Kıbrıs İzlenimlerim-2

zekaidede

Kıbrıs tatili yorumları Birinci Bölüm

Lefkoşa'dan döndüğümüz günün ertesinde yine klasik programımıza devam ettik ailemi almaya gittik Girne'ye bu arada bir dipnot geçeyim, Kıbrıs'ta bilindiği üzere hayat pahalı ancak benzin yanılmıyorsam 3 lira civarıydı. Arabamız da 2011 model model Ford Focus idi ve günlük kirası 60 tl idi. Her ne kadar kiraladığınız yere göre değişiyor olsa da yine de Türkiye'ye göre oldukça ucuz ve şartları da daha hafif diyebiliriz. Yine içki de oldukça ucuz diyebiliriz özellikle whiskey'ler de ciddi fiyat farkı var.

Girne'den ailemi aldıktan sonra bu sefer sabah Lefkoşa'ya geri döndük. Bu sefer ki durağımız Barbarlık Müzesi. Müze 4 Aralık 1963'te başlayan olayları takip eden, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı'nda görevli Binbaşı Nihat İlhan'ın evinin EOKA'ya bağlı Rum çetecileri tarafından basılmasıyla gerçekleşen olaydan sonra o haliyle korunmuş ve günümüze kadar gelmiş. Hala duvarlarda mermi izleri, tuvalette ve banyodaki katliam net bir biçimde görülüyor. Ayrıyetten o dönemlerde yaşanan diğer olayların fotoğrafları, isimleri ve yabancı gazetelerden kesitleri bulabilirsiniz. Bu arada Barbarlık müzesi Dereboyu caddesinde bulunuyor. Ve bu cadde de Lefkoşa'nın en yeni ve lüks caddesi diyebiliriz.

Oradan direk Ledra Palas'a geldik. Ledra Palas Kıbrıs görüşmelerinin yapıldığı bina ve şu anda ara bölgede bulunuyor. Binaya giremedik ama girmek için KKTC den çıkıp ara bölgeye geçiyorsunuz. Rum sınırına kadar yürüyebilirsiniz yaklaşık 250-300 metre bir yer bu ara bölge. Fakat annemin TC kimliğiyle yoğun geçme çabasına rağmen Rum tarafına elbette geçemedik doğal olarak. Yine bir dipnot Rum tarafının plakalarında CY ve Avrupa Birliği yıldızları var. Plakaları da 3 harfli ama trafik yine soldan KKTC de olduğu gibi.

"Ledra Palas Kıbrıs görüşmelerinin yapıldığı bina ve şu anda ara bölgede bulunuyor"

Ledra Palas'dan ve Lefkoşa'dan ayrılıp, yönümüzü kaldığımız yer olan Mağusa'ya çevirdik. Lefkoşa Mağusa arası çok uzak değil yanlış hatırlamıyorsam 40 km civarı idi. Ailemi DAÜ'yü ve Mağusa'yı gezdirdikten sonra Palm Beach'de denize girdik. Palm Beach'in özelliği Maraş bölgesinin dibinde olması. Maraş bölgesi şu anda birleşmiş milletler kontrolünde ve giriş çıkış kesinlikle yasak bir nevi hayalet şehri andırıyor. İki taraf da kendinin olduğunu iddia ediyor. Ama şu anki haliyle gerçekten insanın içini acıtıyor. Ve tüylerini ürpetiyor. Çok büyük bir bölge çok yakınınızda ama giremiyorsunuz ve hep zamanın en lüks otellerinin olduğu bir yer. Görünce gözlerinize inanamıyorsunuz fotoğraf ve video çekmek yasak ama tabi gizlice çektim. Eğer yolunuz bir gün ola ki Kıbrıs'a düşerse mutlaka buraya uğrayın hatta diyebilirim ki sadece burayı görmek için bile gelinebilir. Palm Beach de yüzdükten sonra yine ailemi yerine bırakıp bu sefer Girne'de dolaşmaya başladık. Güzel bir yerde yemek yeyip tekrar Mağusa'ya döndük.

Kıbrıs İzlenimlerim-2

5. günkü rotamız Dipkarpaz ya da bilmeyenler için söylemek gerekirse Kıbrıs adasının o meşhur en sivri uç kısmı... Karpaz hem oldukça uzak hem de yolu ciddi anlamda berbat bir noktadan sonra o yüzden bence buraya gitmek isteyenlerin arazi aracı kiralaması daha hayırlı olacaktır. Biz oldukça zorlandık normal bir arabayla giderken o yüzden arazi arabası daha rahat olacaktır. Ama tabi o kadar da abartacak bir şey yok normal araba da yavaş da olsa gidebiliyor. Uzun bir yolculuktan ve zorlu yollardan sonra önce Karpaz'a ardından da Dipkarpaz'a ulaştık. Bu arada Karpaz eşekleri yollarda geziyor ve koruma altındalar o yüzden gidenlerin o bölgelerde yavaş gitmesini tavsiye ederim. Nitekim bizim de tam önümüze 3-4 tane eşek çıktı ve kornadan anlamıyorlar durup geçmesini bekledik. Korna çalarsanız öyle size bakıyor hiç bir şey yapmadan.

