Kapıyı çalarak girdi içeri. Sekreter karşıladı O'nu. Daha önce randevu aldığı avukatı ile görüşmeye gelmişti. Oldukça gergin ve sinirli bir hali vardı bekleme salonunda otururken. Önündeki gazeteye uzanmaya çalıştı önce. Sonra hafifçe başını kaldırdı. Tam karşısında oturan kadına takıldı gözleri. O da kendisi gibi gergin görünüyordu. Kadının bakışlarını yakalamasıyla birlikte, biraz da zoraki bir gülümseme ile göz ucuyla ve hafif bir baş hareketiyle selamlaştılar. Ofisin kapısı açılıp, içerideki müvekkilini uğurlayan avukatı gördüklerinde, bütün gözler o yöne çevrildi istemsiz. Avukat, önce kadına baktı. Ardından, "Buyurun Selin Hanım" diyerek ofisine davet etti. Adam, bir süre daha bekleyeceğini anlayarak eline aldığı gazeteye göz atmaya başladı. Yaklaşık onbeş dakika sonra ofis kapısı tekrar açıldı. Selin Hanım da uğurlandı. Avukat, "Osmancığım hoş geldin. Beklettik seni kusura bakma. Hadi gel." diyerek adamı aldı içeri. Adam biraz daha gerilmiş hissediyordu masanın önündeki koltuğa oturduğunda kendini. "Hayırdır." dedi avukat. "Ne bu surat. Çok moralsiz görünüyorsun." Osman kaldırdı başını, avukata dönerek;
- Boşanmak İstiyorum. - Neden? - Görevini yerine getirmiyor. - Nasıl yani? Sorumluluk mu üstlenmiyor? - Yok, öyle değil. - Nasıl o zaman Osman? Evine mi bakmıyor? - Yok yok, öyle de değil. - Yemek mi yapmıyor, ütü mü yapmıyor? Ne yapmıyor? - Arkasını dönüp uyuyor. - İyi ya. Uyusun. Ne var bunda? - Kadınlık vazifesini yerine getirmiyor.
Avukat, Osman'ı çok iyi anlamış, dik oturduğu koltuğunda şöyle geriye doğru yaslanarak ve alaycı bir şekilde tebessüm ederek;
- Senden önce çıkan kadına dikkat etmiş miydin? - Evet, gördüm. Güzel kadındı. - O'nun da kocası görevlerini yerine getirmiyormuş. - Para getirmiyor muymuş evine? Çalışmıyor muymuş? Öte beri almıyor muymuş? - Yok Osman yok. O'nun kocası da arkasını dönüp uyuyormuş. - Adam yorulmuştur çalışmaktan. Uyusun işte. Ne var? - Yok Osman yok. Öyle değil. O'nun kocası da erkeklik vazifesini yerine getirmiyormuş.
Kıssadan hisse, yatakta yani asıl vazife.
Bizim Osman'ın hikayesi böyle başladı. Devamı mı? Reklam olmasın diye söylemiyorum. Kitabımda saklı. Elbette asıl meselemiz Osman'ın hikayesinden çok, kadın ve erkeği yatakta vazifelendirmek. Günümüzde halen geçerli olup olmadığını araştırmadan başladım yazmaya ama, yasal düzenlemelerimizde en büyük kirliliğimizdi bana göre bu mesele. Sevişmeyi görev adletmek. Bu görevi yerine getirmiyor diye tek celsede boşayabilme hakkı tanımak. Tüm değer yargılarını, duyguları, sevgileri, aile olma kavramlarını, yaşamı paylaşabilme çabalarını, verilen emekleri, harcanan zamanları hiçe sayarak, yatak odasının kapısından dışarı atmak tüm duyguları. Neden? Sevişmiyor diye. Yani, eşinin seninle sevişmek zorunluluğu var. Seni boşaltmak. Bu nedenle mi evleniyoruz. Gerçekten asıl neden buysa, asıl derdimiz hayvanlar gibi çiftleşmekse, yazık ki ne yazık. Gerçekten yazık bize.
Adil davranamayan adaleti "haklı" adletmek?
