“Olmuyor Vildan Hanım olmuyor!”
“Sizden beklediğimiz performansı alamadık"
Acaba kimdi bu ses? Cümlelerindeki sertlik ve kinaye irkilmeme neden oldu. Korku buydu herhalde, daha doğmadan duyguları anlamak böyle bir şey. İçimi bir burukluk kapladı, kötü bir şey oldu, düşünmeden kendimi alamıyorum kimdi bu performans ölçen…Biraz uyumalıyım, ses seda yok buralarda, derin bir hüzün ve yalnızlık…
“Oğlum kuzum hadi gel artık seni bekliyoruz!“ sesi ile uyandım. Annemdi konuştuğum, şimdi jeton düşmüştü. Bu ses, mağrur kadın annemdi. Onu dinlediğimi belli etmek için hafifçe tekmeledim. Ve yine sessizlik… A, bir dakika sesler geliyor.
“Anlamıyorum Kerim bey sürekli fırça atıyor.“
“Kızım bedava eleman çalıştırmak istiyor, ne olsun? Burada 2 senedir çalışıyorsun, hamilesin doğuracaksın doğum izni vs. seni kovamıyor tazminat verecek, seni yıpratarak çıkartmaya çalışıyor.”
”Öyle mi dersin ?”
“Bence öyle, düşünsene 3 kuruşa çalıştıracak, kadınlar zaten ne kazanıyor ki şu hayatta?”
“ Doğru söylüyorsun. Üniversite bitirdik ama her zaman bir erkek baskısı, ne olacak bilmiyorum. Hep sorun hep sorun, çıkarsam nasıl iş bulurum? Obje mi olmak lazım?”
“Ne objesi ?”
“Mini etek, tahrik edici bakışlar, kadınlığını kullan şekerim, bu da seni erkek objesi yapıyor.”
“Zaten beynimiz yok bizim ...”
Bu konuşmaya pür dikkat kesilmiştim, demek ki sorun objeydi, ya da az kazançtı, ne biliyim baskıydı, dünyaydı, bir şeylerdi. Tek anladığım üzücü bir şeylerdi. Yine uyku vakti off...Dur dur bir şeyler daha duyuyorum sanki...
“Bırak şu işi artık ! Kendini yıprattırmaya değer mi?”
“Çalışmam lazım Kadir, doğuma kadar...”
“8. Ayına girdin, artık yeter o gerizekâlı Kerim’i çektiğin .”
“Beni engelleme lütfen 1 ay sonra çıkacağım zaten.”
Hayatta hep bir zaman olduğunu o cümlede anlamıştım.
“Sinirini bozup bana anlatma o zaman” demek ki daha önce de buna benzer bir şeyler olmuştu.
“ Of tamam anlatmam” ve bıkkınlık ile annem pes etti.
“Zaten sen biliyorsun her şeyi ”
“ Hepiniz aynısınız, evde, işte , senin de eleştirmekte ondan farkın yok!”
“Bravo sana!”
Bu neydi şimdi? Durun daha kavga etmeyin ! Hop daha ben gelmedim dünyaya ,tekmelerim bak!
Hareketlenmem lazımdı benim….Bu kavga beni germişti, avazım çıktığı kadar bağırdım ama sesimi duymadılar neden durum böyleydi? Demek ki baba ile patron aynı kefedeydi, eleştiriyordu. Ama eleştiri neydi, kötü bir şeydi ki annem üzülüyordu. Annem eziliyordu demek ki bu hayatta ah bir doğsam direkt sarılacağım sana… Çekilin yoldan geliyorum ! Çekil,çekil !
“ Durum kötü , kanaması var”
“ Hemen ameliyata alın”
Avazım çıktığı kadar bağırdım ve parlak bir ışığa gözlerimi açtım. Yumuk yumuk suratı olan, kocaman gözlü bir kadındı annem. Yorgun gözlerinde hüzün ve sevinç vardı bunu hissedebiliyordum, ona biraz sarıldım kokladım ama beni başka biri aldı, cam bir fanusun içine koydu. Çevremde bir sürü arkadaş vardı. Hepsi de ayrı telden çalıyordu. Karşıdan iki bayan hızlıca içeri girdi. Biri kısa saçlı, beyaz terlikli, öteki biraz toplu, kara suratlı bir kadındı, heyecanla bir şeylerden bahsediyorlardı.
