Emrah Serbes okumak

şapkalıb

Konuya bu adam kimdir ile başlayalım isterseniz.''1981 Yalova doğumlu. Akdeniz Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu’nu yarım bıraktı, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nü bitirdi. Öğrencilik yıllarında BirGün gazetesi için söyleşiler kaleme aldı, Radikal 2 için tiyatro eleştirileri yazdı, Hayvan dergisinin Ankara muhabirliğini yaptı''. Kısaca böyle bahsedebilir kendisinden.


Kitapları ;


HER TEMAS İZ BIRAKIR(2006)


Emrah SERBES okumak..


Kızılay, Sakarya Caddesi, SSK İşhanı, Dil-Tarih, Atakule, öğrenci evleri... ve Emniyet... Cinayet Masası. Behzat Ç., "yeni müktesebata" uyum sağlayamamış, lambur lumbur, "dişli" bir başkomiser. Müzik dinlemez, polis telsizi dinler. Kitap okumaz, gazeteye spor sayfasından başlar. Herhangi bir siyasi görüşü yok. "İçimizden birinin" üçüncü sayfa haberlerine yansımış hali gibi, adı bile tam değil. 1. Amatör'de duran toplara iyi vuran bir stoperken, topçuluğu bırakıp başkalarını tekmelemeye başlamış. Mesela beş lira için kalbinden adam bıçaklayanları, on üç yaşında kızlara tecavüz eden, namus için en yakın akrabalarını vuranları... Kendi adalet anlayışı bakımından sorun yok; "it uğursuz" kimdir, belli gibi görünüyor... Ama acaba öyle mi? Behzat Ç.'yi ve onun adalet duygusunu da rahatsız eden işler olabiliyor bazen hayatta... At izinin it izine karıştığı bir cinayet... Kim, niye öldürsün bu kızı? Hem niye bu şekilde? Siyaset karışmış desek?.. Garip... Öğrenci âlemine, başka âlemlere, ama asıl polis âlemine dikiz atan, entrikası bereketli bir polisiye...



SON HAFRİYAT (2008)



“Behzat Ç., Cinayet Büro Amirliği’nde başkomiser,hayata karşı işlenen suçlar uzmanı,cıvık karda mürekkep lekesi gibi büyüyen kana baktı ve yine onu gördü. Gözlerini kapadı.”


Behzat Ç., hâlâ işinin başında! Ama ağzını bıçak açmıyor. Tek bir laf çıkmıyor ağzından. El işaretleriyle, çehresiyle, suskunluklarla anlatıyor anlatacağını - ve tabii dellenmeleriyle... Behzat Ç. ve ekibi, kötü bir Renault Toros’la Sakarya Caddesi’nden Ayaş’a kadar altını üstüne getiriyor Ankara’nın.


Sadece cinayetçiler değil, belediyenin envai çeşit birimi de altını üstüne getiriyor Ankara’nın. Her yer hafriyat: Kavşak inşaatıydı, kabloydu, boruydu, tamirattı...


Sadece onlar da değil ama... Kendine “Red Kit” diyen bir adam da çukurlar kazıp duruyor. Belli, polisle bir meselesi var.


Behzat Ç. ve ekibi, Ahlâk Bürosu’na bile nasip olup da hâlâ kendilerine verilmeyen bir Megane’ın hayalini kurarak, kötü Renault’yla Ankara’da fink atıp Red Kit’i arıyor.



ERKEN KAYBEDENLER (2009)



Ankara polisiyeleriyle tanıdığımız Emrah Serbes, bu defa direksiyonu kırıyor ve edebiyatımızda pek de işlenmemiş bir başka meseleye el atıyor. Erkek çocukların enerjik, hüzünlü, alengirli dünyasına giriyoruz...
Baba çalışıyor, anne ev hanımı, muhafazakârlığın kalesi...İşçiler, yoksullar, teyzeler, abiler... Kolay ağlayan sert adamlar... Taşra seyrekliği, mahallenin kalabalığı... Kıskanç, gururlu, saf ergenler... Emrah Serbes, çabuk öfkelenen, kolay vazgeçen, baştan çıkmış erkek çocukları konuşturuyor... Kederli, insana dokunan komik hikâyeler bunlar...


“Dizinin dizime değişi, Handan’ın annesi için bir kelebeğin kanat çırpışıysa benim için kasırgaydı. Kaç sene geçti, hâlâ unutmam, günde en az beş sefer aklıma gelir. Biliyorum bu durumun, kökeni m*m*den kesildiğim güne kadar uzanan psikolojik nedenleri vardır. Ama bir kadını unutulmaz yapan şey, bir vakitler ona duyulan arzunun şiddetiyle doğru orantılı değil midir? O arzunun kıyısında, gerçekleşme olasılığının tam yanı başında, sanki arada başka hiçbir engel yokmuş gibi rahat davranabilmekle, kendini o tatlı yanılsamaya kaptırabilmekle doğru orantılı değil midir? Bu olgunun da mı sorumlusu benim mutsuz geçen çocukluğum? Cevap? Yok! Kalırsın öyle...”
Taşrada ve kâinatta, yapayalnız kalmış erkek çocukların hikâyesi...


Erken Kaybedenler... Yoldan çıkmış bir neslin manifestosu...



HİKAYEM PARAMPARÇA (2012)



“Annemin öldüğünü anlatma, onun etkisi altında olduğum için kendisini sevdiğimi düşünmesin.”


“Tamam Galip.”


“Karanlıkta uyuyamadığım için gece lambasını açık bıraktığımı anlatma, beni ottan boktan korkan biri zannetmesin.”


