Nişastası fazla kaçmış muhallebi gibi dışkıdan bir hayat yaşadığımız gerçeği! Genelleme olmazsa olmazım, yapcak bişey yok...

Gizli Üye


"senin adın rosetta,
yeni bir iş buldun,
yeni bir arkadaş edindin,
normal bir yaşantın var,
boşluğa düşmeyeceksin,
iyi geceler."
-rosetta-




yazdıklarımı fazla ciddiye almayın. akabinde tabii beni de ciddiye almayın. mütevazi olun ve beklentilerinizi en aza indirgeyin. ki zaten meritokrat kişiler olmadığınızdan, bende çıtayı fazla yükseltmedim.
öyle dimağınızda kalmasın yani sözcükler. okuyun ve bir soda açıp online oyunlarda strateji geliştirin. çünkü ben öyle yapıyorum.


birazdan okuyacaklarınızın tek kelimelik ana fikri 'boşalamamak'tır. ama seksli değil. daha çok konuşup anlatamamak gibi. ya da direkt anlatamamak diyelim. belki yine anlatamayacağım. bu arada, seksli değil dedim ama, seks de lazım insana.

çok isterik ya da aseksüel değilim. ki, zaten çiftleşme ve üretme üzerine kurulu yaşamımızda insan neden sevişmez, neden ertesi gün hapı kullanmaz, neden ''dün gece çok saçmaladım'' demez bilmem. yine söylüyorum; isteriklik değil bakın, tamamen iç güdü bunlar. sevişmek, nefes almak hep iç güdü. dokunmak, oynaşmak, süzmek.. neyse, arzuların şelale gibi aktığı geceleri başka bir yazıda 'fantezi hikayeleri' formatında anlatırım tabii dee, şimdi anlatacaklarım daha çok çayın su gibi aktığı o cemaat evleri niteliğinde.



yaklaşık 1 buçuk aydır, uyurken bile sıkıntıda olduğum bir dönemden geçtim. 'küllerimden yeniden doğdum:)' gibi bir durum yok. tam olarak atlattığım söylemez zaten, çünkü zihnimin, anılarımı silmesinden korkuyorum. zihin demişken, benimki biraz alengirli. hatalarımı, utançlarımı, yersiz küstahlık yaşanmışlıklarını siliveriyor hemen. sanırım zihnim kalbime, ellerim ayaklarıma aşık. vücudumun yaptığı bir çeşit mastürbasyon işte. aşk olmayınca, var ediyor. kendiliğinden.



kötü bir dönem demiştim. bilemezsiniz, inanılmaz üzüldüm. inanılmaz üzülmek istedim. içime kapanıp duygularımın beni yiyip bitirmesini bekledim. geçmişe özlem duydum. eski sevgilimi ne kadar çok sevdiğimi farkettim. aramıza ne biçim, ne saçma bir duvar ördüğümü farkettim. benden, duygularımdan zerre haberi yoktu. belkide bilseydi, şu an ona bir tanrı misali tapardım. işte, boşalamadım ki ben bu adama. diyemedim hiç saçlarımı bırakma. ''ömrüm boyunca dişlerimle dalga geç'' diyemedim.



halbuki eskiden hep boşalırdım ben. çok küçükken canımı sıkan bir şey olduğunda anneme boşalırdım, ağlayarak. ''anne, buse var ya, hani nurten teyzenin kızı, bana vurdu'' derdim. ''öğretmenim alican silgimi vermiyo'' derdim. dişim ağrıdığında ağlardım.


artık ne öğretmenime, ne anneme. şikayet adı altında ispiyon yapamıyorum. içime içime ağlıyor, içime içime boşalıyorum. gözyaşlarımı niagra şelalesi tadında içime içime akıtıyorum. tat demişken, mutsuzken her şey kat kat çirkin oluyor. yemekler b*k gibi, her şey iğrenç. tadelle bile eski tadelle değil.


aşk resimleri


insanlar?


ben muhteşem bir acının etkisi altında sızlanırken, sizlerin o samimiyetsiz kahkalarınız. onlar somut bir madde olsaydı eğer, yanarak yok olmalarını dilerdim.
çünkü attığınız her gülücük darbesinde, sanki kedinin teki açık yarama dil atıyormuş gibi gereksiz bir acıda kıvranıyorum.
öyle zımparalı ve kuru bir dokunuş.


aşk fotoğrafları

Nişastası fazla kaçmış muhallebi gibi dışkıdan bir hayat yaşadığımız gerçeği! Genelleme olmazsa olmazım, yapcak bişey yok...
53 Cevap