“Canıma tak etti artık kaç saat daha mesai yapacağız ?”
Mesai uzun bir şeydi, hayatı kaplamıştı ama neden mesai yapılırdı? Bunu bilmiyorum, tek bildiğim uyumak...
“Evet, sorma of”
“Kocamı göremiyorum, adam en sonunda beni boşayacak.”
Acaba annemle babam da mı boşanacak? Kavga ettiler, çok üzülüyorum eğer boşanacaklarsa annem mesai yapmasın. Daha yeni doğdum, düşündüğüme bak! Sevgi arıyorum ayrılık değil.
“Sen ondan bahsediyorsun, ben 1 aydır sabah 10’a kadar uyumadım.”
“Bu veletler de vız vız, başım ağrıdı vallahi”
Madem beğenmiyorsun yapma kardeşim bu işi, ağlarım da vızıldarım da Allah Allah !
“Başhemşire çok ketum, kök söktürüyor herkese”
“Oralara gelmek için çok uğraştı, erkekler önünü kapatıyordu uğraş dur”
“Hadi bakalım bebecik annene gidiyorsun”
Kısa saçlısı aldı beni kucağına, şöyle bir süzdü. Ben de göz kırpmayı ihmal etmedim ne olur ne olmaz diye. Hastanenin florasanlı ışıkları altında yola koyulduk. Mavi battaniyem de çok yakışmıştı bana. Yolda bir paravanın önünde durduk.
“Hacer abla 2.katı bir paspaslayıver.”
“Yapmirem!”
“neden abla kim kızdırdı seni ?”
“ Herkeş “
“ Ne oldu abla?”
“ Bizim mayışları vermiyolar . Herkeş aldı, üç kuruşa calıştırıyorlar, yapmirem!
Başhemşire denen ketum geldi tam o sırada.
“Ne oldu Hacer?”
“Hemşire hanım vermiyorlar mayışımızı, saatlerce çalışıyoruz, sigortamız yok cahil gördüler bizi…”
“Olur mu canım öyle şey? Konuşuruz başhekimle, kimse ezemez, çifte standart yok bu ülkede.”
Yeni bir kelime öğrendim: Çifte standart . Bu demek ki kötü bir şeydi, bunu düşünürken kendimi annemin kucağında buldum. Çok güzeldi, bal gibi gözleri, kumral saçları vardı bembeyaz teninde. Ona aşık olmuştum. Sonra giydirildim ve eve doğru yola koyulduk.
Evimiz minik pembe boyalı bahçeli bir evdi. Annem arı gibi çalışırdı evde , bununla birlikte beni besler, sever, yıkar, ağladığımda teselli ederdi. Mesleği annelikti. Çok zor bir işti. Ben büyümeye başlayınca beni bakma işi babaanneme devredildi…Yap-işlet-devret... Babaannem diktatör Aliye Rona duruşlu, her şeyi iyi bilen mükemmeliyetçi bir tipti. Annem de bu arada iş aramaya başlamıştı. Eski şirketine başvurdu ama sonuç hüsrandı. Aslında sebebi maaştı. Verilen maaş sekreter maaşıydı. İki diplomalı annem bunu kendine yedirememişti, isyan bayraklarını çekmişti. Yatağımdan annem ve babamı izliyordum, ikisi de uzanmış konuşuyorlardı.
“Ne yaptın bugün ?”
“Ne yapayim? İş baktım ama olmadı.”
“Eski şirkete başvurdun mu ?”
“ Evet, üç kuruşa çalıştırmak istediler.”
“Ne kadar ?”
“1000”
“Sen boşuna okumuşun, beş dil bil çaycı parasına çalış.”
“Sorma ,şerefsiz bunlar.”
“Onlar da haklı , kalifiye eleman yok ki piyasada.”
“Ne alaka canım beni tanımıyorlar mı?”