Adaletten söz ediyoruz. Bir kadının erkeği ile, ya da bir erkeğin kadını ile -lütfen dikkat- her istediğinde çiftleşmek zorunluluğunu hak gören, maddelerle, bendlerle yasalaştıran, bu yasaya görev ve sorumluluk tanımlaması getiren, evli çiftlerden birinin diğerini sırf bu nedenle haklı göstererek, tek celsede boşama imkanı sunan bir adaletten. İnsan hak ve hürriyetleri konusunda bu kadar tutarlı olamayan, bu denli yaptırım uygulayamayan bir adaletin neresi adil hiç aklım almıyor. Kaldı ki, her gün önümüze çıkan taciz ve tecavüzlere bu denli duyarlı olamayıp, neredeyse mağduru cezalandırabilecek arayışlar içine girebilen bir sistemin, "kocam benimle yatmıyor, beni becermek istemiyor" ya da "karım arkasını dönüp uyuyor, altıma yatmıyor" savını haklı görmesi, akıllara durgunluk verecek bir çelişki değil mi sizce de? Ya bunu gerekçe göstererek boşanmayı istemek, bir yuvayı dağıtmak. Seks güdülerimizi kontrol edemeyecek kadar zayıf insanlar mıyız?
Hangi görev, ne sorumluluğu?
Evliliği, hayatını adamak, yaşamı tüm güzellikleriyle de, en b*ktan haliyle de paylaşmak, renklerinden ortak zevkler çıkarıp keyiflendirmek, acılarını omuz omuza yüklenip en az hasarla üstesinden gelmeye çalışmak, BEN'leri BİZ yapabilmek şeklinde niteleyenlerden biri olarak, görev ve sorumluluk anlayışının içine yatak odasını dahil etmemi kimse bekleyemez benden. Kaldı ki, eşler birbirlerini sürekli arzulamak zorunda değillerdir. Her hangi bir nedenle, her hangi bir psikolojiyle bu gece ya da birden çok gece, sevişmek istemeyebilirsiniz. Ya da ne bileyim, sağlık sorunlarınız vardır. Bir kadın, birleşmede acı çekiyor olabilir. Ya da bir erkek yeterince erekte olamayabilir. Unutmamak gerek ki, sağlıklı bir sevişme, ancak sağlıklı bir psikoloji ile mümkündür. Bütün bunlar, sizinle sevişmek istemiyor sizi sevmiyor, başka birini arzuluyor anlamına gelmediği gibi, ona görev ve sorumluluk da yüklemez. Tam aksine, evlilik çatısı altında hayatını birleştirmeye karar verdiysen, asıl sorumluluğun ve görevin, o çatıyı daha da güçlendirmek adına yapacağın şeylerdir. Gerektiğinde göstereceğin fedakarlıklardır.
Arzuyla sevişmek de varsa aşkın içinde, ki var. Çiftlerden sadece birinin orgazm olabilmesi için sevişmek, o aşkın içinde yayılan bir virüsten farklı değildir. Birini mutlu edebilirken, diğerine zulüm gelebilir.
Sadece bu nedenle bile, asıl görev ve sorumluluklarınızdan biri de, cinsel hayatınızı sağlıklı hale getirmeye çalışmaktır. Sorun değil, çözüm bulmaya çalışmak. En etkili çözüm, kuşkusuz konuşmaktır. Hayatınızın diğer alanlarında, üşenmeden, yılmadan çabalayarak bulduğunuz renkleri, yakaladığınız başarıları, cinsel yaşamınız için de arayabilirsiniz. Bu sizi eksik kılmaz. Bu sizi utandırmaz. Hele yüz kızartıcı suçlardan birini işlemiş hiç olmazsınız. Anlıyorsunuz değil mi? Sözüne ettiğimiz şey, eşinizin zevklerini de keşfetmek. Sağlık ya da psikolojik bir sorunsa, tıbbi veya psikiyatrik destek almak.
Asıl görevimiz O'nu mutlu etmekse, O'nun nasıl mutlu olacağını öğrenmektir sorumluluğumuz.
Diyorum ve daha fazla uzatmıyorum.
Ha, Şu yazdıklarımı beyinleriyle değil de, başka yerleriyle okuyanlar, benim cinsel sağlığım konusunda soru işaretleriyle boğuşuyor, hatta kendilerine göre kesin sonuçlar çıkarıyor olabilirler. Fantezi dünyaları çok geniş olup, cinsel mutluluğun üçüncü, dördüncü şahıslarda, hatta gruplarda olduğunu düşünebilirler. Biliyor musunuz :) Umurumda değilsiniz. :)
İlişkiler gittikçe hayvanlaşmaya başladığından beri gerçek aşk diye bir şey de kalmadı. Evlilik bile sadece cinsellik için istenmeye başlandı. Nerede o saf gerçek aşklar? Nerede 'Ah kıyamam sana'lar?