“Tamam Galip.”


“İlk defa âşık olduğumu anlatma, beni bu konularda tecrübesiz biri zannetmesin.”


“Tamam Galip.”


“Geçen sene el frenini çekmeyi unutup Kartal’ı boklu dereye yuvarladığımızı anlatma. Malının kıymetini bilmeyen biri olduğumu düşünmesin.”


“Tamam Galip.”


“Babamın or*sp*çocuğu olduğunu anlatma. Onu bizzat ben anlatmak istiyorum.”


“Tamam Galip.”


Gecenin ilk müşterisi olan, sabahçı kahvelerinde, çorbacılarda ayılan genç adamlar. Bazen en anlamsız yüzü yaşamanın ve bazen yel değirmenini arayan içli bir hatıra. Henüz ölmemişler ve ölümle tanışmamışlara yazılmış hikâyeler... Namluya sürülmüş küfür... Büyümemiş bir çocuk... Pati yapan arabalar, yutkuna yutkuna dinlenen şarkılar ve hayattan meseleler. Kutlanan yenilgiler, “hayat kerpiçten bir gökdelen sevgili kardeşim, yanlış bir parantezde yaşıyoruz. Bırak konuşalım, iki çift laf edelim, yüz yüze bakıyoruz...”


Emrah Serbes, hayatı kendine katık eden, sokaktan çağlayan bir sesle yeraltının dumanını anlatıyor bize. Bitmez bir ergen öfkesiyle kuyuya düşmüş çocuklara sesleniyor.


Emrah Serbes’ten parça parça anlar, parça parça anılar, paramparça hikâyeler...



DELİDUMAN (2014)



Tek başıma da kalsam, dünyanın bütün hükümetleri ve onlara oy verenler bana karşı da olsa, dünyanın bütün hükümetlerine karşı ayaklananlar ve onlara destek verenler bana karşı da olsa; bütün dünya, yedi milyar küsur insan tek tek bana karşı da olsa...


On yedi yaşındaki Çağlar İyice konuşuyor. Kız kardeşi Çiğdem’i, onu meşhur etme ümitlerini, belediye başkanı dayısını, yakın arkadaşı Mikrop Cengiz’i, taşra muhabbetlerini, depresyonun eşiğindeki annesini, eski sevgilisini, hiç unutamadığı dedesini, hatırlarken kahrettiği babasını anlatıyor.


Deliduman, dermansız ve güdük bir ilçeden haykırmaya başlıyor, İstanbul’a uzanıyor. Çocukluğumuzun, hatıralarımızın ve bütün sokaklarımızın üzerinden dangır dungur geçen imar ve para iştahına lanet! Riyakâr dünyaya, Allahsız sermayeye, martılara, küçük bir kızın kalbini kıranlara isyan ediyor. Barikatların arkasında, soluk soluğa, yapayalnız, erken kaybeden bir delidumanın öfkesini çemkiriyor.


Emrah Serbes, zamanın ruhunu, Gezi’nin isyancılarını, hürriyetleri için öksürenleri, yerinde duramayanları, küfredenleri, ağlamayı unutmak için yumruğunu sıkanları resmediyor. Deliduman, büyük zamanın ve her zaman kenarda kalanların romanı.



Kitaplarını kısaca alıntılarla verdim. Bu benceyi hazırlamamın nedeni, Emrah Serbes'in benim hayatımda olduğu gibi birçok insanın hayatında da yer edebileceğini düşünmemdir.


90'lar çocukluğun ve gençliğin şahitlerinden, hayattan hepimiz gibi nasibini almış bu insanı okurken; kimi zaman kendinizi bulabilir kimi zaman da bir arkadaşı, dostu dinler gibi okuyabilirsiniz.


Peki neden mi Emrah Serbes? Karakteriyle, konuştuklarıyla bu bozuk düzende kendi duruşunu ortaya koyabilmiştir.


''Hz. Ebubekir İslâm’ı kabul ettiğinde zengindi, bütün malını dağıttı, öldüğünde tek kuruş miras bırakmadı. Hz. Ömer, Mekke’nin on önemli adamından biriydi, sefirdi, başka şehirlerle görüşme olduğunda onu gönderirlerdi, şimdiki dışişleri bakanlığına denk gelen bir mevki. Bu mevkii bıraktı, hicret etti. İlk Müslümanların hepsi mallarını mülklerini bıraktılar, hısımlarını akrabalarını bıraktılar, her şeylerini bıraktılar Medine’ye hicret ettiler. Şimdikiler Harun geldiler Karun oldular. Kayıkları yoktu gemicik sahibi oldular. Arabanın bagajından gofret dağıtmakla bitmiyor iş. Kuran’daki en ağır sözler statükoyu korumaya çalışan din adamlarına söylenen sözler. Statükoyu koruyanlar kim, Ebu Cehil, Ebu Süfyan. Bugün Türkiye’de statükoyu koruyanlar kim! Hz. Ebubekir köleleri azat ederdi, şimdi kölelik yasalarını çıkaranlar kim. Bir parça içtihat yetenekleri olsa, bir parça kıyas yapabilseler uykuları kaçar. AKP’yi soldan eleştirmek işin bir yönü. Ama bir de bizim bakanlar kurulunu ilk Müslümanlarla mukayese etmek lazım. 15 milyon kişi AKP’ye oy verdi. Bir parça Müslüman olan adamın uykusu kaçar bu zulümde.''


Yine onun sözüyle bencemizi bitiyoruz. Okuduğunuz ve okuttuğunuz için teşekkürler ...

Emrah Serbes okumak
36 Cevap