“Onlardan bahsetmiyorum genel olarak konuşuyorum ben.”
“Kaç firmanın insan kaynakları bölümü var , kaçı kurumsal?”
“Doğru”
“Ya da kaçı düzgün eleman bulabiliyor, yabda düzgün maaş verebiliyor?”
“Vaktinde gelmeyen paranın bir anlamı yok!”
“Evde oturmaya devam et bence.”
“Annenle!”
“Oğlunla! Ve annemle”
“Kendimi kıstırılmış ve eksik hissediyorum, kariyerim çöpe gitti.”
“ Egemenliğin mi kısıtlandı haha ?”
“Evet, kıstırdın beni dört duvar arasına .Hainsin sen.”
“Evet, hainim . En başından beri bunu planlıyordum.”
“Nasıl yani?”
“Seni evinin kadını çocuklarının anası yapacaktım haha!”
“Kapa çeneni.”
Işıklar kapanmıştı artık ben de yatağımdaki yıldızlar ile uykuya dalmıştım çoktan. Birkaç gün sonra annem bir iş görüşmesine gitmek için hazırlanmış çıkacakken teyzem de yanında telkin edercesine konuşuyordu.
“Heyecanlanma, üslubunu bozma, çok kısa bu etek dikkatli ol!”
“Tamam ya.”
“Al şu rollonu da sür .”
Annem giyinirken aynadan onu izliyordum . Heyecan ve aceleden yanakları al al olmuştu. Telaşla montunu ve topuklu ayakkabılarını giydi. Teyzem bonbonlu kukuletamı kafama geçirdi ve ekip olarak çıktık yola. Kozyatağı'nda büyük bir iş merkezine gittik. Etraf bizim evin aynası kadar parlaktı. Kendimi görebiliyordum. Her tarafta siyah giyinmiş amcalar, teyzeler. Ben de etrafa bakınıp duruyordum. Annemi dışarıda bekliyorduk. Sonra iki amcanın konuşmasına kulak misafiri oldum.
“Cenk, finanstaki Buse’yi çıkarttınız mı?
“Neden?”
“Çok dişli çıktı kadın, iş kanunu da iyi biliyor.”
“ Yani ?”
“ Hedef tazminatsız şutlamak .”
“Kendi çıksın tabi.”
“ Yani bu zamanda 8 senelik elemana tazminat veremeyiz.”
“Sana tavsiyem aşağıla azarla.”
“ Yapıyorum abi.”
“ Arkadaşlarının yanında rencide et.”
“Güzel kadın aslında, sarışın marışın...”
“Öyle de sana gelmez abi.”
“ Ben yanaştım ama pas vermedi namus timsali “
“Öyledir adamım bu tipler istemesini bileceksin.”
“Sen iste o zaman şutlamadan.”
“Kovamazsın o zaman.”
“Senin bölüme geçer o zaman.”
Adamda pis bir gülümseme vardı. Teyzeme doğru koştu tekrar ama aklım o amcalarda kalmıştı. Biraz uzakta iki kız dikkatimi çekmişti. Aslında herkesin dikkatini çekmişti. Uzun bacakları , mini etekleriyle amcaların başlarını döndürüyorlardı. İçlerinden biri “Sen ne şeker bebeksin” diyerek beni kucağına aldı. Sonra konuşmalarına tanıklık ettim.
“Geçen Salih'e söyledim beni terfi ettir diye.”
“Kızım gene koordinatör oldunsa”
“Olayım genel müdür yardımcısı olayım.”
“Olsan ne olacak?”
“Sekreter olarak girdin sen oraya.”
“Ne olmuş?”
“Geldiğin yere baksana.”
“Düzgün adamla birlikte olmanın faydaları.”
“Düzgün adam patronun mu?”
“Evet, ne sandındı?”
“Kızım o evli ya.”
“ Boşanır.”
“Ne kadar rahatsın sen ya!.”
“Sen farklı mısın sanki?”
“Neyim varmış benim?”
“Müdürünle berabersin.”
“En azında evli değil.”
“Seninle evlenmeyeceği belli.”