Ama tabi bir nesil kızlarını 'Kocanı elinde tutmak istiyorsan onun o***pusu olacaksın' diye yetiştirirse şaşmamak gerek. Maalesef böyle yetişen nesle son darbeyi de medya vurmuş durumda.
Yalnız değilsiniz, cinselliği hayatının odak noktası haline getirip de kalkıp bana aşkı anlatmaya çalışanlar benim de umrumda değil. Onlar küçük beyinleri ile kumda oynayadursun biz neyin ne olduğunu görecek kadar akıllıyız.
Güzel bir mizansen, yine harika bir anlatım, yine alınacak bir ders. Anlayana. :) Emeğine sağlık.
Sizi tutabilene aşk olsun. Koşmaya da koşturmaya da doyamıyorsunuz. :) Cinselliği hayatın odak noktasına koymayanlardan biri ile tanışmış olmak, bu konuda yalnız olmadığımı ve paylaşacak çok güzel şeylerin olduğunu hissettirmeniz, sizi benim dünyamda özel bir yere koydu. Görüşlerinize ve katkılarınıza teşekkür ederim. :)
Kitabınız çıktığında, okumak isterim. Bir arkadaşım, karısı rahatsız olduğu için, mastürbasyon yapan bir kocası olan bir çiftin varlığından söz etmişti.
Son zamanlarda, evliliğin toplum dayatması olduğunu düşünsem de, bir evlilik olacaksa; böyle olmalı. İyi günde, kötü günde, çiftler birbirinin yanında olmalı. Her durum gibi, cinsellik de buna dahil.
Size mesele uzun da kısa bir özet geçeyim. Normalde özel hayatımı kimseyle konuşmam. Ama burada bu konu açılmış birde olayı bire bir yaşayan insandan dinleyin istedim. Peşin hükümler verilmiş. Ben asla ama asla cinselliği evlilikte birinci sıraya alan bir insan değilim. Ama insanlar insanları öğle bir duruma sokuyorki sizin bakış acinizla yaşayan insanların bakış açısı çok farklı oluyor duruma. Birinci evliliğimi yapmıştım. Evlendigimiz dönemde daha önceden cinsel bir birliktelik yasamamistik. Normal olanı bu derim hep. Konu zaten ilk evliligimle alakalı bir konuda değil. İlk eşim vajinusmus hastası olduğunu anlamamiz çokta uzun sürmedi. Uzun suren bir tedavi suresi sonunda bir kız çocuğu sahibi olduk. Allahım herkese nasip etsin. Çocuk tadı sevgisi çok ayrı birşey. Eşim rahatsız olduğundan dolayı cinsellik olayı doğal olarak yetersizdi. Ama allahın verdiği hastalık diyerek eşimi aldatmayi aklımın ucundan bile gecirmedim yapmadım. Kendi kendime enpati yaparım sorunlar karşısında. Ya bende bir sorun olsaydı eşimin bana aynı şeyi yapması beni nasıl bir psikolojik çöküntüye sokardı onu düşündüm hep yapmadım. Halbuki çok sağlıklı ve cinsel yönden aşırı istekli bir insanim ve kendimi frenledim. Araya yıllar girdi. Ve biz başka sebeplerden dolayı ayrılmak zorunda kaldık. Ama bu sorunun eşimin rahatsızlığı ile hiçbir alakası yoktu. Boşanma sürecinden sonra ben evlilik kurumuna olan inancimi yitirdim. Evlilik fikrini kafamdan çıkardım. Günü birlik denilen kısa sureli ilişkiler yaşamaya başladım. Kısa sureli derken kesinlikle eskort ya da parayla yapılan ilişkiler değil o tür ilişkilerden de nefret ederim. Asla işim olmadı. Boşanma sürecinden altı yıl sonra bir insanla tanıştım. Ve evlilik öncesi cinsel birliktelik yaşıyorduk. Bayada aktif bir cinsellik hemde. Bunun yanında insan olarakta doğru insan izlenimi veriyordu. Geçen onca yıldan sonra yeniden evlilik düşündürdü bana. Ki bu düşünce hayatımda dediğim ilk keşke oldu. Evlendim. Hayatıma bir düzen koyayim dedim.