Dipkarpaz'da aslında pek bir şey yok sadece bir kilise var ama aktif bir kilise imiş pazar günleri ayin yapılıyormuş. Papaz da orada oturuyor altta da kutsal suları var. Su çeşmeden gayet tazyikli ve soğuk akıyor kutsallığını bilemem ama bence gayet güzeldi. Oradan planımız Zafer Burnu'na geçmekti ama oraya giden sadece toprak yol varmış o yüzden ve zaman sıkıntımız yüzünden gidemedik ancak uzaktan gördük. Zafer Burnu'da Kıbrıs adasının en uç noktası ve iki tane bayrak var manzarası da daha geniş imiş. Kiliseden ayrılıp yine Dipkarpaz'da ki altınkum plajına geldik. Altınkumun kumlarının sahra çölünden özel olarak getirildiği söyleniyor çok eskiden ve gerçekten kum çok güzel yine denizi de öyle yüzmek ve güneşlenmek için birebir diyebilirim. Oradan sonra da boğaz denilen bölgeye geçtik. Kemalin Yeri adındaki yerde yemeklerimizi yedik. Aslında burada çok güzel balık ve deniz ürünleri var ama zaman sıkıntımızdan dolayı fazla oyalanamadık. Oradan da herkes kendi yerine döndü.

Kıbrıs İzlenimlerim-2

6. gün bu sefer Kıbrıs'ın en batısına Güzelyurt ve Lefke'ye gittik. Güzelyurt bölgesi adanın doğusuna göre daha yeşil bir bölge. Karadeniz kadar olmasa da Kıbrıslılar oraya Kıbrıs'ın karadenizi diyorlar. Güzelyurt'da fazla oyalanmadan Lefke'ye geçtik. İlk durağımız Lefke Avrupa Üniversitesi... Okul DAÜ'ye göre çok çok küçük sadece iki kapısı var aktif olarak. İçinde'de pek bir şey yok diyebiliriz. Zaten Lefke genel olarak bir köy havasında diğer şehirlere göre hem çok küçük hem de diğerlerine göre daha sıkıcı. Lefke'de ilk durak Piri Paşa Camii... Cami adanın sıfırdan yapılma yani kiliseden yapılma olmayan ilk camiisi ve osmanlı adaya ilk çıktığında yapılmaya başlanmış. Oradan baraj, Soli harabeleri ve Vuni Sarayı kalıntılarını gördük. Ve günün akşamında da oradan ayrılıp Mağusa'ya döndük.

7. gün bu sefer yolumuz Kıbrıs'ın en popüler köylerinden biri olan Değirmenlik. Değirmenlik köyü Kıbrıs'ta genel yer yön tabelası sıkıntısının aksine bulması bu açıdan en kolay yer ve 4-5 tane tabela vardı Değirmenlik'e giden. Ancak köy gerçekten çok küçük ilk önce lisesi, parkı sağlık ocağı ve bir adet büyük caddesi göze çarpıyor. Bu köy duyduğuma göre içinde pek gerçek Kıbrıslı barındırmayan bir köymüş ve hep Türkiye'den gelenler varmış. İlerisinde de şehitlik benzeri bir yer var ama ciddi anlamda küçük bir yer. Daha sonra ailemi havalimanından yolcu edip Mağusa'ya döndük.

"Kıbrıs'ın kahve kültürü Türkiye'ye göre çok daha geniş"

8. gün artık yorgunlukla denize girmeyi tercih ettim arkadaşımla sadece, akşam da boğaza kahve içmeye elbette. Bu arada belirtmek istiyorum Kıbrıs'ın kahve kültürü Türkiye'ye göre çok daha geniş bir sürü kahve markası ve çeşidi var. Ve özellikle sorarlar hangi marka istediğinizi asla kahve istediğiniz zaman direk getirmezler sorup özelliklerini öğrenebilirsiniz.

9. ve son gün benim için en duygusal gündü. Gerçekten arkadaşlarımla çok güzel günler geceler geçirdim. Ayrılmak çok zor oldu, sanki insanın içinden bir parçayı koparıyorlar gibiydi. O gün çok kötü geçti doğal olarak ve ayrılık vakti geldi çattı. Geldiğim gibi indiğim yerden tekrar Kıbhas'a bindim ve havalimanına geçtim. Oradan da gecikmesiz olarak uçağım kalktı ve İstanbul'a evime döndüm.

Kıbrıs hakkında gezmediğim ya da gezip buraya yazmadığım yerler ve diğer şeyler var ama onlar da bir gün giderseniz size sürpriz olsun. Ama şunu söylemeliyim bir Türk vatandışının ne olursa olsun mutlaka gitmesi gereken Çanakkale ile beraber 2 yerden biridir Kıbrıs. Orada yaşananları nasıl acılar yaşandığını görmek herkesin yapması gereken bir şey. Yazının başında da belirttiğim gibi sakın Kıbrıs'ta bir şey yok diyenlere aldırmayın mutlaka gidin gezin ve görün. Buraya kadar okuyanlara teşekkür ederim.
Hoşçakalın :)

Kıbrıs İzlenimlerim-2
20 Cevap