“Çok biliyorsun sen.”
“Adam ne yapsın seni hahahha , kızım daha güzeli gelecek seni kovacak böyledir bu işler.”
“Seni de kovar merak etme.”
“Beni kovamaz o .”
“ Görürüz.”
Teyzemin yanına geldiğimde telefonla konuşuyordu. O da bir iş kurmanın hayalini kuruyordu.
“Efendim Şermincim?”
“Nerdesin kuzum evden aradım yoktunuz! “
“Ne olsun Vildan’nın iş başvurusuna geldik. Yanında olalım dedik.”
“Hayırlı olsun. Sen ne yaptın iş olayını?”
“Ne olsun ya iş aramıyorum. Burada bir mağaza açmak hedefim.”
“Paran var mı? “
“Para çok yok öyle işte devlet teşviklerine bakıyorum şu anda.”
“Üretim mi yapacaksın?”
“Evet, kişiye özel tasarımlar.”
“Hım, burada mı diktireceksin?”
“Evet.”
“ Tek başına olmaz bu işler.”
“Nasıl yani?”
“Kadın başına nasıl kalkacaksın bu işlerden?”
“İlla bir erkek mi lazım?”
“Tabi ki insanlarla uğraşmak zor .”
“Nasıl ya , ben de bir bireyim sonuçta benimde haklarım var bu hayatta.”
“Erkekler ne yaparsa ben de yaparım hem de daha güzel yaparım.”
“Yaparsın da sen daha duygusalsın, üzülürsün .İşleri yönetecek biri lazım.”
“Saçmalama Şermin erkeğe ihtiyaç yok! Hallederim ben, en lazım olan şey teşvik ve para.”
“Yanlış anladın beni.”
“Ne anlayacağım Şermin Allah aşkına, erkekler sadece kaba güç, ego , her yerde karşımıza çıkıyorlar, hep engel hep engel. Bana destek biri lazım başkası değil.”
“İyi öyle olsun, risk alıyorsun.”
“Neyse Şermin, sonra konuşuruz kapatmam lazım.”
Teyzem gözlerimin içine baktı, ona ufacık bir tebessüm ettim. Aldı beni kucağına.
“Erkeğim sen ol.”
“Olur.(bir konuşabilsem)”
“Kimseye ihtiyaç yok.”
“Evet teyze, ben varım!”
“Anne nerede kaldı?”
“Bilmiyorum emziğimi versene!” Anlamadı gene, bak ağlarım”
“Anne geldi.”
Anne anne al beni kucağına sarılacağım sana! Annem anladı, aldı hemen kucağına. Heyecanla anlatmaya başladı.
“Ne oldu?”
“Görüştük, haber bekliyorum.”
“Nasıl geçti peki?”
“Genel olarak iyiydi.”
“Ne konuştular?”
“Direkt cv üzerinden gittiler ,yeterince kurumsal gözüktüler bana. Bu hafta belli olacak.”
“Hadi hayırlısı.”
Aradan Birkaç yıl geçmişti annem işinde hala çalışıyor, hayatta bir yerde olmaktan mutlu, sadece çok yorulduğunda hayıflanıyordu. Onu özlemiyor değildim ama onun mutluluğundan ben de mutlu oluyordum. Nedense hayatta kendini ispat etmek gerekliliği vardı, ya babama karşı ya da kendine ya da ailesine ...Bilmiyorum. Tek bildiğim anne seni çok özledim! Bu arada teyzem de mağazasını açmış, kadın girişimciliğinin çok zor olduğundan bahsediyordu anneme.
“İş yapmak için ne olmak lazım? Nedir bu ya ? Vergi dairesinde adamların bakışını görsen ! Bu kadın imajını bozmak lazım, kadınlar nedense bir obje erkekler için ama annelerini düşünmüyorlar. Anlayamıyorum bu bir bozukluk bence, ruhsal bir bozukluk her şey bacak mı erkekler için? Hiç beyin yok zaten kadınların çoğu da aptal buna uyuyorlar, düzgün iş yapmak çok zor ama birde erkek engeli olmasa.”