Peki ne oldu biliyormusun. O insan doğru insan dediğim yıllar sonra evlilik fikrini bana hissettiren insan evlendigimiz gün bana şunu dedi. Ya şunlar şunlar benim istediğim gibi olacak ya da sana mutluluk yüzü gostermem. Bir insanin bir insana bunu demesi hemde size hayatını adayıp ( tek taraflı demiyorum benim gözünde iki tarafta evlilikte birbirlerine hayatını adar ) seninle omur geçirmek isteyen insana böyle dayatmalar koymak ne kadar doğruydu siz dusunun. Dayatmalar olduğu zaman yapacağım şeyde olsa yapmam. Ki bunlar evlilik öncesi konuşulmuş konular ise anlaşılmış konular ise hiç yapmam. Kendisinin gözünde mutluluk kavramı sadece yatak odasından cinsellikten ibaretmis. Önce yataklarimizi ayirdik. Sonra çok hızlı bir soğuma sureci. Ve iki üç ayda gelen bir ayrılık. Yani diyeceğim o ki kadınlar bunu bir silah olarak kullanıp, bununla birşeyler elde edeceklerini düşündüğü surece bu kesinlikle bir vazife olarak kalmaya mahkumdur.
Sonuçta ben dayatmalar karşısında yine ayrılık yaşadım. Bana mutluluk yüzü gostermem dediği şey cinsellikten ibaretti. Ve kadın olarak vazifelerini yerine getirmeyerek sadece bu değil diğer vazifeleride beni kendisinden soğuttu. Halbuki benim istediğim sadece beni dusundugunu bilecegim bir insan ve eve geldiğimde stresli iş ortamının yükünü bir tebessüm ile bir hoşgeldin ile bir sarılma ile alacak bir insandı olmadı. Cinsellikte tabiki bunların arasındaki bir şıktı.
Öncelikle teşekkür ederim bu özel durumu paylaştığınız ve ilgi gösterdiğiniz için. Ama bakın ilk evliliğinizda böyle bir görevlendirme yoktu. Boşanma nedeniniz başkaydı. Çünkü ikinizinde cinsel odaklı bir yaşam anlayışı yoktu. Önceliğiniz hep başka şeylerdi. Siz sağlıklı bir bireyken, evliliği sadece yatak odası olarak gören ve hayatının merkezinde seks olan bir kadın baştan beri sizin kafa yapınızda biri değilmiş. Ve gördünüz mü ben haklı çıktım. Siz vazife olarak görmediğiniz için gittiniz. O vazife olarak gördüğü için belki de hayatındaki en değerli varlığı kaybetti. Kazanan sizsiniz. İzninizle sizi tebrik etmek istiyorum. Ve tekrar teşekkür ediyorum. Sevgiyle kalın. :)
Yorumunuz için teşekkürler. Ama yine diyorum. O insan gerekli olan şeyi yapmadığı için hatta bunu bir silah olarak kullanmak istediği için bitti. Bir eşin bir eşe tekrar altını çizerek söylüyorum geçerli bir sorun yoksa hastalık o günkü yorgunluk vs. Ben istemiyorum diyerek cinsellik yasatmamasi sonucu tartışmalara yol açacak çiftlerin birbirinden soğumasına neden olacak bir durumdur. Kim eşinin sevdiği insanın bedenini bedeninde hissetmek istemez normal şartlarda. Esenliklerle kalın...
Valla ne yalan söyliyim pek katılmadım. Sadece Türkiye'de değil Dünyada bu sistem işliyor. O zaman hadi bakalım en başından düşünelim. Seks bir temel ihtiyaç mı? evet. Şimdi sen saf temiz olarak aşıksın diyelim bir kızla evlendin. Evlenmeden önce kaç defa mastürbasyon yaptın sayısını biliyor musun ezberinde mi? hiç sanmıyorum. Demek ki her şey masum kalmıyor şimdi sen bana diyeceksin ki o benim kendi işimi kendim görüşüm nasılsa kimse etkilenmiyor. Eee her şey normalken zaten seks kendiliğinden olur. Kız vajinismus olsa bile erkenden tedavi olup kocasının ihtiyacını gidermek zorunda , aynı şey erkek içinde geçerli. Evlilik dediğin nedir biliyor musun? Free seks. Sevgiliyken bir seks teklifi et bakalım bir kız oğlan kıza neler oluyor. O yüzden bırakın bu evlilik aşkı masumlaştırır , güzelleştirir işlerini. Sen zaten o masum aşkını sevgililik döneminde yaşıyorsun. Evliliğin artısı seks , aynı evde yaşama = hayatı paylaşma. Başka bir şey değil yani. Zaten kız senin sorununa çare olamıyorsa ne diye evlendin ki. Sevgili kalsan daha iyi olurdu.
