Zaman zaman alkol almak farklı bir şeydir. Rakı içmek ise bambaşka. O, tek başına liderdir. Can alır, can verir. Öyle herkesle içilmez. Bir adabı, görgüsü, kültürü vardır. "Ne sen Leyla'sın ne de ben mecnun. Ne sen yorgun ne de ben yorgun. Kederli bir akşam içmişiz sarhoşuz hepsi bu" nidalarının verdiği kederli duygularla oturulan rakı masasında, bünyenin evre evre ilerleyişini adeta yaşayarak okuyacak, belki kendinizi bulacaksınız. Anason kokusunun ve dertli kalbimizin kendini koyu verişine şahit olacak, eğlencenin de, kederinde dibine vuracaksınız.
Dertler derya olmuş ise başlayalım o halde :)
Öncelikle rakı ile ilgili birkaç bilgi vereyim. Rakı içmek gerçekten başka bir alkol almaya benzemez. Bir kültür gerektirir. Evre evre bünyenin değişimini yorumlarken aralarda Aydın Boysan'ın kaleminden birkaç başlıkta bu adap ve kültürden adap dersleri, sözleri de olacak.
1. Evre: Meze seçimi. "Ne vereyim abime" ve başlangıç
Karar verilmiş gayet canlı bir şeklide masaya oturulmuş ve fava mı olsun, haydari mi aşaması ile başlamıştır ilk evre. Hep beraber seçim yapılır. Arada coşularak "Ne vereyim abime" diyen uyanık garsonunda gazıyla "Ver sen hepsinden koy ortaya" denilmiş, "Ben çok içmeyeceğim. 35lik yeter" diyen bir arkadaşın kontrolü ile denge sağlanmıştır. Ve artık her şey hazırdır.
Rakı masasında bazı kurallar:
• Sarhoş olunmaz.
• Masada konuşulan masada kalır. Kayıt, not tutulmaz.
• Fotoğraf çekilmez. Dışarıdan çekene kızılmaz.
2.Evre: "Aman ne iyi ettikte geldik" evresi
Mezeler gelmiş rakıdan bir yudum alınmış ve derin konulara henüz girilmemiş yüzeysel sohbetlerin döndüğü bu evrede "Aman ne iyi ettik geldik. Burada kalmasın, sürdürelim." gibi sözler havada uçuşur. Dedim ya, o derin mevzulara henüz girilmemiştir. Arada mezelerden alınır. Karışık bir ruh haline bürünmeye başlamıştır bünye.
• Telefonla konuşulmaz. Çalarsa açılır, “Rakı içiyorum” denir, kapatılır.
• GSM'le oynanmaz: Sofra iPhone, Blackberry tanımaz.
3.Evre: "Bakmayın çok doluyum. Keyfiniz kaçmasın" evresi
Mezelerin yavaş yavaş yenildiği ve rakıdan yudumların ardı ardına alındığı 3. evrede gönül telleri yavaş yavaş titremeye başlamış, kalbin en derin köşelerine atılan ne varsa kıpırdamıştır. Gece uzun, dertler büyüktür. "Bakmayın aslında. Çok doluyum. Keyfiniz kaçmasın" diyen bir arkadaşın bu cümlesi birazdan olacakların ayak sesleridir aslında. Bünye teslim olmak ya da olmamak arasında
gidip gelmektedir.
• Düzgün konuşulur, lüzumsuz şirin olunmaz.
• Rakıda hızlı gidene karışılır, yavaş düşene karışılmaz.
• Argo konuşulur, küfür edilmez.
4.Evre: Neşe,coşku ve çakırkeyif in zirvesi olan"Hadi şunu da arayalım" evresi
Gece ilerledikçe, yudumlar alındıkça neşe coşku da tavan yapmıştır. Ve en tatlı evresine geçilmiştir artık. Hafif baş dönmeye başlamış, çakırkeyif hale dönüşülmüştür. "Hadi ya , Şunu da arayalım. Şaşırsın, Sürpriz yapalım" evresidir ki kontrol yavaş yavaş kaybedilmeye başlanmıştır. Herkes aranmak istenir. Aranır, gülünür ve kahkahalar havada uçuşur. Birazdan yaşanacaklardan önce güzel bir evredir.
•Kafaya vurup “lölölö!” demek gibi zevzek şakalar yapılmaz.
•Masada kitap, dergi, hele laptop asla bulunmaz.
•Zeki Müren de Giuseppe Verdi de dinlenir; Kayahan, Bryan Adams dinlenmez.
•Varsa müzik duyulacak kadar açılır, bağırtılmaz.
•Hüzün de neşe de eksik olmaz.
5. Evre: "Hiç unutmam babamın bir lafı vardı" ile başlayıp "Ne olacak bu ülkenin hali" ile devam eden derin duygular evresi
Biraz önceki o neşe, coşku yerini felsefi ve epik bir bakış açısına bırakmış, "Abi ne olacak bu memleketin hali" ve "Bunlar Amerika'nın oyunu" ile başlayan, "Hiç unutmam, babamın bir lafı vardı. Hey gidi günler" diye devam eden duygusal kaos evresine sert bir geçiş yapılmıştır. Pek tabi mevzu ana baba olunca bir kaç damla gözyaşı da kaçınılmaz olmuştur.
• Büyük konuşanla rakı içilmez.
• Çok konuşanla rakı içilmez.
• Sessiz duranla rakı içilmez.
• Şakadan anlamayanla rakı içilmez.
• Büyük yudumlarla rakı içilmez.