Kadın ile erkek arasında belli farklar vardı . Bunu anlıyordum, mesela erkekler daha güçlüydüler, kadınlar daha güçsüz, erkekler daha çirkindiler , kadınlar daha güzeldi. Erkekler daha sivri hatlara sahiptiler, kadınlar daha yuvarlak.
Annem her şeyde dikkatliydi. Babam düşünmezdi . Hatta iki gün arayla şunu fark ettim; Babam, annem ve ben yola çıkmıştık. Beni bebek koltuğuma oturtup kemerimi bağladılar, babam kontağı çevirdi sola baktı ve yola çıktı. Aynı senaryo iki gün sonra tekrarlandı. Tek fark, annem kemerimi bağladı, kemerini bağlaması için babamı uyardı. Sağ ayna, sol ayna, sonra baktı dikiz aynasından tekrar bana ve öyle yola çıktık. Anladım ki kadınlar çok ayrıntıcıydı. Kadınlar ayrıntıcı, erkekler daha doğrusal düşünüyordu. Bu önemli bir ayrımdı. Gelgelelim alışveriş merkezine gelmiştik. İçeride birden şu diyaloga şahit olmuştum. İki kadın oturmuş, yoldan geçen kadınlar hakkında yorum yapıyorlardı.
“Baksana şuna, renk çok güzel.”
“Evet, ama yakışmamış.”
“O tene giyilir mi o kıyafet?”
“Ya ,şu saçı toplaması lazım.”
“Evet, bacakları çarpık baksana.”
Biraz yanlarındaki iki genç erkeğin yorumları daha ilginçti.
“Of hatuna bak!”
“Nerede oğlum?”
“Saat 3 yönünde.”
“Oğlum hatun değil , o bir melek.”
“Ben de öldüm şu anda .”
Tekrar kızlara döndüm.
“Şu çocuğa baksana!”
“Ee ne var?”
“Nasıl hoş değil mi?Baksana dondurma yiyor!”
“Eee…”
“Yediği dondurmaya baksana?”
“Iyk Mc donalds.”
“Çulsuz kızım o , magnum yeseydi 8 puan verebilirdim ama!”
“Haklısın şekerim sormadım say!”
Bunları duyunca gözlerim fal taşı gibi olmuştu. Demek ki kızların bana puan vermesi için magnum yemem lazımdı…Annem ile ölçüştüremiyordum bu kadınları, yapacak bir şey de yoktu hadi dinlemeye devam edelim. 2 kız dershaneden çıkmış konuşuyorlardı.
“Esra eve geç kalmamam lazım.”
“Tamam”
“Hadi.”
“Dur kızım yarım saat duralım.”
“Babam kıracak bacaklarımı.”
“Amma korktun sen de ha!”
“Tanısan öyle demesin, senin tuzun kuru.”
” Yalan söyle o zaman?”
“Ne diyeceğim ?
“ Etüde kaldık dershanede de.”
“Ne yapacağız peki?”
“Emrahlarla gezeriz.”
“Ya babam?”
“Baban nereden duyacak?”
“Sen de ben de söylemezsek duymaz!”
Şu hayatta bir şey daha öğrendim: “Yalan” demek ki babadan korkunca söyleniyordu, ama ben babamdan korkmuyordum ki, demek onun babası farklıydı, bir baskı vardı!
Zaman hızla geçiyordu. Kendimi çizgi film seyrederken, mahallede oynayarken ve kız çocuklarının saçını çekerken buldum. Afacan mı afacan bir çocuktum. Kızlar benden çekiniyordu. İp atlıyorlarken ben her zamanki gibi oyunlarını bozuyordum. Anneme şikayetler artmıştı. Kızların bebekle oynamasını anlayamıyordum, ellerindeki bebeklerin kafalarını kopartmaya bayılırdım. Mahallenin en güzel kızı olan Hande'nin yeri ayrıydı bende, benden hafif kısa, saçları beline kadar olan bir kızdı. Onunla oynamak için can atardım. Bir gün onu evlerinin kapısının önünde ağlarken gördüm. Neyi olduğunu sordum, tek cevabı hıçkırarak ”hiç“ oldu. Sonra buradan taşınacaklarını babasının annesini dövdüğünü, buralardan kaçacaklarından bahsetti.
