!

Oyunculuk ve inandırıcılık arasındaki çizgi.

Güney Kore sineması benim uzun süredir takip edip, beğeni ile izlediğim nice yapıma ev sahipliği yapmaktadır. Öyle ki, geçtiğimiz Oscar ödülünü de bilindiği üzere Parazit filmi aldı. Bu bile aslında G.Kore sinemasının nasıl etkili yapımlar ve oyunculuklar sunduğunun kanıtıdır.

Kaplan Yemi Olmamak: Daeho / The Tiger

Bu kanıta ilişkin çok iyi sergilemeler de (kendi fikrimi söylüyorum) film içinde fazlasıyla var. Hem her oyuncunun kendi çapında performansı, hem kurgunun iyi işlenişi hem de artık olmazsa olmaz bilgisayar efektlerinin etkin kullanılması ile Daeho övgüyü hak ediyor.

Sıkılmazsan sürpriz var!

Film bazıları için durağan gelebilir. Elbette bu göreceli bir şey. Benim beğendiğimi, herkes beğenecek diye bir kaide yok. Olamaz da zaten. Ama bu filmde kurgusal karakterlerin ve olayların yanı sıra kendi hayatımıza da ilişkin pek çok şey var. Bunların en başında da doğa ve onun canlıları ile aramızda geçen savaş. Kaplan ve Chun arasındaki bağ da filmi sıkılmadan izleyecekler için ikinci yarının arasında serpilmiş. Sahneler arasında "aa demek bu yüzden" tepkisini ister istemez dile getiriyor insan.

Filmin cast ekibine ilişkin detaya girmek istemiyorum. Zaten çok yazasım da yok. Atıştırmalık bir yazma hevesine girdim ve şimdi çıkacağım. İki saat süren filmi sabırla ve olumlu düşüncelerle izlemeye karar verirseniz final sahnesinin duygusallığı kalbinize işleyecektir.

Bu arada kaplanın bilgisayar efektleri bence yeterince gerçekçi. The Walking Dead izleyenler farkı anlayacaktır.

Neyse, şimdiden iyi seyirler dilerim.

Hoşça kalın...

Kaplan Yemi Olmamak: Daeho / The Tiger
Cevapla