6. Evre: "Ahmet Kaya'dan bir şarkı açabilir miyiz?" evresi
Sıralama farklı olsa da mutlaka geçilecek olan bir evredir. Rakı masasında çalan şarkılar da oldukça önem kazanır ve hemen herkesin çalmasını istediği bir Ahmet Kaya şarkısı vardır.
• Rakı sofrasında iş dedikodusu yapılır, iş konuşulmaz.
• Küllüğe limon kabuğu, zeytin çekirdeği konmaz.
• Tabağa, kâseye sigara söndürülmez.
• Zırt pırt kadeh tokuşturulmaz.
• Konuşurken rakı masasına vurulmaz.
7. Evre: "Yok ya. Ne üzüleceğim. Kendi kaybeder" dediği, okun yaydan çıktığı, "O kız buraya gelecek" evresi
Güldük eğlendik, ağladık derken işte 6. evre. Yani okun yaydan çıktığı, dengenin bozulduğu, eski sevgiliye özlem evresi. Bünyeler ciddi şekilde sallantıdadır. Kontrol elden gitmeye ramak kala, önce gurur yapılır. "Yok ya. Ne üzüleceğim. Kendi kaybeder." der."Unuttum gitti" der. Der demesinde kalp bambaşka şeyler söyler. Aşkın ve geçmişteki kadının acımasız varlığı, derin özlem duygusu, darmadağın etmeye çok az kalmıştır.. Ve "O kız buraya gelecek" tir
"1 dakika içinde onlarca kadına 'Seni Seviyorum' yalanını atabilirsin! Ama rakı masasında sadece bir kadının adını sayıklarsın
8. Evre: Masaya istenen "Ortaya karışık meyve getir" evresi
Okun yaydan çıkıp, eski sevgiliye duyulan özlem ile darmadağın olmaya ramak kala kasvet saran bünyeleri, ancak masaya istenen ortaya karışık meyve serinletecektir. O gözler meyvenin ne olduğu, kaç çeşit olduğunun bile farkında olmayıp sadece ağzına attığı soğuk meyve ile kendine gelmeyi umut eder. Nafile çabanın o da farkındadır.
"Adabı vardır rakının. Önce kiminle içtiğine bileceksin. Sonra kime içtiğine.."
9. Evre: "Yalnız ben çok sevdim. Hayatta aşık olduğum tek insan oydu" evresi. Eski sevgiliye gecenin bir yarısı mesaj yazma isteği bu evrede olur genelde
Ok yaydan zaten çıkmıştı ama azıcık kalan kontrolün ve dizginlerin tamamen elden çıktığı evredeyiz. Eski sevgiliye özlem tavan yapmıştır. Hatıralar bir bir anımsanıp yudum yudum rakı değil aşk içilmektedir. Bu aşamasın en kötü tarafı da "Acaba mesaj mı çeksem" dir ki en kötü aşamadır. Bu düşünce aklınıza girerse vazgeçmek zor olacaktır. Ancak "Yok ya, ne atacağım" diye bir kaç dakika ertelenebilir. O kadar. Artık yolun sonu görünmektedir.
"İnsan iki şeyi saklayamaz. Sarhoş olduğunu ve aşık olduğunu."
10.Evre: "Şifim bağakaar mısıın. Bis biğrer youlluk alaalıım yağ" aşaması. Yani artık sen, sen değilsindir evresi de diyebiliriz
Ağız kaslarının işlevini yitirip, aynı konunun bozuk plak gibi binlerce kere tekrar edildiği ve garsondan yolluk istenen evredir.
"Rakı masası nikah masası gibidir. Herkesle oturulmaz."
11. Evre: "Biz ne yemişiz böyle yaaa" evresi
Her şey güzeldi, iyiydi, hoştu. Amma velakin gecenin sonunda gelen yüksek hesap ve "Biz ne yemişiz böyle yaa" nidaları arasında, "Kesin kazık yemişizdir" isyanının yerini "Aman ağzımızın tadı bozulmasın" diyen bir ses noktayı koyar. E tabi ki her güzelliğin bir acı yanı vardır.
"Bir rakı sofrasında hiç kadın yoksa uğruna sofra kurulmuş kadın vardır."
12.Evre: Son evre "Selam nasılsın. Öyle bir yazayım dedim" saçmalığına yenik düşen bünyeler evresi
Unutulamayan, halen kalpte yeri olan eski sevgiliye mesaj atmak için her türlü fırsatı değerlendiren bünyeler için gecenin sonunda, o ertelediği saçmalığı yapmak farz olmuştur. Biraz geç kalmıştır. Evet, içi yanacaktır ve sabah bunu yaptığına çok pişman olacaktır. Yine de kendine hakim olamayıp yapar. Eski sevgiliye mesaj atar. Final böyle olmamalıdır ve yazık olacaktır.
Eski sevgiliye mesaj atılmadan kalkılan bir rakı sofrası neredeyse yok denecek kadar azdır. Ve işte alkol sırf bu yüzden zararlıdır.
Hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.
Edip Cansever
Hayat güzel, hayat zor, hayat keyifli, hayat çekilesi dert değil. Aşkta var, ayrılıkta. Kavuşamamak cabası. Velhasıl kelam hayatı çekilir kılmak için rakı veya şiir, veya istediğiniz her ne varsa olmalı. Yapmalısınız. Yoksa bu dünyanın yükü çekilmez.
"Mey biter, saki kalır. Her renk solar haki kalır. İlim insanın cehlini alsa da, hamurunda varsa eşeklik; baki kalır"
Garson. Hayalleri iptal et. Kalkıyoruz Haydi Abbas, vakit tamam.
Sağlıkla ve mutlu kalın :)
En İyi Cevaplar