Dehşete düşmüştüm, platonik olarak duygular beslediğim güzel Hande benden ayrılıyordu, daha içimi ona açamamıştım. O zaman adaletin adaletsizliğini anlamıştım. Babası eve bakmıyor, annesini de çalıştırmıyor, onu dövüyordu.
Eve geldiğimde soluksuzca olanları anneme anlattım. O da bana aklımın erebileceği şekilde anlattı. “Büyüklerde olur böyle şeyler.“ dedi ”Çalışmak ayıp değil ama toplumda böyle görünmüyor, kadının çalışması, söz sahibi olması ayıp.” dedi. ”Peki “ dedim “sen neden çalışıyorsun?”. “Baban” dedi “akıllı, benim kararlarıma önem veriyor, ben çalışmak istersem çalışırım baban da bir şey diyemez “ dedi.
Bende şimşekler çakmıştı karar mekanizması baba değildi, ortak bir karar vardı. O da babannemdi, annemle bir olup babamı saf dışı bırakıyorlardı. Ben de mi öyle olacaktım acaba? Büyüyünce Hande ile evlensem ne güzel olurdu hayallerine dalarken Handelerin evine bir kamyonet yanaştı ve eşyaları taşımaya başladı. Terliklerimi giyip sokağa fırladım, Hande'yi gördüm. “Nereye” diyebildim sadece, Hande biraz utangaç “Annemle Adapazarı'na taşınıyoruz” dedi. Gözlerim doldu, yutkundum. Beni unutma diyebildim sadece. Arkamı dönüp eve doğru yol aldım. Gözyaşlarımı tuttum annemi görene kadar, sonra gözyaşlarım bitinceye kadar ağladım. Annem kıyamamıştı, anladı bir şeyler olduğunu. Oğlum aşık mı olmuş cümlesi ile de takıldı bana, gene bir şeyler öğreniyordum. “Büyü cok para kazan sevgilin gitmesin uzaklara”
Yıllar geçti. İlk, orta, lise derken üniversiteyi bitirip ilk iş deneyimine sahip olduğum şirkete girdim. Mühendis olarak ilk işime başlamıştım. Genel Müdürüm bir bayandı. 37 yaşlarında hafif evde kalmış, iş beğenmeyen, sorunlu bir tipti. Hala Hitler Almanya'sı sınırlarında yaşadığı da aşikardı. Her sabah sakal tıraşı olacaksın, takım elbise giyeceksin, hataya yer yok, sululuk yok, her şey yasak. Genel müdürüm çok ayrıntıcı bir kadındı konudan anlamasa da sanki anlarmış gibi sorular sorar çalışanın kulağındaki küpeden, kullandığı parfüme kadar karışırdı. O kadının korkusundan düzenli olmayı öğrenmiştim şirkette. Müdürümüz çok hızlı işten kovabiliyordu insanları , en ufak sebepten bile. Örneğin kaşının altında neden gözün var diye kovulabiliyordu. Orada gözüm yok bile diyemiyordun, kişilik hakların bile yoktu! Ben de dayanamadım bu baskıya ve 8 ay kadar çalışmadan sonra kaş göz girmeden çıktım.
İkinci şirketimde sektörün gözde kurumsal firmalarından biriydi, yazılım ekibine katıldım hemen. 20 kişilik ekibin 13'ü kızdı. Ne kadar şanslıydım, sosyalleşmenin ortasındaydım. Bana hemen bir badi verildi işleri kavramam için. Adı Aysun'du, güzel bir kızdı. Bana yapmam gerekenleri, çalışma şeklini anlattı. Beni büyülemişti. Son cümlesi şuydu “Bunlar Cuma gününe kadar bitecek bana rapor vereceksin.” Bütün hayaller gözlerim önünden geçerken bir anda yok oldu. Bu kadar samimi sıcak başlayan cümlelerin sonundaki hezimeti anlatamam. Sonuç olarak yaptım. Perşembe bitmişti iş. Sonra başka bir iş, başka başka derken uzmanlığım artmıştı ve genel müdürün gözüne girmeye başlamıştım.