Yaşının gereği seks dürtülerinin tavan yapması sana böyle düşündürüyor olabilir. Kendine göre haklı gerekçelerin olabilir. Ama sırf sen istiyorsun erekte oldun diye, ne eşin ne sevgilin seninle sevişmek zorunda değildir. Bu bir zorunluluk değildir. Elbette bana göre. O zaman ben sana şunu söyleyebilirim. Senin görüşüne göre, araba kullanmayı çok seviyorsun. Kullandığın arabayı kiralamak yerine satın almayı tercih ediyorsun. Arıza yaptığında tamir ettirmek yerine satıp yenisini alıyorsun. Anlattıklarından ben böyle bir sonuca varıyorum. İlgine ve görüşlerine teşekkür ederim. Sevgiyle kal.
Normalde Cinsel Yaşama Görüş yazmam ama Kusura bakmayın ama katılmıyorum Bencenize ben öncelikle severek evlenirsin mutlu olursun ama her insanın cinsel ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı eşiyle zevkli bir şekilde gidermek ister ve eşiyle olmak ister 1 hafta cinsellik olmaz tamam dersin ama 6 ay olmazsa bu işte bir iş vardır. ya eşlerden birisi/ikisi de birbirini aldatıyor ya da kadın ya da erkek hasta, hasta ise tedavi süreci boyunca eşine destek olur onu morallendirir. ama insanında bir cinsellik ihtiyacı vardır bunu gidermek için eşini aldatması yerine eşinden güzelce boşanması ve başka birisi ile yeni bir hayat kurması bence daha iyidir. Ha eşini çok seviyordur ayrılmak istemez öyle insanada saygım sonsuzdur. ama cinsel hayatı olmaz büyük ihtimal ama saygım sonsuzdur genede
Sevgili @Kağannn1 ve sevgili @tutku20 öncelikle ilginize ve görüşlerinize teşekkür ediyorum. Elbette çok haklısınız. Cinsellik aynı zamanda fizyolojik bir ihtiyaçtır. Ancak yazımdaki ana tema bu değil. Benim karşı çıktığım şey, cinsel odaklı evlilikler ya da ilişkiler. Yani ben diyorum ki; evet aşkın içinde sevişmek arzu etmek elbette var. Fakat Bunu bir görev ve sorumluluk adletmek yanlış. Ne yani seks yapmak için mi evleniyoruz. Cinsel sorunların üst seviyede olduğu, çözüm bulunamadığı durumlarda elbette ayrılmak ya da boşanmak tercih meselesidir. Kimseyi böyle bir tercih yaptığı için yargılayamayız. Fakat yine söylüyorum vermek istediğimiz mesaj bu değil. Biz işin görev adledilmesi kısmına karşı duruyoruz. Sevgiyle kalın.
Katılıyorum bir evlilik yalnızca cinsellikten ibaretmiş gibi davranılmamalı ama cinselliğin de evliliğin bir parçası olduğu unutulmamalı. Bu nedenle bir sorun varsa bunu çözecek olan yine o çifttir. Uzun bir süre birlikte olmuyorsa bir çift bence bir nedeni vardır bunun ve bu nedeni bulup çözüme ulaştırmak gerekir. Sorumluluk haline gelmiş bir cinsel yaşamdan duygulardan nasıl bahsedilebilir ki zaten.
Kim ne derse desin cinsellik bir ihtiyaç. Ve siz sanırım aseksüelsiniz, ama duygusal çekim hissediyorsunuz sadece kadınlara karşı, ama cinsel çekim değil. Lütfen kendi adınıza konuşun yok işte bizi hayvanlaştırdı cinsellik falan filan, hiç hoş değil. O sizin kendi görüşünüz. Siz kimseye nasıl yaşayacağını, yaşaması gerektiğini de söyleyemezsiniz.