1 yılın sonunda ekip lideri olmuştum. Bana iş veren Aysun hiç memnun değildi. Hatta benimle yarış içindeydi, sonuç olarak erkekler ile daha fazla sosyalleşerek daha fazla kıdem aldım. Benden çok daha akıllı ve iyi olduğu halde yükselemedi Aysun. Egemenlik erkek egemenliğiydi ve ben de bunu sonuna kadar kullanıyordum. Duygusuzluk had safhadaydı. Sadece çalışmak, kazanmak ve harcamak üzerine bir hayat stilim olmuştu. Sosyalleşmenin sınırları ise şirketten kızlarla kısa vadeli ilişkilerdi. Ben de geçmişte gördüğüm o kötü adamlara benziyordum git gide. Obje ve nesne arar olmuştum. Mutlu olamıyordum ve heyecan yoktu, tek heyecan Aysun'du aslında. Ondaki hırsın yarısı bende olsaydı daha da yükselebilirdim. Kadın olmasının dezavantajını yaşıyordu. Önündeki setler yükselmesini engelliyordu. Bunları düşünürken annem aklıma geldi arayışlar, teyzemin çabaları... Erkek dünyasında kadın olmak zordu, her zaman yardımcı oyuncu oluyorlardı, sebebi belliydi, biz baskındık şu hayatta. Uzun koridordan ofisime doğru geçerken insan kaynakları kısmında bir tartışma yaşanıyordu .
“İşi bırakıyorum Melih bey”
“Neden Aysun hanım?”
“3 yıldır terfi alamadım benden sonra gelenler bile benden fazla maaş alıyorlar.”
“Performans rakamlarınız düşük, çok duygusalsınız, sakinleşin biraz.”
Aysun'un gözlerinden yaşlar akıyor ama cümlelerindeki sertlik ve kendinden emin ifade ile insan kaynakları müdürünü duvara çarpıyordu.
“Ben hak ettiğim yerde değilim efendim.”
“Hangimiz yerimizdeyiz?”
“Sözümü bitirmeme izin verin. Üç günlük eleman erkek diye yükseliyor nedir bu fark?”
“Yanlışınız var.”
“Hayır, yanlışım yok gerçek bu.”
“Lütfen sakinleşin Aysun hanım.”
Derken aniden odadan çıktı ve göz göze geldik. O saniyeler o kadar ağır geldi ki bana anlatamam. Bana baktı, gözleri kızıl bir ejder gibi alev alevdi. Sanırım o an aşık olmuştum ona Aysun'a. Ağzımı açamadan yanımdan rüzgâr gibi geçti ve benim nabzım hızlı hızlı atarken gömleğimin bir düğmesini açtım. Yazılım ekibinin odasına doğru yol aldım. Geniş koridordan geçtim. Cam kapıyı açmak için kartımı okuttum Aysun'u aradı gözlerim. Paravanların arasından göremedim. Onun masasına doğru ilerledim, orada ağlarken buldum onu hırstan gözleri kararmış , ben bunu hak etmiyorum diye sayıklıyordu.
“Konuşabilir miyiz?”
“Ne konuşacağız?”
“Seni üzen ne ise onu?”
“Sanki bilmiyorsun?”
“Beni konuşalım o zaman?”
“Seni ne konuşacağım?”
“Bana ne kadar gıcık olduğunu, buna rağmen benim senden ne kadar hoşlandığımı konuşabiliriz.”
“Git işine şimdi bunları düşünecek durumda değilim.”
“Peki, yapabileceğim bir şey var mı?”
“Sadece git…”
“Peki.”
Çok ileri mi gittim bilmiyorum , sonuç şu ki artık bir şeyler biliyordu düşüncelerim hakkında.
Ertesi gün kısım müdürü ile öğlen yemeğinde görüştüm.A ysun'un çok akıllı olduğunu, yükselmesi gerektiğinden bahsederken lafa hızlıca giren genel koordinatör:
“Yahu aranıza kadın alıp ne yapacaksınız bu ortama sokmayalım.”
“Ne alakası var yahu?”
“Her gün birlikteyiz, öğlen yemeği, akşam yemeği, toplantılar ... Bir kadın bizim dengemizi bozar, maç bile konuşamayız.”
“Haklısın Mustafa Bey kadın müdürle maç muhabbeti mi yapacağız?”
“Beyler akıl diyorum bizden ya da benden daha tecrübeli.”
“Yer değişin o zaman hahaha”
“Soralım kalecilik yapabiliyor mu sen çok gol yiyorsun hahaha”
“Geçin dalganızı patrona çıkartacağım bu teklifi işimden olsam bile...”
“Aşık mı oldun lan”
“Abi saçmalamayın.”
“Hadi hadi.”
Bu başkaldırım sonuçsuz kalmıştı. Bir çözüm gerekliydi ama neydi? İlk olarak sadece onun sorumlu olduğu bir iş verdim ona bana rapor edecekti ve onunla daha fazla görüşebilecektim, sonra altına iki eleman verdim onları yönetsin diye. Verdiğim işi kusursuzca bitirdi. Yeni bir işte onu Genel Müdür'e bağladım. Raporu ona vermeye başladı. Böylece zor da olsa yükselebileceği konumunu hazırlıyordu. Bu ekip için de artıdır.
Akşamların birinde karanlığın içinde sadece onun masasındaki ışığın yandığını gördüm. Masasına doğru yürüdüm ama kimse yoktu, raporlar önünde hala çalışıyordu. Karanlıkta bir ses buradayım diyordu.
“Nerdesin?”
“Cama doğru gel?”
Plazanın büyük camını açmış pervasızca sigara içiyordu.”
“Baksana ne güzel İstanbul.”
“Evet…”
“Ne yapıyorsun ? Saat kaç? Eve git artık. “
“Sen ne yapıyorsun? Saat kaç ? Sen de eve git.”
Düşüncelerim tam vakti olduğunu söylüyordu cümleleri uzatmak için.
“Eve gidince ne yapacağım , yapacak bir şey yok ki.”
“Benim için de aynı , yapacak bir şey yok uyumaktan başka.”
“Dışarı çıkmak ister misin Aysun?”
“Nereye?”
“Hımm..Kahve içmeye!”
“Tamam, hadi hazırlan.”
“Tamam”
Çıktık . Arabayı almadan laflayarak yürüdük. İlk defa Aysun'un şen kahkahalarına tanık oluyordum, gelmişten geçmişten konuştuk, hayatından, durumlarından, hüzünlerinden, en ağırıma giden de şu lafı olmuştu: “Çırağı bana müdür ettiler” diyordu.
“Benimki sadece şanstı, ben de istemedim sonuçta olduk, liderlik vasfım yok mu sence?”
Düşündü güldü…Yok demekti herhalde bu, ben de tebessüm ettim. O gece ona aklımdakileri bir bir anlattım. “Biliyordum benden hoşlandığını . Sürün istedim biraz , hep siz mi terfi içi süründürecektiniz?” dedi.
O ay onu Genel Müdür yardımcısı yaptılar. Benim taktik onun derdine derman olmuştu. Hedefleri için koşan bir kadın olması beni mutlu ediyordu, toplumda olmak isteyip de olamayan tüm kadınlar için bir modeldi Aysun biraz destek ile çözmüştüm olayı. Annem, teyzem, babannem, tüm kadınlar ayrıntıcıydılar, hedefleri vardı ve hedefler bir yolla iptal oluyordu hayatlarında. Bu da bizim dünyamızdan kaynaklıydı, erkek dünyası. Güçlü olamıyorlardı, güç bizimle özdeşti, anladım ki fikirle de kadınlar özdeşti. Aysun sonuçta başarmıştı nihayetinde evlendik. Şu anda hamile, bir kızımız olacak. İş hayatında zor günler onu bekliyor, büyü kızım bir gün bu düzen değişecek…
En İyi Cevaplar