O eleştirdiğiniz adalet de son derece haklı. Evliliğin temeli zaten cinsel çekimden oluşuyor. Cinsel çekimi eksik olan bir evlilik olsa olsa arkadaşlık, ya da hayat arkadaşlığı olur. O ne ya, cinsellik olmayınca boşanmak çok adaletsizmiş. Hadi canım. Önce başkalarını eleştirmeden insan kendi özeleştirisini yapmalı, fakat birilerine vermiş veriştirmişsiniz. Kimse kimseye katlanmak zorunda değil. Yaşanmışlık arıyorsan arkadaşlıkta da var yaşanmışlık, önemli olan bireylerin hakkının korunması, evlilik kurumunun değil, o toplumla ilgi bir şey, hukuk onunla direkt olarak ilgilenmez. Aynı şeyleri tekrar edip edip durmuşsun açıkçası yazında.
Empati her şeyin ilacıdır. Ve en önemlisi konuşmak. Uzun uzun. Bunun içindir evlilik. Konuşmayınca nasıl hallolsun sorunlar? İkimiz de arkamızı dönüp uyursak, sarılarak uyumak varken... Emeğine sağlık 😊
İşte ne bir kadın, ne de bir erkek seks objesi değildir, bu görüşteki insanların evlenmek istemesinin nedeni de cinsel ihtitaçlarını tatmin etmek değil mi?
Evlilik dediğinin olayı sekstir arkadaş, bir taraf bunu sunmuyorsa öbürü için sorun olabilir, hiçkimse, bakın tekrar söylüyorum hiçkimse karşı tarafı mutlu etmek için onunla evlenmez.
Kimse de eşinin cinsel sorunlarını sahiplenip çözüm aramak, sabretmek zorunda değil, tamam yapsa güzel olur, ama asıl saçmalık insanlara 'Bekleseydin, çözüm arasaydın' diye ötmektir.
Şu evlilik kavramını kafanızda bu kadar büyütmeyin bir zahmet.
Öncelikle ilginize teşekkür ederim. Görüşlerinize saygı da duyuyorum ama katılmam mümkün değil. Siz olaya, "içinde oturacağım eve kira ödemektense, satın alırım daha iyi. Eskidiğinde tadilat yapmak yerine, satarım, gider yenisini alırım" mantığıyla bakıyor gibisiniz. En azından yazdıklarınızdan benim çıkarımım bu yönde. Evliliğe bakış açınız seks ile özdeşiyorsa, söylenecek çok da fazla bir şey kalmıyor aslında. Sevgiyle kalın.
Yav bırak allasen, boş romantizm bunlar, bir insanla niye evlenirsin acaba? Beraber pul koleksiyonu yapmak için mi?
İstediğiniz kadar romantize edin, özellikle bizim ülkede evlenenlerin %90'ı seks hayatının derdinde.
Yakın olamadığın biriyle evli olmanın anlamı yok, kimse de iki gün seks yapamadı diye ayrılmaz, altı ay boyunca seninle sevişmeyen bir eşin varsa, ortada bir sorun vardır.
İlla da herkes 'Ama biz beraber yaşamak için evlendik, biz biriz, hedeyiz, hödöyüz' diye düşünmek zorunda değil.
En etkili çözüm konuşmakmış, acaba konuşunca bir tarafın 'İyi madem' diyip boşanmayı seçebileceği gerçeğii niye aklınıza gelmiyor.
Evlilik kutsal bişey değildir, sıradan bir anlaşmadır insanların bir aile uğruna kendi hayatlarını geri plana itmesini beklemeyin boşuna.
Bu sizin fikriniz. Gereksiz polemiğe girmenin de anlamı yok zaten. Kaldı ki, kaba saba bir uslupla konuşmanız gerekmiyor. Fikirlerinizi saygı çerçevesinde paylaşmanız yeterli. E gençlik de bu halde maalesef. Yapacak çok da bir şey yok.
Resmi dil ile saygılı uslup arasında fark var. İnternet ortamında oluşun, karşında kimse olmadığı anlamına gelmiyor. Sonuç olarak görüş paylaştığın biri var. Aynı fikirde olmaman, onunla dilediğin şekilde konuşma hakkı tanımamalı kimseye. diye düşünüyorum ben. Dilerseniz, nokta koyalım artık. Hoşçakalın.
Hiç birisini okumadımda bu zamanda hangi kadın ya da kız görevini yerine getiriyorki çoğu boş beleş yer içer gezer darılmaca yok klasik kezo ne beklersinki :)
En İyi Cevaplar